Av. Gözde Yavuzer
  • Yayınlar
  • Uzmanlık Alanları
      • Gayrimenkul Hukuku
      • Aile Hukuku
      • Miras Hukuku
      • Kira Uyuşmazlıkları
      • İş Hukuku
      • Şirketler Hukuku
      • Start-Up Girişim Hukuku
      • Bilişim Hukuku
      • Kişisel Verilerin Korunması Hizmetleri
      • Marka Hukuku ve Tescil İşlemleri
      • E-Ticaret Hukuku
      • Trafik Kazaları ve Değer Kaybı Tazminatı
      • Kat Mülkiyeti Uyuşmazlıkları
      • Sağlık Hukuku ve Malpraktis
      • Uluslararası Vatandaşlık Hukuku
  • Uyum Danışmanlığı
  • Hakkımızda
  • Onlıne Danışmanlık
  • İletişim
  • Menu Menu
  • Anasayfa
  • Yayınlar
  • Uzmanlık Alanları
      • Gayrimenkul Hukuku
      • Aile Hukuku
      • Miras Hukuku
      • Kira Uyuşmazlıkları
      • İş Hukuku
      • Şirketler Hukuku
      • Start-Up Girişim Hukuku
      • Bilişim Hukuku
      • Kişisel Verilerin Korunması Hizmetleri
      • Marka Hukuku ve Tescil İşlemleri
      • E-Ticaret Hukuku
      • Trafik Kazaları ve Değer Kaybı Tazminatı
      • Kat Mülkiyeti Uyuşmazlıkları
      • Sağlık Hukuku ve Malpraktis
      • Uluslararası Vatandaşlık Hukuku
  • Uyum Danışmanlığı
  • Hakkımızda
  • Online Danışmanlık
  • İletişim

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası: Miras Hakkınızı Koruma Yöntemleri

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası: Miras Hakkınızı Koruma Yöntemleri

Miras hukuku uyuşmazlıkları arasında en sık karşılaşılan durumlardan biri, halk arasında mirastan mal kaçırma olarak bilinen muris muvazaası durumudur. Muris muvazaasında, miras bırakan (yani muris), sahip olduğu mal varlığından bir kısmını bazı mirasçılarının haklarını ihlal etmek amacıyla, gerçekte farklı bir niyeti olduğu halde görünürde geçerli bir işlemle devreder. Bu genellikle, miras bırakanın bir taşınmazını gerçekte bağışlamak istediği halde tapuda satış gibi göstererek bir mirasçısına veya üçüncü kişiye devretmesi şeklinde gerçekleşir. Bu şekilde mirasçılarından mal kaçıran murisin ölümü sonrasında, mağdur mirasçılar tapu iptali ve tescil davası açarak söz konusu işlemin geçersiz sayılmasını ve taşınmazın miras payları doğrultusunda yeniden tescilini talep edebilir. Bu makalede, Türk Medeni Hukuku kapsamında muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının tüm yönlerini, tanımından yargı kararlarına kadar kapsamlı bir şekilde ele alacağız.

Muris muvazaasının tanımı ve hukuki dayanakları

Muris muvazaası kavramını anlayabilmek için öncelikle muvazaa (danışıklı işlem) kavramını kısaca açıklamak gerekir. Hukukta muvazaa, tarafların gerçekte aralarında farklı bir irade olmasına rağmen üçüncü kişileri aldatmak amacıyla görünürde bir sözleşme yapmaları durumudur. Yani taraflar, görünürdeki işlemle aslında hukuki sonuç doğurmak istemezler veya farklı bir gizli anlaşmaları vardır. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK m.19) düzenlenen bu ilke uyarınca, muvazaalı işlemin tarafların gerçek iradesini yansıtmaması nedeniyle görünürdeki işlem hukuken geçersiz sayılır.

Muris muvazaası ise bu kavramın miras hukuku alanındaki özel bir türüdür. Kanunlarda açıkça tanımlanmamış olmasına karşın, Yargıtay içtihatları ile şekillenmiş bir hukuki nedendir. En önemli dayanak, 1 Nisan 1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır. Bu kararda muris muvazaasının tanımı ve koşulları ortaya konmuştur. Kısaca muris muvazaası; miras bırakanın (muris), mirasçılarından bazılarının miras haklarını kısıtlamak veya onları mirastan mahrum bırakmak amacıyla, aslında bağışlamak istediği bir taşınmazı tapuda satış gibi göstererek üçüncü kişiye veya bir mirasçıya devretmesi şeklinde tanımlanabilir. Yani muris, ölmeden önce malvarlığını görünürde satmış gibi yaparak gerçekte mirasçılardan mal kaçırmış olur.

Muris muvazaasının hukuki dayanağı, TBK’deki genel muvazaa hükmü ve Yargıtay kararlarıdır. Türk Medeni Kanunu’nda doğrudan “muris muvazaası”na ilişkin bir madde bulunmasa da, miras hukukunda saklı pay kurumuyla mirasçıların belirli oranda korunması amaçlanmıştır. Miras bırakanın bu saklı paylı mirasçıları devre dışı bırakmak için yaptığı hileli işlemler karşısında, yargı uygulaması muvazaa hükümlerini devreye sokmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, mirasçıları aldatmak kastıyla yapılan bu tür danışıklı devir işlemleri hukuken geçersiz kabul edilir. Bu durumda taşınmaz, miras bırakanın ölümünde sanki hâlâ onun mülkiyetindeymiş gibi değerlendirilerek mirasçıları arasında paylaştırılır. Sonuç olarak, muris muvazaası iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davalarında, mahkeme görünürdeki satış işleminin muvazaalı olduğunu tespit ederse tapu kaydı iptal edilip taşınmaz mirasçılar adına tescil edilecektir.

Muvazaa türleri ve miras hukuku açısından muris muvazaasının özel durumu

Hukukumuzda muvazaa iki türde ortaya çıkar: Mutlak muvazaa ve nispi muvazaa. Mutlak muvazaa, tarafların yaptıkları işlemin aslında hiç hukuki sonuç doğurmamasını istedikleri durumlardır. Örneğin, taraflar yalnızca üçüncü kişileri aldatmak için kağıt üzerinde bir satış sözleşmesi imzalayıp gerçekte ne malın devrini ne de para ödenmesini istemezler; işlem tamamen danışıklıdır ve gizli bir anlaşma da yoktur. Nispi muvazaa ise, görünürde yapılan işlemin arkasında farklı bir gizli işlem olması halidir. Bu durumda taraflar, üçüncü kişilere karşı bir sözleşmeyi gerçekmiş gibi gösterirler ancak kendi aralarında asıl amaçladıkları başka bir sözleşme veya çıkar vardır. Mesela tapuda satış gösterilir fakat tarafların kendi aralarındaki gizli anlaşması gerçekte bir bağışlama olduğudur.

Muris muvazaası, işte bu nispi muvazaanın miras alanındaki özel bir hali olarak kabul edilir. Görünürde muris ile karşı taraf (genellikle bir mirasçı veya yakın bir kişi) arasında bir satış sözleşmesi yapılır; fakat gizli amaç, taşınmazı bağışlamak ve böylece diğer mirasçıları mirastan yoksun bırakmaktır. Bu durumda ortada hem görünürde bir işlem (satış) hem de gizli bir irade (bağış yapma ve mirasçıları aldatma kastı) bulunur. Muris muvazaasını diğer muvazaa türlerinden ayıran en önemli unsur, mirasçıların haklarının ihlal edilmesi amacıyla yapılmış olmasıdır. Bu, bir nevi miras bırakanın kendi miras hukukundan kaynaklanan kuralları (özellikle saklı pay düzenini) dolanmak için hileye başvurmasıdır.

Miras hukuku açısından muris muvazaası özel bir önem taşır, çünkü normalde miras bırakanın tasarruflarına karşı mirasçıların korunması tenkis davası gibi mekanizmalarla sağlanır. Örneğin, miras bırakan sağlığında malını açıkça bağışlamış veya vasiyetname ile belirli kişilere bırakmışsa, saklı payları zedelenen mirasçılar belirli süreler içinde tenkis (indirim) davası açabilir. Ancak muris muvazaasında miras bırakan, sırf bu tenkis gibi yasal yollardan kaçınmak için bağışı gizlice satış olarak gösterir. Yani işlem ilk bakışta geçerli bir satış olduğundan, tenkis davasına konu olamayacak izlenimi yaratılır. İşte bu noktada Yargıtay içtihatları devreye girerek, şeklen geçerli görünen bu satışın gerçekte mirastan mal kaçırma amacı taşıdığını saptandığında, tenkis yerine doğrudan muvazaa nedeniyle iptal yoluna gidilebileceğini belirtmiştir.

Muris muvazaasının özel durumu, davayı açan kişilerin genellikle mirasçı olmaları ve işlemin tarafı olmamalarına rağmen hukuki korunma elde edebilmeleridir. Normalde muvazaalı işlemlerde, işlem tarafları muvazaayı ileri sürebilir ya da aldatılan üçüncü kişiler hak talebinde bulunabilir. Miras bağlamında ise aldatılan taraf mirasçılardır; bu nedenle mirasçılar, murisin yaptığı muvazaalı temliki kendi miras haklarına tecavüz olarak görüp dava hakkına sahip olurlar. Özellikle saklı pay sahibi mirasçılar (örneğin çocuklar, eş ve gerekiyorsa anne-baba), muris muvazaası iddiasıyla tapu iptali davası açarak haklarını ararlar. (Saklı pay sahibi olmayan mirasçılar da, eğer miras hakkı hileli bir işlemle çiğnenmişse dava açabilmekle birlikte, murisin tasarruf özgürlüğü saklı pay bulunmayan mirasçılar karşısında daha geniş olduğundan, uygulamada bu davalar daha çok saklı paylı mirasçılar tarafından gündeme getirilmektedir.)

Son olarak belirtmek gerekir ki, her miras bırakanın mal devri muris muvazaası anlamına gelmez. Muris muvazaasının varlığı için murisin asıl iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olduğu kanıtlanmalıdır. Örneğin miras bırakan gerçekten ihtiyaç duyduğu için malını satmış veya kendisine bakması karşılığında birine devretmiş olabilir. Eğer yapılan işlem gerçek ve haklı bir nedene dayanıyorsa (örn. ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi ve bakım yükümlülüğü yerine getirilmişse), bu durumda muvazaadan söz edilemez. Dolayısıyla muris muvazaası, yalnızca şeklen başka bir amaç beyan edilip gerçekte mirasçılara zarar vermek kastıyla yapılan işlemleri ifade eder.

Tapu iptali ve tescil davası açabilme şartları

Muris muvazaasına dayalı bir tapu iptali ve tescil davası açılabilmesi için belirli şartların mevcut olması gerekir. İlk ve en temel şart, miras bırakan kişinin ölmüş olması, yani mirasın resmen açılmış olmasıdır. Miras bırakan hayattayken, henüz miras hakkı doğmadığı için mirasçıların muris muvazaası iddiasıyla dava açma hakkı bulunmaz. Bu nedenle, murisin muvazaalı işlemi ancak ölümünden sonra mirasçılar tarafından gündeme getirilebilir.

İkinci koşul, murisin yaptığı tartışmalı işlemin tapuda resmi bir devir işlemi olmasıdır. Genellikle muris muvazaası iddiası, miras bırakanın sağlığında bir taşınmazını devretmesi durumunda ortaya çıkar. Söz konusu taşınmaz, miras bırakanın adına kayıtlı iken, bir satış sözleşmesi (ya da bakım sözleşmesi vb.) kapsamında başkasına devredilmiş olmalıdır. Bu devir işlemi resmi şekilde tapu siciline geçirilmiş ve halen geçerli gözüken bir kayıttır. Davada, işte bu tapu kaydının iptali talep edilir.

Üçüncü olarak, davayı açacak kişinin mirasçı sıfatına sahip olması ve yapılan işlemin kendi miras hakkını ihlal ettiğini öne sürmesi gereklidir. Yani davacı, miras bırakanın yasal mirasçılarından biri olmalıdır (örn. çocuğu, eşi, anne-babası gibi) ve murisin yaptığı devrin, normalde kendisine kalacak miras payını ortadan kaldırdığını veya azalttığını iddia etmelidir. İşlemin mirasçının haklarına zarar vermesi şarttır; eğer miras bırakanın tasarrufu mirasçının payını etkilemiyorsa, o mirasçı dava açamaz.

Bunun yanında, muris muvazaası iddiasının dayanağı olarak işlemin hileli ve danışıklı olduğunun ileri sürülmesi gerekir. Dava şartı olarak, görünürdeki satış veya devir işleminin gerçekte murisin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiası bulunmalıdır. Eğer muris ile karşı taraf arasındaki işlem gerçekten karşılıklı irade ve bedel ile yapılmış dürüst bir satış ise, bu durumda muris muvazaası sebebine dayanarak iptal davası açılamaz (zira ortada muvazaa yoktur). Dolayısıyla dava açılabilmesi için, ortada miras hakkını ihlal eden, muvazaalı bir işlem olduğu konusunda bir iddianın mevcut olması şarttır.

Özetle, muris muvazaasına dayalı tapu iptali davasının şartları: mirasın açılmış olması (miras bırakanın vefatı), dava konusu yapılan bir tapu devri işleminin bulunması, davacının mirasçı olup hakkının zedelendiği iddiası ve işlemin muvazaalı (aldatmaya yönelik) olmasıdır. Bu koşullar mevcutsa, mirasçılar tapu iptali ve tescil talebiyle mahkemeye başvurabilirler.

Kimler dava açabilir, süre sınırı var mıdır?

Muris muvazaasına dayalı davayı, miras bırakanın yasal mirasçıları açabilir. Kimler mirasçıdır? Miras bırakanın altsoyu (çocukları, torunları), eşi ve gerektiğinde anne ve babası yasal mirasçı konumundadır. Özellikle saklı pay sahibi mirasçılar (çocuklar, torunlar, sağ kalan eş ve eğer altsoy yoksa anne-baba), bu davayı açma konusunda en sık görülen gruptur. Bununla birlikte, saklı payı olsun veya olmasın, miras hakkı hileli bir işlemle ihlal edilen tüm yasal mirasçıların dava açma hakkı bulunmaktadır. Örneğin, miras bırakanın çocuğu yoksa ve mirasçıları kardeşleri ise, muris malını ölmeden önce bir üçüncü kişiye muvazaalı şekilde devrettiyse kardeşler de dava açabilir. Önemli olan, kişinin mirasçı sıfatına sahip olması ve murisin yaptığı işlemin kendi miras payını ortadan kaldırdığını iddia edebilmesidir.

Birden fazla mirasçı varsa, tek bir mirasçı tek başına dava açabilir; tüm mirasçıların birlikte dava açması şart değildir. Uygulamada çoğu zaman bir veya birkaç mirasçı dava açtığında, mahkeme sonucu diğer mirasçıların paylarını da kapsayacak şekilde hüküm tesis eder. Diğer mirasçılar isterlerse davaya katılıp taraf olabilir, ancak katılmasalar bile dava açan mirasçı, muris muvazaasının varlığını ispat ederek tapu iptalini sağlarsa, taşınmaz mirasçılar arasında paylaştırılacağından diğer mirasçılar da dolaylı olarak faydalanır.

Zamanaşımı (süre sınırı) konusunda, muris muvazaasına dayalı tapu iptali davalarında genel kural olarak bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Çünkü muvazaalı işlemler hukuken baştan hükümsüz kabul edildiğinden, bu geçersizliği ileri sürmek süreye tabi değildir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, mirastan mal kaçırma amacıyla yapılan işlemlere karşı mirasçılar her zaman dava açabilir ve zamanaşımı defi öne sürülemez. Bu durum, muris muvazaası davasını miras hukukundaki tenkis davasından ayıran önemli bir avantajdır (tenkis davalarında, mirasçılar genellikle mirasın açılmasından itibaren belirli süreler içinde dava açmak zorundadır).

Her ne kadar kanunen bir süre sınırı olmasa da, mümkün olan en kısa sürede dava açmak hak kayıplarını önlemek açısından önemlidir. Zaman geçtikçe delillere ulaşmak zorlaşabilir, tanıklar unutabilir veya taşınmaz üçüncü kişilere devredilebilir. Özellikle murisin muvazaalı olarak devrettiği taşınmaz, iyi niyetli üçüncü kişilere satılmışsa, uzun süre beklenmesi durumunda hukuki durum karmaşık hale gelebilir (örneğin iyi niyetli üçüncü kişilerin mülkiyet hakkı gibi konular gündeme gelebilir). Bu sebeple, miras bırakanın ölümünden sonra mirasçılar makul bir süre içinde dava yoluna başvurmalıdır.

İspat yükü, hangi delillerle ispat edilebilir?

Muris muvazaası iddiasında ispat yükü genel olarak davacı mirasçıdadır. Yani, tapuda yapılan işlemin gerçekte mirastan mal kaçırma amaçlı muvazaalı bir işlem olduğunu kanıtlama görevi davaya konu eden mirasçıya düşer. Resmi tapu kaydı ve sözleşme görünüşte usulüne uygun olduğundan, bunun arkasındaki gizli niyeti ortaya koymak kolay değildir. Mahkeme, iddianın ispatlanabilmesi için tarafların sunduğu delilleri değerlendirir.

Bu davalarda her türlü yasal delilden faydalanmak mümkündür. Özellikle mirasçılar, senede karşı senetle ispat zorunluluğu kuralının kendileri için katı şekilde uygulanmaması sayesinde, tanık dâhil çeşitli delillerle muvazaayı ispat edebilirler. Yargıtay, mirasçıların bu tür davalarda kendi haklarına dayanarak dava açtıklarını, bu nedenle resmi belgelerin aksini ispat için tanık dâhil tüm delillere başvurulabileceğini vurgulamıştır. Peki muris muvazaasını kanıtlamak için hangi tür deliller kullanılabilir? Aşağıda bu konuda pratikte en çok kullanılan deliller özetlenmiştir:

  • Tanık beyanları: Miras bırakanın yakınları, komşuları veya diğer tanıklar, murisin gerçek niyetine dair bilgiler verebilir. Örneğin murisin “Ben bu evi aslında oğluma bağışladım, diğer çocuklarıma bir şey vermeyeceğim” gibi sözler söylediğine dair tanıklıklar, muvazaa iddiasını destekleyebilir. Ya da muris ile taşınmazı devralan kişi arasındaki konuşmalara vakıf olan kişiler, satışın göstermelik olduğunu mahkemede ifade edebilirler.
  • Yazılı belgeler ve kayıtlar: Banka dekontları, ödeme makbuzları veya eksikliği, muris ile alıcı arasında para alışverişi olup olmadığını gösterebilir. Eğer tapuda yüksek bir bedel gösterilmiş olmasına rağmen, bu bedelin gerçekten ödenmediği ortaya konursa (örneğin banka kayıtlarında böyle bir para transferi yoksa), bu durum satışın muvazaalı (bağış kılıflı) olduğunu ispatlamada güçlü bir veri olacaktır. Keza, muris ile devralan arasında yapılan yazışmalar, mektuplar veya murisin özel notları da gerçekte ne amaçlandığını ortaya koyabilir.
  • Tapu kaydı ve satış bedeli: Tapu sicilindeki işlemde gösterilen satış bedelinin hayatın olağan akışına aykırı derecede düşük olması, işlemin bağış amacını gizlediğine işaret edebilir. Örneğin değeri milyon TL’lerle ifade edilebilecek bir gayrimenkulün tapuda çok cüzi bir rakama satılmış gösterilmesi, gerçek amacın satış olmayıp karşılıksız devretme olduğuna dair bir emaredir. Mahkeme, tapuda belirtilen bedel ile taşınmazın gerçek piyasa değeri arasındaki farkı dikkate alacaktır.
  • Miras bırakanın işlem sonraki tutumları: Muris muvazaasını kanıtlamada, miras bırakanın devrin ardından taşınmazla ilgili tutumu da önemli bir ipucu olabilir. Örneğin muris, taşınmazı devrettikten sonra ölünceye kadar o taşınmazda yaşamaya devam etmiş, kullanmış ve sanki mal hâlâ kendisininmiş gibi tasarrufta bulunmuşsa, bu durumda gerçek bir satış niyeti olmadığını düşünebiliriz. Gerçek bir satışta normalde alıcı kişinin malı kullanması beklenir; oysa muvazaalı durumlarda çoğu kez muris, mülkiyeti devretmesine rağmen malı fiilen kendi bırakır. Bu tür olgular, işlemin göstermelik olduğunu ortaya koymada yardımcıdır.
  • Uzman bilirkişi incelemesi: Mahkeme gerektiğinde bilirkişi incelemesiyle taşınmazın gerçek değerini tespit edebilir ve tapudaki bedelle karşılaştırabilir. Ayrıca, murisin gelir durumu ve alıcının ödeme gücü incelenebilir. Eğer alıcının, beyan edilen satış bedelini ödeyebilecek mali gücü yoksa veya murisin böyle bir paraya ihtiyacı olmadığı halde satış yapmış görünüyorsa, bilirkişi raporları ve ekonomik analizler bu durumu ortaya çıkararak muvazaaya işaret edebilir.

Bu sayılanlar dışında, her somut olaya göre değişebilecek çeşitli deliller de kullanılabilir. Önemli olan, miras bırakanın gerçek iradesinin satış olmadığı, mirasçılarını aldatmak amacı taşıdığı hususunu kanıtlayabilmektir. Mahkeme, sunulan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda muvazaa olgusunun varlığına kanaat getirirse, davacı lehine karar verecektir.

Murisin gerçek iradesi ile görünürdeki işlem farkı nasıl ortaya çıkarılır?

Muris muvazaası uyuşmazlıklarında mahkemenin önündeki temel soru, miras bırakanın gerçek iradesi ile resmi işlemin ne ölçüde örtüşmediğini tespit edebilmektir. Görünürdeki işlem, tapuda yapılan ve belgelere yansıyan satış veya devir sözleşmesidir; bu işlemde muris, malını belirli bir bedel karşılığı devretmiş gibi görünür. Murisin gerçek iradesi ise perde arkasında yatan asıl niyettir. Eğer muris aslında malını bağışlamak ya da bir mirasçısını diğerlerine tercih ederek mal bırakmak istiyorsa, fakat bunu açıkça yapmayıp satış kisvesi altında gerçekleştiriyorsa, gerçek irade ile beyan (görünürdeki işlem) arasında bir çelişki var demektir.

Bu farkı ortaya çıkarmak için mahkeme, murisin işlem sırasındaki koşullarını ve sonraki davranışlarını mercek altına alır. Örneğin, miras bırakan gerçekten satış yapmak istemiş olsaydı, makul bir satış bedeli talep etmesi ve bu bedeli alması beklenir. Satıştan elde edeceği parayı kullanma amacı güdebilir veya malı artık sahiplenmemesi gerekir. Oysa olayda muris, tapuda satış göstermiş ancak ya hiç para almamış ya da sembolik bir bedel almıştır; dahası taşınmazı devretmesine rağmen kullanmaya devam etmiştir. Bu durumda murisin gerçek iradesinin satış olmadığı, malı karşılıksız olarak güvendiği kişiye bırakmak istediği sonucuna varılabilir.

Ayrıca, miras bırakanın aile içi ilişkileri ve beyanları da gerçek iradesini ele verebilir. Örneğin muris hayattayken bazı mirasçılarıyla sorunlar yaşamış, onları mirastan mahrum bırakacağını çevresine söylemiş olabilir. Veya tam tersine, bir mirasçısına özel bir yakınlık duyup ona mal kazandırmak istediğini ifade etmiş olabilir. Eğer muris, malını devrettiği kişiyle aralarında böyle özel bir bağ varsa ve diğer mirasçılarla arası bozuksa, görünürdeki satışın aslında bu duygusal iradenin gizlenmesi amacı taşıdığı düşünülebilir. Mahkeme tanık ifadeleriyle murisin bu tür sözlerini, duygusal motivasyonlarını öğrenebilir ve gerçek iradesini anlamlandırabilir.

Sonuç olarak, murisin gerçek iradesi ile yaptığı işlemin görünürdeki amacı arasındaki fark, işlemin ekonomik mantığına aykırılıklar, murisin davranış kalıpları ve ilişkileri incelenerek ortaya çıkarılır. Hakim, tüm bu verileri bir araya getirip değerlendirdiğinde, “Miras bırakan gerçekte ne yapmak istemişti?” sorusuna yanıt arar. Eğer cevap, “Gerçekte mirastan mal kaçırmak istiyordu, satış göstermesi bu gerçeği gizlemek içindi” şeklinde oluşursa, mahkeme muris muvazaasına hükmeder. Böylece, resmi işlemdeki beyanın murisin gerçek iradesini yansıtmadığı ortaya konmuş olur.

Uygulamada muris muvazaasına dayanan örnek uyuşmazlıklar

Uygulamada muris muvazaasına ilişkin davalarda çeşitli tipik senaryolar ortaya çıkmaktadır. Aşağıda, mahkemelere yansıyan yaygın örnek uyuşmazlık tipleri özetlenmiştir:

  • Örnek 1: Bir mirasçının kayrılması (çocuklar arasında ayrım): Miras bırakan baba, vefatından önce tek evini en küçük oğluna tapuda satış göstererek devretmiştir. Resmi kayıtlarda oğul babasına belli bir bedel ödemiş gibi görünse de, gerçekte aralarında para alışverişi olmamıştır. Baba, kız çocuklarına mal bırakmak istemediği için bu yola başvurmuştur. Baba öldükten sonra kız kardeşler, bu satış işleminin muvazaalı olduğunu ve aslında bir bağış niteliğinde olduğunu iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açarlar. Mahkeme sürecinde ortaya çıkar ki tapuda gösterilen bedel ödenmemiş ve baba ölümüne dek evde oturmaya devam etmiştir. Sonuçta mahkeme, muris muvazaasını tespit ederek tapu kaydını iptal etmiş ve taşınmazı mirasçılar arasında paylaştırmıştır.
  • Örnek 2: İkinci evlilik ve üvey mirasçılar konusu: Yaşlı bir adam, ikinci eşiyle evlidir ve ilk evliliğinden çocukları vardır. Adam, ilk evliliğinden olan çocuklarına miras kalmaması için, sahip olduğu bir arsayı ikinci eşine ölmeden önce devretmeye karar verir. Tapuda, arsa satış yolu ile eşine geçirilir ve belli bir bedel gösterilir. Gerçekte ise amaç, çocukların miras hakkını engelleyip eşini maddi olarak güvenceye almaktır. Adamın ölümünün ardından, ilk evliliğinden olan çocuklar bu işlemin muris muvazaası olduğunu ileri sürerek dava açarlar. Dava sırasında tanıklar, adamın “çocuklarım bu arsadan faydalanamasın diye böyle yaptım” dediğini ifade eder. Yargılama sonucunda mahkeme, işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı yapıldığını belirleyerek tapu kaydını iptal eder. Böylece arsa yeniden miras kapsamında değerlendirilir ve çocukların saklı payları korunur.
  • Örnek 3: Bakım karşılığı devirde muvazaa iddiası: Yalnız yaşayan yaşlı bir kadın, kendisine yıllardır bakan yeğenine bir dairesini devretmiştir. Tapuda bu devir, “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” olarak yapılmış ve yeğen, teyzeye bakmayı üstlenmiş gibi gösterilmiştir. Kadının ölümünden sonra diğer mirasçı konumundaki uzak akrabaları, gerçekte bu bakım sözleşmesinin formalite olduğunu, kadınla yeğen arasında zaten akrabalık gereği bir bakım ilişkisi bulunduğunu ve dairenin aslında karşılıksız olarak yeğene bırakılmak istendiğini iddia ederler. Mahkeme bu iddiayı incelerken, yeğenin bakım yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine, sözleşmenin şartlarına uygun hareket edilip edilmediğine bakar. Eğer ortaya çıkarsa ki bakım sözleşmesi fiilen hiç uygulanmamış, kadın bakıma muhtaç olmadığı halde devir yapılmış, o zaman bu işlemin de muris muvazaası kapsamında değerlendirilme ihtimali vardır. Bu örnekte mahkeme, sözleşmenin muvazaalı olduğuna kanaat getirirse tapu iptali kararı vererek taşınmazı mirasçılara iade edecektir.

Bu örnekler, muris muvazaasının pratik hayatta ne şekilde tezahür edebileceğini göstermektedir. Her olayın kendine özgü koşulları olsa da, ortak payda murisin mirasçılardan mal kaçırma niyetidir. Mahkemeler, benzer durumlarda yukarıdaki örneklerdeki gibi bir durum tespit ettiklerinde, mirasçıların hakkını korumak için tapu iptali ve tescile hükmetmektedir.

Yargıtay kararları ve içtihatlar çerçevesinde değerlendirme

Yargıtay’ın kararları, muris muvazaası konusuna yıllar içinde tutarlı bir çerçeve kazandırmıştır. Özellikle daha önce de bahsedildiği gibi 01.04.1974 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yaptığı gizli bağış niteliğindeki işlemlerin hukuken geçersiz sayılması gerektiğini kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Bu içtihadı birleştirme kararı, o günden bu yana benzer uyuşmazlıklarda yol gösterici olmuştur. Yargıtay, sonraki kararlarında da bu ilkelere bağlı kalarak muris muvazaasını miras hukuku bakımından gözetilmesi gereken bir hukuka aykırılık olarak değerlendirmektedir.

Yargıtay’ın çeşitli dairelerinin (özellikle 1. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu) içtihatlarına bakıldığında, muvazaa olgusunun tespiti halinde mirasçıların korunması gerektiği vurgusu sıklıkla görülür. Örneğin Yargıtay, miras bırakanın tapuda satış gösterip bedelini almadığı veya hayatın olağan akışına aykırı düşük bir bedel aldığı durumlarda, diğer delillerle de destekleniyorsa, bu işlemin muris muvazaası olduğuna hükmetmektedir. Birçok kararda, “miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla yaptığı temliklerin muvazaalı olduğu” açıkça ifade edilmiştir. Bu tespit yapıldıktan sonra, Yargıtay kararlarında genellikle tapu iptaline ve taşınmazın mirasçılar adına tesciline karar verilmesi yönünde görüş birliği vardır. Ayrıca Yargıtay, muris muvazaası davalarında zamanaşımı savunmalarını kabul etmemekte ve bu davaların zamanaşımı süresine tabi olmaksızın görülebileceğini yinelemektedir.

Diğer yandan, Yargıtay içtihatları hangi durumların muris muvazaası sayılmayacağı konusunda da örnekler sunar. Örneğin, Yargıtay’ın bazı kararlarında, miras bırakanın malını gerçekten ihtiyaç nedeniyle satmış olması veya borç ödemek için taşınmazını devretmiş olması halinde muris muvazaasından söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Yine, ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi sözleşmelerde, eğer bakım yükümlülüğü layıkıyla yerine getirilmişse ve sözleşme gerçek bir edim karşılığı yapılmışsa, bu tür işlemlerin muvazaa kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulanmıştır. Bu örnekler, Yargıtay’ın her somut olayı kendi koşulları içinde değerlendirdiğini ve sırf mirasçılar şikâyet ediyor diye her devrin iptal edilmediğini göstermektedir; önemli olan murisin gerçek maksadının mirasçılardan mal kaçırma olup olmadığıdır.

Sonuç olarak, Yargıtay kararları çerçevesinde muris muvazaası hukuk sistemimizde sağlam bir zemine oturmuştur. Alt mahkemeler, benzer uyuşmazlıklarda Yargıtay’ın belirlediği ilkeleri uygulayarak karar vermektedir. Miras bırakanın muvazaalı işlemi ispatlandığında, Yargıtay içtihatları doğrultusunda mirasçıların hakkını koruyan kararlar çıkmaktadır. Bu da, miras hukukunda adil bir sonucun sağlanması ve saklı pay gibi kurumların dolanılmasının engellenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası: Miras Hakkınızı Koruma Yöntemleri

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

  • Muris muvazaası nedir?

    Muris muvazaası, bir miras bırakanın mirasçılarını aldatmak amacıyla yaptığı danışıklı işlemi ifade eder. Halk arasında mirastan mal kaçırma olarak da bilinen bu durumda, muris aslında malını bağışlamak isterken tapuda satış gibi görünür bir işlem yapar ve böylece bazı mirasçıların miras payını ortadan kaldırmaya çalışır.

  • Muris muvazaası davasını kimler açabilir?

    Miras bırakanın yasal mirasçıları bu davayı açabilir. Özellikle çocuklar, torunlar, eş gibi saklı pay sahibi mirasçılar muris muvazaası davası açmada en yaygın hak sahibi olan kişilerdir. Ancak saklı payı olmayan mirasçılar da (örneğin kardeşler gibi), eğer miras hakkının hileli bir işlemle ihlal edildiğini düşünüyorlarsa dava açabilirler. Önemli olan, davacının mirasçı olması ve söz konusu işlem yüzünden kendi miras payının zarar gördüğünü iddia etmesidir.

  • Muris muvazaası davasında zamanaşımı var mı?

    Hayır, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları için belirli bir zamanaşımı süresi yoktur. Muvazaalı işlemler hukuken geçersiz sayıldığı için mirasçılar, miras bırakanın ölümünden yıllar sonra bile bu davayı açabilirler. Yine de, delillerin kaybolmaması ve taşınmazın başkalarına devredilmemesi için fazla beklemeden dava açmak tavsiye edilir.

  • Muris muvazaası ile tenkis davası arasındaki fark nedir?

    Muris muvazaası davası, murisin yaptığı gizli bağış işlemini geçersiz saydırmak için açılır ve başarılı olursa taşınmaz tamamen mirasçılara döner. Tenkis davası ise miras bırakanın yaptığı geçerli bir bağış veya vasiyet nedeniyle saklı payı zedelenen mirasçıların, kendi saklı payları oranında indirim talep ettikleri bir davadır. Tenkis davasında, murisin işlemi geçerli kabul edilir ancak mirasçılara eksik kalan payları ödetilir; muris muvazaasında ise işlemin baştan geçersiz olduğu kabul edilir. Ayrıca tenkis davalarında mirasçılar için 1 yıl gibi hak düşürücü süreler varken, muris muvazaasında böyle bir süre kısıtı yoktur.

  • Dava kazanıldığında taşınmaz ne olur?

    Muris muvazaası davasını mirasçılar kazandığında, mahkeme tapu kaydının iptaline ve taşınmazın mirasçılar adına tesciline karar verir. Bu, söz konusu taşınmazın sanki miras bırakanın ölümü anında terekeye aitmiş gibi mirasa dahil edilmesi demektir. Taşınmaz, mirasçıların yasal paylarına göre yeniden dağıtılır. Örneğin davayı bir mirasçı açmış olsa bile, karar sonucunda diğer mirasçılar da kendi miras payları oranında haklarını alırlar.

  • Muris muvazaasını ispatlamak için ne tür deliller gerekir?

    Bu davalarda tanık ifadeleri, belgeler ve her türlü delil kullanılabilir. Örneğin, murisin devrettiği taşınmaz için gerçekte para almadığını gösteren banka kayıtları veya tapuda belirtilen satış bedelinin aşırı düşük olduğunu ortaya koyan bilirkişi raporları önemli delillerdir. Yine, murisin “bu malı aslında filan kişiye bağışladım” şeklindeki beyanlarını duyan tanıklar varsa, bunların ifadeleri de ispatta kritiktir.

  • Muris muvazaasına konu taşınmaz üçüncü bir kişiye satıldıysa ne olur?

    Bazı durumlarda murisin taşınmazı devrettiği kişi, o taşınmazı başkasına satmış olabilir. Bu halde mirasçılar, açacakları davada taşınmazın şu anki maliki olan üçüncü kişiyi de davalı olarak göstermelidir. Eğer üçüncü kişi, muris muvazaasını bilen ve muvazaalı devrin devamı niteliğinde hareket eden biri ise (örneğin murisin yakınına devredilip hemen sonra el değiştirildiyse), tapu kaydı yine iptal edilebilir. Ancak üçüncü kişi tamamen iyi niyetli bir alıcı ise ve muvazaadan habersiz şekilde taşınmazı satın almışsa, durum karmaşık hale gelebilir; iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanılmış hakları hukuk tarafından korunabilir. Bu nedenle, muris muvazaası şüphesi varsa taşınmazın devrine karşı mümkün olan en erken aşamada tapuya dava şerhi konularak üçüncü kişilere satışın önüne geçmek önemlidir.

  • Tek bir mirasçı tek başına dava açabilir mi?

    Evet. Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali davasını mirasçılardan biri tek başına açabilir, diğer mirasçıların hepsinin davaya katılması şart değildir. Davayı kazanan mirasçı, sonuçta taşınmazın mirasın bir parçası olduğunu tespit ettirmiş olacağı için, diğer mirasçılar da paylarına düşeni alırlar. İsterlerse diğer mirasçılar da dava sırasında müdahil olarak katılabilir ya da destekleyici beyan sunabilir, ancak bu zorunlu değildir.

  • Muris muvazaası bir suç mudur?

    Hayır, muris muvazaası fiili Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmış bir suç değildir. Miras bırakanın malvarlığını dilediği gibi tasarruf etmesi prensip olarak suç oluşturmaz; burada mesele, mirasçıların medeni hukuktan doğan haklarının ihlal edilmesidir. Bu yüzden muris muvazaası durumunda ceza davası değil, hukuk davası (tapu iptali ve tescil davası) yoluyla çözüm aranır. (Ancak elbette, eğer sahtecilik gibi ayrı bir suç unsuru varsa, o başka bir ceza davasının konusunu oluşturabilir.)

  • Muris muvazaası davası ne kadar sürer?

    Bu tür davaların süresi, mahkemelerin iş yüküne ve dosyanın karmaşıklığına göre değişir. Genellikle ilk derece mahkemesinde bir tapu iptali davasının sonuçlanması 1-2 yıl sürebilir. Dava sırasında tanıklar dinlenecek, bilirkişi raporları alınacak ve belki keşif yapılacaktır. Karar verildikten sonra taraflar istinaf veya temyize giderse, dosyanın bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay süreçleriyle kesinleşmesi birkaç yıl daha alabilir. Yani toplamda birkaç yıl sürebilen bir süreç olduğu söylenebilir.

  • Muris muvazaası davası açmanın maliyeti ne kadardır?

    Dava açarken ödenmesi gereken mahkeme harç ve masrafları, dava konusu taşınmazın değerine göre değişir. Tapu iptali ve tescil davaları nispi harca tabidir; yani taşınmazın değerinin belli bir oranında başvuru harcı ve karar harcı alınır. Ayrıca yargılama sırasında bilirkişi ücretleri, keşif giderleri gibi ekstra masraflar da çıkabilir. Bu masraflar taşınmazın değeri yüksekse daha fazla olacaktır. Örneğin değeri yüksek bir gayrimenkulde birkaç bin liralık harç ödenmesi gerekebilir. Bunun dışında, bir avukatla çalışıyorsanız, avukatlık ücreti de olacaktır. Kısaca, muris muvazaası davasının maliyeti her olaya göre değişmekle birlikte, dava değeri arttıkça mahkeme masraflarının da artacağını unutmamak gerekir.

Konu ile ilgili herhangi bir soru veya talebiniz olması halinde bizlerle her zaman iletişime geçebilir, dilediğiniz takdirde online danışmanlık hizmetimizden yararlanabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Yayınlar

  • İZMİR MİRAS AVUKATI: SIKÇA SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI Genel, Miras Avukatı
  • TÜKETİCİ HUKUKU: TÜKETİCİ AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • GÜMRÜK HUKUKU: GÜMRÜK AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • VERGİ HUKUKU: VERGİ AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • SİGORTA HUKUKU: SİGORTA AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • İCRA HUKUKU: İCRA AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • CEZA HUKUKU: CEZA AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • KAMULAŞTIRMA HUKUKU: KAMULAŞTIRMA AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • KOOPERATİF HUKUKU: KOOPERATİF AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • ULUSLARARASI VATANDAŞLIK HUKUKU: ULUSLARARASI AVUKAT NE YAPAR? Genel

0 232 700 21 79

Akdeniz Mahallesi No: 120 Alsancak-Konak / İzmir

info@gozdeyavuzer.com

P.tesi-Cuma: 09:00-18:00

YASAL UYARI   |    GİZLİLİK POLİTİKASI   |   ÇEREZ POLİTİKASI   |   KVKK AYDINLATMA METNİ

  • Link to Facebook
  • Link to LinkedIn
  • Link to Instagram
  • Link to Youtube

© 2023 Av. Gözde Yavuzer. Tüm hakları saklıdır. Localveri Web Tasarım

TANIKLIK: ZORLA GETİRİLME VE YAKALAMA HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLERKAZANDIRICI ZAMANAŞIMI İLE TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI
Sayfanın başına dön