
Start-up Hukuku: Start-up Avukatı Ne Yapar?
Start-up Hukuku: Start-up Avukatı Ne Yapar?
Günümüz girişim dünyasında parlak bir iş fikrini hayata geçirmek ve kendi start-up şirketinizi kurmak heyecan verici bir yolculuktur. Ancak başarılı bir girişim için sadece yenilikçi bir ürün veya hizmete sahip olmak yeterli değildir; aynı zamanda sağlam bir hukuki temel de şarttır. Start-up ekosisteminde atılan yanlış bir adım, ileride telafisi güç hukuki sorunlara yol açabilir. İşte tam da bu nedenle start-up hukuku ve bu alanda uzmanlaşmış start-up avukatları girişimciler için büyük önem taşır. Bu yazıda, start-up hukuku kavramını, start-up’ların farklı aşamalarda karşılaştığı hukuki ihtiyaçları ve bir start-up avukatının üstlendiği rolleri detaylı ancak anlaşılır bir şekilde ele alacağız.
Start-up Hukuku Nedir?
Start-up hukuku, yeni kurulan veya hızlı büyüme hedefleyen şirketlerin (girişimlerin) karşılaştığı tüm hukuki konuları kapsayan geniş bir kavramdır. Klasik anlamda ceza hukuku veya medeni hukuk gibi yasalarla çizilmiş belirli bir hukuk dalı olmasa da, uygulamada girişim hukuku veya girişimcilik hukuku adıyla anılan bir uzmanlık alanı haline gelmiştir. Esasen start-up hukuku; şirketler hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, iş hukuku, vergi hukuku ve fikri mülkiyet hukuku gibi pek çok farklı hukuki disiplinin, girişimcilik dünyasının ihtiyaçlarına uyarlanmış bir bileşimidir.
Bir start-up kurmak, hukuki açıdan bakıldığında şirket kuruluşu, ortaklık yapısının oluşturulması, sözleşmelerin hazırlanması, fikri mülkiyet haklarının korunması ve mevzuata uyum gibi bir dizi konuyu birlikte getirir. Start-up hukuku, işte bu süreçlerin tümüne ışık tutan bir rehber niteliğindedir. Örneğin, teknoloji odaklı bir girişim başlatan bir girişimci için uygun şirket türünü seçmek, ortaklar arasındaki hak ve sorumlulukları belirlemek, geliştirdiği yenilikçi fikri yasal olarak koruma altına almak ve kullanıcı verilerini koruma kanunlarına uymak gibi konular hayati önem taşır.
Özellikle son yıllarda ülkemizde ve dünyada start-up sayısının artmasıyla, avukatlar da bu alanda uzmanlaşmaya başlamıştır. Artık “start-up avukatı” olarak bilinen hukukçular, girişimcilerin hızlı büyüyen iş modellerine özgü hukuki ihtiyaçlarını anlama ve karşılama konusunda deneyim sahibidir. Kısaca ifade etmek gerekirse, start-up hukuku bir girişimin fikir aşamasından olgunlaşma ve hatta çıkış (exit) aşamasına kadar karşılaşabileceği tüm yasal meseleleri içine alan bir çatı kavramdır.
Start-up’ların Gelişim Aşamalarına Göre Hukuki İhtiyaçlar
Bir girişimin ömrü boyunca geçtiği çeşitli aşamalar, farklı hukuki öncelikleri beraberinde getirir. Aşağıda, start-up’ların tipik gelişim aşamalarını ve her bir aşamada ortaya çıkan başlıca hukuki ihtiyaçları bulabilirsiniz:
- Fikir Aşaması: Bu en erken aşamada girişimciler henüz fikirlerini konsept haline getirmeye çalışır. Bu dönemde en önemli hukuki ihtiyaç, fikrin korunması ve kurucu ortaklar arasında mutabakat sağlanmasıdır. Örneğin, birden fazla kurucunun olduğu start-up’larda, ortakların ileride anlaşmazlık yaşamaması için başlangıçta mutlaka bir kurucu ortaklık sözleşmesi yapmaları önerilir. Bu sözleşme, herkesin şirketteki rolünü, sermaye katkısını ve ilerideki hisse dağılımını belirleyerek olası anlaşmazlıkları en baştan engeller. Ayrıca, fikir aşamasında girişimciler dışarıdan mentörler veya potansiyel yatırımcılarla görüşmeler yapabilir; bu durumlarda fikrin çalınmasını önlemek amacıyla Gizlilik Sözleşmeleri (NDA) imzalanması önemli bir adımdır.
- Kuruluş (Şirketleşme) Aşaması: Fikir olgunlaştıktan sonra resmi olarak şirket kurma süreci gelir. Bu aşamada en kritik konu, doğru şirket türünün ve yapısının seçilmesidir. Türkiye’de girişimler için genellikle Limited Şirket veya Anonim Şirket gibi şirket türleri tercih edilir. Limited şirket, nispeten daha az formalite ve sermaye gereksinimiyle küçük ölçekli girişimler için popülerdir; ancak ciddi yatırım almayı planlayan veya ileride halka açılmak isteyen start-up’lar için Anonim Şirket yapısı daha uygundur. Bir start-up avukatı, girişimcinin hedeflerine ve ortaklık yapısına en uygun şirket türünü belirlemesinde rehberlik eder. Şirket kuruluşu sırasında Esas Sözleşme (şirket ana sözleşmesi) hazırlanması, ticaret siciline kayıt, vergi ve SGK kayıtları gibi yasal işlemler de bu aşamada gerçekleştirilir. Aynı zamanda ortaklar arasındaki hisse dağılımı netleştirilmeli ve gerektiğinde hissedarlar sözleşmesi ile ortakların hak ve yükümlülükleri yazılı güvence altına alınmalıdır.
- Erken Operasyon ve Büyüme Aşaması: Şirket kurulduktan sonra girişim, ürününü veya hizmetini pazara sunmaya ve müşteri kazanmaya başlar. Bu operasyonel büyüme döneminde çeşitli yeni hukuki ihtiyaçlar doğar. Müşteriler, tedarikçiler ve iş ortaklarıyla sözleşmeler hazırlanması gerekebilir. Örneğin, bir teknoloji start-up’ı yazılımını kullanıcılara sunarken Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası oluşturmalıdır. Aynı şekilde, tedarikçi veya distribütörlerle yapılacak anlaşmaların net ve adil olması, ileride çıkabilecek anlaşmazlıkları önleyecektir. Bu aşamada ekibe yeni çalışanlar katılırsa, her bir çalışan için uygun iş sözleşmeleri yapılması ve gizlilik/rekabet etmeme gibi hükümlerin sözleşmelerde bulunması büyük önem taşır. İş hukuku bağlamında, çalışanların özlük haklarının korunması ve şirketin bordro, sigorta gibi yükümlülüklerini yerine getirmesi de hukuki bir gerekliliktir. Ayrıca şirket faaliyetleri genişlerken, girişimin tabi olduğu sektöre özgü yasal düzenlemelere (örneğin fintech alanında ise finansal mevzuat, e-ticaret ise elektronik ticaret kanunları vb.) uyum sağlaması gerekir. Bu nedenle, mevzuata uyum (compliance) çalışmaları erken aşamadan itibaren göz ardı edilmemelidir.
- Yatırım ve Büyüme Aşaması: Bir start-up belirli bir olgunluğa ulaşıp ciddi büyüme hedefleriyle yatırım arayışına girdiğinde, hukuki süreçler yoğunlaşır. Yatırım sürecinde girişimciler, melek yatırımcılar veya risk sermayesi (VC) fonlarıyla görüşmelere başlar. Bu aşamada bir girişim avukatı, girişimciyi yatırım görüşmelerinde temsil eder ve hukuki çıkarlarını korur. Yatırım teklifi alındığında, ön anlaşma (term sheet) adı verilen bir belge ile yatırımın temel şartları yazılı hale getirilir. Ardından yapılacak yatırım sözleşmesi ve hissedarlar sözleşmesi, yatırımcıların şirkete koyacağı sermaye karşılığında alacağı hisseleri, şirket yönetimindeki haklarını (örneğin yönetim kurulu koltuğu, veto hakları gibi) ve çıkış stratejilerini düzenler. Bu sözleşmeler oldukça teknik olabilir; örneğin likidite tercihleri (liquidation preference), anti-dilution (seyrelme önleme) hükümleri veya hisselerin geri alım opsiyonları gibi maddeler içerir. Start-up avukatınız, bu karmaşık terimlerin ne anlama geldiğini açıklayarak sizin adınıza en uygun koşulları müzakere eder. Ayrıca yatırım sürecinde hukuki durum tespiti (due diligence) yapılır; yani yatırımcılar, şirketin hukuki durumunu (mevcut sözleşmeler, fikri mülkiyet, dava veya borç durumu vb.) inceleyerek riskleri değerlendirir. Bu süreçte, önceden düzgün hazırlanmış sözleşmelerinizin ve kayıtlarınızın tam olması yatırım almayı kolaylaştırır. Girişim avukatları, due diligence hazırlığında şirkete yol gösterir ve eksikleri giderir.
- Olgunlaşma ve Çıkış Aşaması: Start-up başarılı bir şekilde büyüyüp piyasa konumunu sağlamlaştırdıktan sonra, olgunlaşma evresine girer. Bu aşamada şirket artık daha kurumsal bir yapıya kavuşur ve kurumsal yönetim uygulamalarına daha fazla önem verilir. Yönetim kurulu toplantıları, genel kurul kararları gibi süreçler artar ve bunların hepsinin hukuka uygun şekilde yürütülmesi gerekir. Bir yandan da start-up kurucuları veya yatırımcıları için çıkış stratejileri gündeme gelebilir. Çıkış (exit), genellikle şirketin başka bir şirket tarafından satın alınması (akvizisyon) veya halka arz (IPO) yoluyla gerçekleşir. Böyle önemli işlemlerde hukuki süreçler son derece kritiktir. Birleşme ve devralma (M&A) işlemlerinde start-up avukatları, şirket değerlemesi, hisse devir sözleşmeleri ve rekabet hukuku onayları gibi konularda danışmanlık yapar. Halka arz sürecine giren bir şirket için ise Sermaye Piyasası mevzuatına uyum ve gerekli dokümantasyonun hazırlanması (izahname vb.) gerekir. Kısacası, start-up’ın yolculuğunun her aşamasında, başlangıçtan olgunluğa ve çıkışa kadar, farklı hukuki gereksinimler ortaya çıkar ve bu süreçlerin her birinde uzman bir hukuki danışmanlık almak şirketin uzun vadeli başarısı için kritik bir rol oynar.
Start-up Avukatının Rolü ve Sorumlulukları
Bir start-up avukatı, bir girişimin ilk adımlarından itibaren hukuk alanındaki en önemli yol arkadaşlarından biridir. Geleneksel bir şirket avukatından farklı olarak start-up avukatları, hızlı büyüyen ve dinamik bir ortamın gereksinimlerine hakimdir. Başlıca rol ve sorumlulukları şunlardır:
- Hukuki Strateji ve Rehberlik: Start-up avukatı, girişimcinin iş modelini ve hedeflerini anlayarak en başından itibaren doğru hukuki stratejiyi oluşturmasına yardımcı olur. Şirket yapısının belirlenmesinden büyüme planlarına kadar her konuda girişimciye yol gösterir. Özellikle yeni girişimciler, hukuki süreçlere yabancı olabileceği için, start-up avukatı onlara adım adım ne yapmaları gerektiğini anlaşılır bir şekilde açıklar.
- Şirket Kuruluşu ve Yapılandırma: Şirketin kurulması sürecinde tüm yasal işlemlerin sorunsuz ilerlemesini sağlar. Ticaret siciline kayıt, gerekli belgelerin hazırlanması (örneğin esas sözleşme) ve resmi onayların alınması gibi işlemleri yürütür. Ayrıca ortaklar arasındaki hisselerin dağılımı, şirket içi yönetişim yapısının (örneğin yönetim kurulu, imza yetkileri) oluşturulması gibi konularda da danışmanlık verir.
- Sözleşmelerin Hazırlanması ve İncelenmesi: Girişim dünyasında hemen her adım bir sözleşmeye dayanır. Start-up avukatı, şirketin ihtiyaç duyacağı tüm sözleşmelerin hazırlanması ve karşı tarafların sunduğu sözleşmelerin incelenmesi görevini üstlenir. Kurucu ortaklar arasındaki anlaşmalardan gizlilik sözleşmelerine, müşteri ve tedarikçi sözleşmelerinden yatırım anlaşmalarına kadar her türlü belgenin hukuka uygun, net ve şirket menfaatlerini koruyacak şekilde düzenlenmesini sağlar.
- Yatırım Süreçlerinde Temsil ve Müzakere: Yatırımcılarla görüşmelerde ve anlaşma müzakerelerinde start-up avukatı kritik bir rol oynar. Yatırım tekliflerinin hukuki değerlendirmesini yapar, girişimciyi olası riskler konusunda uyarır ve yatırım sözleşmelerini girişimci adına müzakere eder. Amaç, girişimcinin şirketinden pay karşılığı aldığı yatırımın şartlarının adil ve şirketin geleceği için sağlıklı olmasını güvence altına almaktır. Bu süreçte start-up avukatı, karmaşık hukuki terimleri sade bir dille açıklayarak girişimcinin doğru kararlar almasına destek olur.
- Fikri Mülkiyet ve Marka Koruması: Start-up’lar için yenilikçi fikirler ve markalar en değerli varlıklardandır. Start-up avukatları, şirketin fikri mülkiyet haklarını koruma altına almasına yardımcı olur. Patent başvuruları için patent vekilleriyle koordinasyon, markaların tescili için Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde işlemlerin takibi, yazılım gibi eserler için telif haklarının gözetilmesi gibi konularda girişimi yönlendirir. Ayrıca şirketin başkalarının fikri mülkiyet haklarını ihlal etmemesi için gerekli incelemeleri (örneğin marka araştırması, patent taraması) yaparak hukuki riskleri minimize eder.
- Mevzuata Uyum ve Danışmanlık: Start-up avukatı, girişimin faaliyet gösterdiği sektördeki yasal düzenlemelere uyum sağlamasını gözetir. Örneğin, e-ticaret alanında faaliyet gösteren bir girişim için mesafeli satış sözleşmeleri ve tüketici hukuku kurallarına uyum, fintech girişimi için ilgili lisans ve izinlerin alınması gibi konular takip edilir. Ayrıca Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) gibi genel uygulamalar kapsamında şirketin kullanıcı verilerini koruma yükümlülüklerini yerine getirmesi sağlanır. Start-up avukatı, mevzuata aykırılık nedeniyle oluşabilecek para cezaları veya itibar zararlarının önüne geçmek için şirketi proaktif olarak bilgilendirir ve gerekli önlemleri alır.
- Uyuşmazlıkların Çözümlenmesi: Dinamik girişim ortamında bazen anlaşmazlıklar kaçınılmaz olabilir (örneğin, ortaklar arası uyuşmazlık, çalışan anlaşmazlıkları veya bir müşteri ile sorunlar). Start-up avukatı, ortaya çıkabilecek hukuki ihtilaflarda müzakere, arabuluculuk veya gerektiğinde dava süreçlerinde şirketi temsil eder. Hedef, sorunun mümkün olan en hızlı ve masrafsız şekilde çözülmesidir; zira uzun süren hukuki anlaşmazlıklar bir start-up’ı finansal ve operasyonel olarak yıpratabilir.
Start-up’larda Hazırlanan Temel Hukuki Belgeler
Bir start-up avukatının en önemli görevlerinden biri, şirketin ihtiyaç duyduğu hukuki belgeleri hazırlamak ve düzenlemektir. Bu belgeler, şirketin yapı taşlarını ve paydaşlarla ilişkilerini yazılı güvence altına alır. İşte start-up dünyasında en sık karşılaşılan temel hukuki belgeler:
- Kurucu Ortaklar Sözleşmesi / Hissedarlar Sözleşmesi: Birden fazla kurucunun bulunduğu girişimlerde, kurucular arasındaki hak ve yükümlülükleri belirleyen sözleşmelerdir. Kurucu ortaklar sözleşmesi, şirketin erken aşamasında kurucular arasında imzalanırken; hissedarlar sözleşmesi ise özellikle yatırımcıların da dahil olmasıyla genişletilmiş bir anlaşma olarak karşımıza çıkar. Bu sözleşmelerde, şirket hisselerinin dağılımı, oy hakları, yönetim karar mekanizmaları, ön alım hakları, pay devri kısıtlamaları ve şirketten ayrılma durumunda uygulanacak kurallar gibi kritik maddeler yer alır. Hissedarlar sözleşmesi, ileride çıkabilecek anlaşmazlıkları önlemeye yardımcı olan bir “ortaklar arası anayasası” gibidir.
- Şirket Ana Sözleşmesi (Esas Sözleşme): Şirketin ticaret siciline kayıt olabilmesi için gerekli resmi sözleşmedir. Esas sözleşme, şirketin ticaret unvanı, merkezi, faaliyet konusu, sermayesi, payları ve organları gibi temel bilgilerini ve şirketin işleyişine dair esas kuralları içerir. Bir start-up avukatı, ana sözleşmenin hem yasal mevzuata uygun olmasını sağlar hem de girişimin ihtiyaçlarına göre esneklik içermesine dikkat eder. Örneğin, anonim şirketlerde imtiyazlı pay oluşturulması ya da kar dağıtım politikasına ilişkin özel hükümler konması gerekebilir; bu detaylar esas sözleşmede düzenlenir.
- Gizlilik Sözleşmesi (Non-Disclosure Agreement – NDA): Girişimciler çoğu zaman fikirlerini geliştirmek veya iş birliği yapmak için yatırımcılar, danışmanlar, yeni çalışanlar veya iş ortaklarıyla fikir alışverişi yaparlar. Gizlilik sözleşmeleri, paylaşılan gizli bilgilerin korunmasını ve üçüncü taraflarla izinsiz paylaşılmamasını güvence altına alır. Bir NDA imzalamak, özellikle henüz patenti veya resmi koruması alınmamış iş fikirlerinin çalınmasını veya rakiplerin eline geçmesini engellemek açısından kritik öneme sahiptir.
- İş ve Danışmanlık Sözleşmeleri: Start-up büyürken ekibe katılan her yeni çalışan için yazılı bir iş sözleşmesi düzenlenmelidir. Bu sözleşme, çalışanın görev tanımını, maaş ve yan haklarını, çalışma süresini, fesih şartlarını ve gizlilik/rekabet etmeme hükümlerini içermelidir. Aynı şekilde, şirket dışından alınan profesyonel hizmetler (yazılım geliştirme, tasarım, mentorluk gibi) için danışmanlık veya serbest hizmet sözleşmeleri yapılması gerekir. Bu belgeler, işin kapsamını, teslimatları, ödeme şartlarını ve fikri mülkiyetin kime ait olacağını netleştirir (örneğin, bir yazılım danışmanının geliştirdiği kodların şirkete ait olması gibi).
- Yatırım Belgeleri: Bir yatırım turu söz konusu olduğunda hazırlanan çeşitli belgeler vardır. Term sheet (niyet mektubu), yatırımın ana hatlarını ortaya koyan ve genellikle bağlayıcı olmayan bir ön protokoldür. Devamında Yatırım Sözleşmesi (hisse satın alma veya sermaye artırımı yoluyla yatırımın şartlarını belirler) ve güncellenmiş Hissedarlar Sözleşmesi gelir. Bu belgelerde yatırımcıların şirkete ne kadar sermaye koyacağı, karşılığında ne oranda hisse alacağı, yönetimde sahip olacakları haklar, şirket önemli kararlarında veto veya onay hakları gibi unsurlar ayrıntılı biçimde düzenlenir. Ayrıca, melek yatırım veya VC fonu gibi farklı yatırım tiplerine göre sözleşmelere konulan ek maddeler olabilir. Start-up avukatları, bu kritik belgelerin müzakeresinde ve hazırlanmasında, girişimin çıkarlarını azami ölçüde koruyacak şekilde hareket eder.
- Hisse Opsiyon Planı (Employee Stock Option Plan – ESOP): Pek çok start-up, kilit çalışanlarını motive etmek ve şirkete bağlamak amacıyla ileride şirketten pay alabilmelerini sağlayan opsiyon planları uygular. Bir çalışan hisse opsiyon sözleşmesi, çalışanların belirli bir süre sonunda veya performansa bağlı olarak şirketten indirimli fiyatla hisse satın alma hakkı elde etmesini sağlar. Start-up avukatları, ESOP’un şirket yapısına uygun şekilde kurgulanmasına ve ilgili sözleşmelerin hazırlanmasına destek olur. Bu süreçte hem şirketin mevcut ortaklarının menfaatleri hem de çalışanların hakları dengelenmelidir.
- Kullanıcı Sözleşmeleri ve Gizlilik Politikaları: Eğer girişiminiz bir ürün veya hizmeti doğrudan son kullanıcılara sunuyorsa (örneğin bir mobil uygulama, web hizmeti veya e-ticaret platformu işletiyorsanız), kullanıcı sözleşmesi ve gizlilik/güvenlik politikası gibi belgeler hazırlamanız gerekir. Kullanıcı sözleşmesi, hizmet şartlarını, kullanıcıların hak ve yükümlülüklerini, şirketin sorumluluk sınırlarını ortaya koyar. Gizlilik politikası ise kullanıcılardan toplanan kişisel verilerin nasıl kullanılacağı, saklanacağı ve korunacağı konusunda şeffaf bilgiler sunarak KVKK ve ilgili mevzuata uyumu gösterir. Bu belgelerin açık ve anlaşılır bir dille hazırlanması, hem yasal uyum hem de müşteri güveni açısından önem taşır.
Start-up’larda Yaygın Hukuki Hatalar ve Tuzaklar
Birçok girişimci, yoğun iş temposu içinde hukuki detayları geri plana atma hatasına düşebilir. Ancak yapılan küçük bir hata bile ileride büyük sorunlar doğurabilir. Aşağıda start-up’lar arasında sıkça görülen bazı hukuki yanlışlar ve bunların önlenmesi için dikkat edilmesi gereken noktalar yer alıyor:
- Kurucu Ortaklar Arasında Yazılı Anlaşma Yapmamak: İşe başlarken ortaklar arasında yazılı bir sözleşme olmaması, ileride şirket başarıya ulaştığında veya zorluk yaşadığında ciddi anlaşmazlıklara yol açabilir. Örneğin, şirket değer kazandığında hisselerin nasıl paylaştırılacağı veya bir kurucunun ayrılması halinde ne olacağı belirsiz kalırsa, hukuki çekişmeler kaçınılmaz hale gelir. Bu tuzağa düşmemek için en başta kurucular arasında detaylı bir ortaklık (hissedarlar) sözleşmesi yapmak şarttır. Start-up avukatı, bu sözleşmeyi hazırlayarak herkesin rol ve beklentilerinin netleşmesini sağlar.
- Fikri Mülkiyeti Koruma Altına Almamak: Girişimin ortaya koyduğu yenilik (ürün, hizmet, marka adı, yazılım, tasarım vb.), gerekli koruma adımları atılmadığında başkaları tarafından kopyalanabilir veya kullanılabilir. Örneğin, markanızı tescil ettirmediyseniz, başka biri aynı veya benzer ismi tescil ettirip sizi kullanım dışı bırakabilir. Aynı şekilde, bir yazılım start-up’ında, şirket adına kod yazan bir geliştiriciyle yapılacak sözleşmede kodun mülkiyetinin şirkete ait olduğunun belirtilmemesi büyük risk oluşturur. Bu tip hataları önlemek için patent, marka tescili ve telif hakları konusunda proaktif davranılmalı; çalışanların ve hizmet aldığınız kişilerin ürettiği fikri ürünlerin şirkete ait olduğunu garanti altına alan sözleşmeler imzalanmalıdır.
- Yanlış veya Yetersiz Şirket Yapısıyla Yola Çıkmak: Bazı girişimciler ilk aşamada bireysel (şahıs şirketi) olarak faaliyete başlayıp, iş büyüdükten sonra şirketleşmeyi düşünüyor. Veya mevcut şirket yapısını (örneğin limited şirket) uzun vadede güncellemiyor. Yanlış şirket türüyle veya eksik hukuki altyapıyla ilerlemek, yatırım aşamasında veya büyük bir müşteriyle anlaşma yaparken sorun çıkarabilir. Örneğin, birçok yatırımcı anonim şirket yapısını tercih eder; eğer girişiminiz farklı bir yapıda ise yatırım öncesi dönüşüm baskısı oluşabilir. Bu nedenle, en başta doğru yapıyla kurulmak ve gerektiğinde erken dönemde dönüşüm adımlarını atmak önemlidir. Start-up avukatları, şirketin büyüme planlarına en uygun hukuki formu seçme konusunda danışmanlık verir.
- Sözleşmeleri İhmal Etmek veya Hazır Şablonları Dikkatsizce Kullanmak: Yoğunluk içinde bazen iş ilişkileri sözlü anlaşmalarla yürütülmeye çalışılır veya internetten bulunan bir sözleşme şablonu, hukuki denetim olmadan kullanılabilir. Bu yaklaşım, ileride anlaşmazlık çıktığında elinizi zayıflatır. Örneğin, sözlü olarak anlaşılan bir ödeme vaadi sonradan yerine getirilmezse, elinizde yazılı bir kanıt/sözleşme yoksa hakkınızı aramak zorlaşır. Ya da farklı bir ülkenin hukukuna göre hazırlanmış bir sözleşme şablonu, Türk hukukuna uygun olmayan hükümler içerdiği için geçersiz veya sizin aleyhinize olabilir. Bu tuzaktan kaçınmak için her önemli iş ilişkisi mutlaka yazılı bir sözleşmeye bağlanmalı ve bu sözleşmeler bir avukat tarafından kontrol edilmelidir.
- Yatırım Tekliflerini Yeterince Değerlendirmeden Kabul Etmek: İlk yatırım teklifini almak heyecan vericidir ancak şartları detaylı değerlendirmeden “sırf para geliyor” diye anlaşma imzalamak büyük bir hata olabilir. Örneğin, bazı yatırım sözleşmelerinde girişimcinin hisselerini hızla azaltabilecek veya şirket kontrolünü kaybettirecek hükümler bulunabilir. “Liquidation preference” gibi maddeler, exit durumunda yatırımcının öncelikle yüksek bir getiri almasını sağlayarak kuruculara çok az pay kalmasına neden olabilir. Eğer girişimci bu gibi koşulları anlamadan kabul ederse ileride pişmanlık yaşayabilir. Bu nedenle, yatırım sürecinde bir start-up avukatının rehberliği şarttır; avukat, teklifin adil olup olmadığını analiz eder ve gerekirse şartlarda değişiklik için müzakere eder.
- Mevzuata ve Yasal Yükümlülüklere Uymamak: Bazı start-up’lar “önce büyüyelim, kural varsa sonra bakarız” şeklinde riskli bir yaklaşımla hareket edebiliyor. Örneğin, gerekli lisans veya izinleri almadan piyasaya çıkmak, tüketici koruma kurallarına uymadan ürün/hizmet satışı yapmak veya KVKK kapsamındaki veri koruma tedbirlerini uygulamadan kullanıcı verisi toplamak gibi hatalar, kısa vadede sorun yaratmasa bile uzun vadede ciddi cezalara ve itibar kaybına yol açabilir. Mevzuata uyum bir lüks değil, yasal zorunluluktur. Bu nedenle, start-up avukatları daha en baştan şirketin faaliyet alanındaki yasal gereklilikleri tespit edip, şirketin bunlara uyum sağlaması için gerekli adımları attırır. Bu sayede ileride denetimler veya davalar karşısında hazırlıksız yakalanılmaz.
- Çalışan İlişkilerinde Hukuki Eksiklikler: Küçük ekiplerle başlayan start-up’larda, bazen resmiyete çok önem verilmez ve “aile ortamı” anlayışıyla iş yürütülür. Ancak çalışanlarla yazılı sözleşme yapmamak, fazla mesai, izin, tazminat gibi iş hukuku konularında yükümlülüklere dikkat etmemek, ileride iş büyüyüp çalışan sayısı arttığında davalarla karşılaşmanıza neden olabilir. Örneğin, bir çalışan işten ayrıldığında sözlü anlaştığınız şartları inkar edebilir veya sizden beklenmedik haklar talep edebilir. Bunu önlemek için en başından itibaren iş hukuku kurallarına uygun hareket etmeli, çalışanlarla net sözleşmeler akdedilmeli ve çalışma saatleri, izinler, yan haklar gibi konular kayıt altına alınmalıdır.
Yukarıdaki hataların her biri, bir girişimin süratle büyüme yolculuğunda önüne taş koyabilir. İyi bir start-up avukatı, bu tuzaklara düşmemeniz için sizi önceden uyarır, gerekli önlemleri alır ve sorun doğsa bile hızlıca çözüm bulmanıza yardımcı olur.
Mevzuata Uyumun Önemi
Start-up’ınız ne kadar yenilikçi olursa olsun, faaliyet gösterdiği sektörün ve genel olarak iş dünyasının kurallarına uymak zorundadır. Mevzuata uyum (compliance) sağlamak, sadece yasal zorunlulukları yerine getirmek anlamına gelmez; aynı zamanda şirketinizin güvenilirliğini ve sürdürülebilirliğini de doğrudan etkiler. Özellikle finans, sağlık, ulaşım gibi düzenlemelerin sıkı olduğu alanlarda çalışan girişimlerin, ilgili lisansları ve izinleri almadan yola çıkması ciddi risk teşkil eder. Örneğin, bir fintech girişiminin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) veya MASAK gibi otoritelerin düzenlemelerine tabi olduğunu göz ardı etmesi, ileride ağır idari yaptırımlara uğramasına sebep olabilir. Benzer şekilde, e-ticaret yapan bir şirketin mesafeli satış sözleşmeleri ve tüketici hakları yönetmeliklerine aykırı hareket etmesi, hem ceza hem de müşteri şikayetleri doğurabilir.
Mevzuata uyumun sağlanması, başlangıçta zahmetli gelse de uzun vadede girişiminizi koruyan bir kalkan görevi görür. Uyum süreçlerini erken aşamada oturtan start-up’lar, denetimlerle veya hukuki uyuşmazlıklarla karşılaştıklarında daha hazırlıklı olur ve itibarlarını korur. Ayrıca yatırımcılar da mevzuata uygun şekilde faaliyet gösteren, kayıtları düzenli bir şirkete yatırım yapmaya daha sıcak bakar; zira ileride beklenmedik yasal sürprizlerle karşılaşmak istemezler. Sonuç olarak, bir start-up avukatı rehberliğinde yasal gerekliliklerin tespit edilip yerine getirilmesi, şirketinizin sorunsuz büyümesi için vazgeçilmez bir adımdır.
Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması
Start-up’ların en büyük sermayelerinden biri, ortaya koydukları yenilik ve oluşturdukları marka değeri, yani fikri mülkiyet varlıklarıdır. Fikri mülkiyet haklarının korunması, bir girişimin rekabet gücünü koruması ve yatırım alırken değerini maksimize etmesi açısından kritik önem taşır. Örneğin, özgün bir uygulama geliştirdiniz veya benzersiz bir ürün tasarladınız diyelim; bu buluşun patent ile korunması, rakiplerin sizin buluşunuzu kopyalamasını engelleyecektir. Keza şirketinizin adı ve logosu için marka tescili yapılması, piyasada kimliğinizin taklit edilmesinin önüne geçer ve size yasal kullanma tekeli sağlar. Telif hakları da özellikle yazılım, içerik, tasarım üreten start-up’lar için önemli bir diğer koruma alanıdır; özgün kodlarınızın veya içeriklerinizin izinsiz kullanılmasını önlemek için telif hakkı korumasından faydalanabilirsiniz.
Bir girişimin fikri varlıklarını koruma altına alması, sadece savunma amaçlı değil, aynı zamanda stratejik bir hamledir. Patentler ve tescilli markalar, yatırımcılar için de cazip değer unsurlarıdır; zira yatırımcı, hukuken korunmuş bir teknolojiye veya markaya yatırım yapmanın daha güvenli olduğunu düşünür. Öte yandan, fikri mülkiyet konusunda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da başkalarının haklarını ihlal etmemektir. Yeni bir marka seçerken kapsamlı bir marka araştırması yapmamak, farkında olmadan başka bir firmanın tescilli markasını ihlal etmenize sebep olabilir. Bu gibi durumlarda ciddi tazminat davalarıyla uğraşmamak için başlangıçta bir start-up avukatına danışarak fikri mülkiyet stratejisi oluşturmak en doğrusudur.
Kişisel Veri Gizliliği ve KVKK
Dijital çağda faaliyet gösteren hemen her start-up, kullanıcılarına veya müşterilerine ait kişisel verileri bir şekilde işler veya depolar. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ve Avrupa Birliği’nde geçerli olan Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR), bu verilerin nasıl işlenebileceğine dair şirketlere önemli yükümlülükler getirir. Veri gizliliğine uygun hareket etmek, bir yandan yasal zorunluluk iken diğer yandan kullanıcı güvenini kazanmanın anahtarıdır.
KVKK’ya uyum sağlamak için start-up’ların yapması gereken başlıca adımlar arasında, veri işleme envanteri oluşturmak, açık rıza metinleri ve aydınlatma metinleri hazırlamak, gerektiğinde Veri Sorumluları Siciline (VERBİS) kayıt olmak ve güçlü bir siber güvenlik altyapısı kurmak sayılabilir. Örneğin, bir mobil uygulama kullanıcılarından e-posta, isim gibi veriler topluyorsa, uygulama içerisinde açık ve anlaşılır bir gizlilik politikası sunmalı ve kullanıcıdan gerekli rızaları almalıdır. Aynı şekilde, şirket içindeki personelin de KVKK farkındalığına sahip olması önemlidir; çünkü kişisel verilerin yanlışlıkla sızdırılması ya da amaç dışı kullanımı durumunda şirket sorumlu olacaktır.
Veri gizliliği kurallarına uymayan şirketleri oldukça ciddi yaptırımlar bekler: Yüksek para cezaları, faaliyet durdurma kararları ve marka itibarının zedelenmesi bunlardan birkaçıdır. Son yıllarda birçok büyük şirket, veri ihlalleri nedeniyle hem maddi hem manevi zararlara uğradı. Start-up’ınızın bu tür sorunlarla karşılaşmaması için en başından itibaren bir veri koruma planı oluşturmalı ve bunu iş modelinizin bir parçası haline getirmelisiniz. Start-up avukatları, KVKK/GDPR uyumu konusunda şirketinizi yönlendirerek hem hukuki riskleri azaltır hem de kullanıcılarınıza güven telkin etmenize yardımcı olur.
Start-up Avukatıyla Çalışmaya Ne Zaman Başlamalısınız ve Neden?
Pek çok girişimci, bütçe endişeleri veya “daha çok erken” düşüncesiyle avukat tutmayı ertelemeyi düşünebilir. Ancak start-up dünyasında hukuki desteğe ihtiyaç duyacağınız anlar, beklediğinizden daha erken gelebilir. Şirket kuruluşu anı, bir avukatla iletişime geçmek için ideal başlangıç noktalarından biridir. Özellikle şirket ana sözleşmesinin hazırlanması, ortaklar arasındaki hisselerin dağılımının netleştirilmesi ve ilk sözleşmelerin (örneğin gizlilik sözleşmeleri, hizmet sözleşmeleri) oluşturulması aşamalarında bir avukatın rehberliği pek çok sorunu başlamadan çözer. Eğer başlangıçta sürekli bir avukat istihdam edemiyorsanız bile, en azından önemli adımlarda (örneğin ilk müşteri sözleşmenizi hazırlarken, ilk çalışanınızı işe alırken veya ilk yatırım teklifi geldiğinde) danışmanlık almak uzun vadede size kazanç sağlar.
Yatırım süreci ise bir avukatın desteğinin neredeyse olmazsa olmaz olduğu bir dönemdir. Yatırımcılarla görüşmelerde, hisse devirleri ve şirket değerlemesi gibi kritik konular masadayken, deneyimli bir start-up avukatının bulunması hem haklarınızın korunması hem de en iyi anlaşmayı elde etmeniz için gereklidir. Benzer şekilde, şirketiniz belli bir büyüklüğe ulaşıp müşteri sayınız arttığında veya farklı ülkelere açılmaya başladığınızda da hukuki danışmanlık almak önem taşır. Zira ölçeklendikçe hukuki sorumluluklarınız ve maruz kalabileceğiniz riskler de büyür.
Bir start-up avukatıyla erken dönemde çalışmaya başlamanın pek çok avantajı vardır. İlk olarak, şirketinizi en başından “doğru şekilde” kurmanızı ve yönetmenizi sağlar; yanlış yapı veya hatalı sözleşmeler yüzünden ileride yapacağınız pahalı düzeltmeleri önler. İkinci olarak, hız ve verimlilik kazandırır: Start-up’larla deneyimli bir avukat, girişim ekosistemindeki yaygın uygulamaları bildiği için tekerleği yeniden icat etmeye gerek kalmadan, sorunlarınıza pratik çözümler sunabilir. Üçüncüsü, profesyonel bir hukuki destek, yatırımcıların ve iş ortaklarının gözünde de şirketinizin ciddiyetini ve kurumsallığını artırır. Yatırımcılar, hukuki açıdan sağlam zeminde duran (örneğin sözleşmeleri, fikri hakları, finansal tabloları düzenli olan) şirketlere yatırım yaparken kendilerini daha güvende hissederler. Son olarak, bir avukatla çalışmak girişimcinin omuzlarındaki büyük bir yükü alır; siz enerjinizi inovasyona ve işinizi büyütmeye odaklarken, hukuki ayrıntılar konusunda güvendiğiniz bir uzman yanınızda olmuş olur.
Elbette her avukat start-up konularına vakıf olmayabilir. Mümkünse, özellikle start-up hukukunda tecrübeli bir avukat veya hukuk bürosuyla çalışmak en iyisidir. Girişim ekosisteminin dinamiklerini bilen, daha önce benzer yatırım süreçlerini, sözleşmeleri görmüş bir avukat, olası sorunları önceden öngörebilir ve sektöre özgü pratik bilgiler sunabilir. Örneğin, bir yatırımcının taleplerinin sektörde olağan mı yoksa aşırı mı olduğunu deneyimli bir start-up avukatı hemen fark edecektir. Bu uzmanlık düzeyi, hem zamandan hem paradan tasarruf etmenizi sağlar. Sonuç olarak, bir start-up avukatına yapacağınız yatırım, şirketinizin sağlıklı büyümesi ve korunması için yapacağınız en önemli yatırımlardan biridir.
Start-up Hukuku ile Geleneksel Şirket Hukuku Arasındaki Farklar
Start-up hukuku, geleneksel kurumsal şirket hukukuna göre bazı belirgin farklılıklar içerir. Bu farklılıklar, start-up’ların yapısından ve çalışma tarzından kaynaklanır:
- Hız ve Esneklik: Geleneksel büyük şirketler oturmuş prosedürlere ve daha yavaş karar alma süreçlerine sahipken, start-up’lar son derece hızlı hareket eder. Start-up avukatları da bu hıza ayak uydurabilmeli, gerektiğinde birkaç saat içinde sözleşme taslağı hazırlayıp geribildirim verebilmelidir. Kurumsal avukatlık ise çoğu zaman daha uzun değerlendirmeler ve hiyerarşik onay süreçleri gerektirir.
- Hukuki İhtiyaçların Çeşitliliği: Büyük bir şirketin hukuk departmanı genellikle belirli alanlara (örneğin sadece sözleşmeler, sadece dava takibi, sadece uyum) odaklanan uzmanlardan oluşur. Oysa start-up dünyasında avukat, tabiri caizse “çok şapkalı” olmak zorundadır. Aynı gün içinde hem bir yazılım sözleşmesini inceleyip hem bir yatırımcının term sheet’ine yanıt verebilir, ardından çalışanların hisse opsiyon planı hakkında soruları yanıtlayabilir. Yani start-up avukatları, şirketler hukuku, iş hukuku, fikri mülkiyet, vergi, sermaye piyasaları gibi birden fazla alanda pratik bilgi sahibi olmayı gerektiren bir rol üstlenirler. Geleneksel şirket avukatları ise genellikle tek bir uzmanlık alanında derinleşirler.
- Müşteri Profili ve İletişim: Start-up’ların kurucuları genelde genç, teknolojiye hakim ve yenilikçi düşünen kişiler olur. Bu kişiler, resmi hukuk dili yerine daha anlaşılır ve direkt bir iletişim tercih eder. Start-up avukatları, müvekkilleriyle daha samimi ve çözüm odaklı bir iletişim kurar, karmaşık hukuki jargon yerine basit açıklamalarla yol gösterir. Öte yandan, geleneksel şirketlerin yöneticileri çoğunlukla hukuki süreçlere alışkın profesyoneller olduğundan, kurumsal avukatlar daha formal bir iletişim ve raporlama tarzı benimser.
- Finansman ve Sözleşme Yapısı: Geleneksel şirketlerde finansman genellikle bankalardan kredi almak veya halka açık bir şirketse tahvil/hisse ihracı yapmak şeklinde gerçekleşir. Start-up’lar ise melek yatırım, risk sermayesi yatırımı, kitle fonlaması gibi daha yeni ve esnek finansman yöntemlerine başvururlar. Bu da start-up hukukunu, SAFE anlaşmaları, dönüştürülebilir bono (convertible note) gibi klasik şirket hukukunda çok görülmeyen sözleşme tiplerini içeren bir alan haline getirir. Aynı şekilde, şirket içi hisse dağılımı, kurucu hisselerinin kademeli kazanımı (vesting), sonraki yatırım turlarında payların seyrelmesi gibi konular da start-up hukukuna özgü ayrıntılardandır.
- Risk ve Büyüme Odağı: Kurumsal şirketler genellikle riskten kaçınma eğilimiyle her adımı detaylı analiz ederek atar; bu da hukuki açıdan daha korumacı bir yaklaşımı beraberinde getirir. Start-up’lar ise yüksek risk alıp hızlı büyüme hedefledikleri için, hukuki danışmanlıkta da bazen “kontrollü risk alma” stratejilerine ihtiyaç duyarlar. Bir start-up avukatı, “her şeyi yasaklayan” bir tavır yerine, girişimin inovasyonunu kısıtlamadan nasıl güvenli ilerleyebileceğine odaklanır. Yani, işin doğasını anlayarak, gerektiğinde yaratıcı çözüm yolları bularak hukuki engelleri aşmaya çalışır. Bu yaklaşım, geleneksel hukuk hizmetindeki katı çizgiden farklı olarak, start-up ruhuna daha uygundur.
Özetle, start-up hukuku danışmanlığı, klasik şirket hukukundan daha dinamik, geniş kapsamlı ve girişimcinin ihtiyaçlarına özel bir yaklaşım gerektirir. Her iki alanda da amaç şirketi korumak olsa da, yöntemler ve öncelikler şirketin büyüklüğüne, yapısına ve hedeflerine göre farklılık gösterir.

Start-up Hukuku: Start-up Avukatı Ne Yapar?
Sık Sorulan Sorular
Start-up hukuku tam olarak nedir?
Start-up hukuku, yeni kurulmuş veya büyümekte olan girişim şirketlerinin karşılaştığı tüm hukuki konuları kapsayan bir uzmanlık alanıdır. Şirket kuruluşu, sözleşmeler, ortaklık yapıları, fikri mülkiyet hakları, yatırım süreçleri ve mevzuata uyum gibi pek çok alt konuyu içerir.
Start-up avukatı ne yapar?
Start-up avukatı, girişimcilerin işlerini kurarken ve büyütürken ihtiyaç duydukları hukuki desteği sağlar. Şirket kurulumu, sözleşme hazırlığı, yatırım müzakereleri, fikri mülkiyet koruması ve yasal uyum gibi alanlarda danışmanlık verip gerekli belgeleri hazırlar ve girişimcinin haklarını korur.
Start-up kurarken hangi şirket türü tercih edilmeli?
Genellikle Türkiye’de start-up’lar için Limited Şirket veya Anonim Şirket yapıları tercih edilir. Limited şirket kurulumu ve yönetimi daha kolay olabilir, ancak büyük ölçekli yatırım planlayan girişimciler genellikle Anonim Şirket’i seçer çünkü yatırımcılar için daha cazip ve esnektir.
Bir girişimde bulunması gereken temel sözleşmeler hangileri?
Başlıca sözleşmeler arasında kurucu ortaklar (hissedarlar) sözleşmesi, şirketin esas sözleşmesi, gizlilik sözleşmeleri (NDA), çalışanlar için iş sözleşmeleri ve varsa danışmanlık sözleşmeleri yer alır. Ayrıca yatırım alırken yatırım sözleşmesi ve güncellenmiş hissedarlar sözleşmesi, ve çalışanlara pay opsiyonu sunulacaksa hisse opsiyon sözleşmeleri de kritik belgelerdir.
Yatırım sürecinde nelere dikkat edilmeli?
Yatırım alırken sunulan term sheet ve yatırım sözleşmesinin detayları dikkatlice incelenmelidir. Girişimcinin hisselerini ve kontrolünü koruyabilmesi için liquidation preference, anti-dilution gibi maddelere hakim bir start-up avukatıyla çalışmak ve haklarınızı koruyacak şekilde müzakereler yapmak gerekir.
Girişimcilerin yaptığı yaygın hukuki hatalar neler?
Sık yapılan hatalar arasında ortaklar arasında yazılı anlaşma yapmamak, marka ve patent gibi fikri hakları tescil ettirmemek, çalışanlarla sözleşme imzalamamak, yasal izin ve lisansları almadan faaliyete başlamak ve yatırım sözleşmelerini iyice anlamadan imzalamak sayılabilir. Bu hatalar ileride büyük sorunlara yol açabileceğinden, en baştan hukuki danışmanlık almak önemlidir.
Fikri mülkiyet haklarını korumak için ne yapmalı?
Şirketin ismi, logosu veya ürünleri için marka tescili yaptırılmalı; varsa buluş niteliğindeki yenilikler için patent başvurusu düşünülmelidir. Ayrıca çalışanların veya dış hizmet sağlayıcıların ürettiği eserlerin ve kodların şirkete ait olduğunu garanti altına alan sözleşmeler imzalamak, fikri mülkiyetin şirkette kalmasını sağlar.
KVKK ve veri gizliliği start-up’lar için neden önemli?
Kişisel verilerin korunması hem yasal bir zorunluluk hem de kullanıcı güveni açısından kritiktir. KVKK’ya uymayan bir start-up, yüksek para cezalarıyla karşılaşabilir ve itibar kaybı yaşayabilir; bu yüzden daha en baştan gizlilik politikaları oluşturulmalı, gerekli izinler (açık rıza vb.) alınmalı ve veri güvenliği sağlanmalıdır.
Bir start-up avukatına ne zaman ihtiyaç duyarım?
Mümkünse şirketi kurarken veya ilk önemli sözleşmeleri yaparken bir avukata danışmak en iyisidir. Özellikle yatırım görüşmelerine başlamadan, karmaşık ortaklık yapıları kurmadan veya ciddi hukuki yükümlülükler doğuran adımlar atmadan önce bir start-up avukatının rehberliği faydalı olur.
Start-up hukuku ile geleneksel şirket hukuku arasındaki fark nedir?
Start-up hukuku, hızlı büyüyen ve yenilikçi girişimlerin dinamiklerine odaklanırken, geleneksel şirket hukuku daha oturmuş şirketlerin istikrarlı yapısına yöneliktir. Start-up hukukunda avukatlar birçok farklı alanı kapsayan genel bir danışmanlık sunar ve yatırım gibi özgün süreçlerle ilgilenir; klasik şirket hukukunda ise uzmanlıklar daha ayrılmıştır ve süreçler daha ağır ilerler.