
İzmir Boşanma Avukatı – Sık Sorulan Sorular ve Cevapları
İZMİR BOŞANMA AVUKATI: SIK SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI
Giriş: Boşanma Sürecine Genel Bakış ve Hukuki Destek
Boşanma, evlilik birliğinin hukuki olarak sona erdirilmesi anlamına gelir ve bireylerin hayatındaki en zorlu dönemlerden biri olabilir. Bu süreç, sadece duygusal bir ayrılığı değil, aynı zamanda karmaşık hukuki sonuçları da beraberinde getirir. Türk Hukuk Sistemi’nde boşanma, Türk Medeni Kanunu (TMK) ve ilgili diğer yasal düzenlemelerle sıkı bir şekilde belirlenmiştir. Bu rapor, boşanma sürecine ilişkin sıkça sorulan soruları yanıtlayarak, bireylere yol göstermeyi ve bu hassas dönemde hukuki destek almanın önemini vurgulamayı amaçlamaktadır.
Boşanma Hukukunun Önemi ve Kapsamı
Aile hukuku, evlilik, boşanma, velayet, nafaka, mal paylaşımı ve aile içi şiddet gibi konuları düzenleyen, bireylerin kişisel ilişkilerini ve aile dinamiklerini hukuki bir çerçevede ele alan temel bir hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı, toplumun en küçük birimi olan aile kurumunun korunmasını hedefler ve bireylerin haklarını korumak, adil çözümler sunmak amacıyla titizlikle uygulanır. Türk Medeni Kanunu ile düzenlenen hükümler, aile hukukunun temelini oluşturur ve aile birliğinde meydana gelebilecek her türlü soruna ilişkin çözümlerin nasıl olacağını belirler.
Aile hukukunda, ilişkilerde irade özgürlüğü sınırlıdır; zira bu alan emredici hükümler içerir. Aile kavramının toplumu ilgilendirmesi nedeniyle devlet, evlilik şartları, evlilik merasimi, boşanma, çocukların korunması ve vesayete ilişkin hususlara yetkili kıldığı kişilerle müdahalede bulunur. Aile hukuku, özellikle boşanma ve çocuklarla ilgili konularda, sadece özel bir anlaşmazlık olmaktan öte, kamu düzeniyle yakından ilişkilidir. Bu durum, devletin aile kurumunun istikrarına ve çocukların refahına özel bir ilgi gösterdiğini ortaya koyar. Bu temel prensip, velayet gibi boşanmanın belirli yönlerinin tarafların tam anlaşmasına bırakılamamasını ve her zaman yargısal denetime tabi olmasını açıklar. Dolayısıyla, anlaşmalı boşanmalarda dahi, hakimin protokolü titizlikle incelemesi, özellikle çocuklara ilişkin düzenlemelerin yasalara uygunluğunu ve çocuğun üstün yararını gözetmesini zorunlu kılar. Bu, mahkemenin koruyucu rolünün tamamen devredilemeyeceği anlamına gelir.
İzmir’de Boşanma Davalarında Hukuki Destek Neden Önemlidir?
Boşanma davaları, hukuki karmaşıklıkları ve yoğun duygusal yükleri nedeniyle bireyler için oldukça zorlu süreçlerdir. Bu süreçlerde hak kaybını önlemek ve adil bir sonuca ulaşmak için profesyonel hukuki destek almak hayati önem taşır. İzmir’de faaliyet gösteren boşanma avukatları, aile hukuku davalarında müvekkillerine kapsamlı danışmanlık ve temsil hizmetleri sunar. Bu hizmetler, dava dilekçesinin hazırlanmasından, delillerin toplanmasına, mahkeme süreçlerinin takibine ve müvekkil haklarının korunmasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.
Türk hukuku genel olarak ülke genelinde aynı kuralları uygulasa da, mahkemelerin iş yükü ve dava süreleri yerelden yere farklılık gösterebilir. İzmir’de boşanma davaları alanında uzmanlaşmış bir avukat, İzmir Adliyesi ve Karşıyaka Aile Mahkemeleri’nin işleyişine, tipik dava yüklerine ve hatta belirli hakimlerin yaklaşımlarına ilişkin pratik bilgilere sahip olabilir. Bu yerel bilgi birikimi, müvekkiller için stratejik bir avantaj sağlar. Dava süreleri hakkında daha doğru tahminler yapılabilmesine, usul işlemlerinin daha verimli yürütülmesine ve yerel mahkeme ortamına özgü, kişiye özel hukuki tavsiyeler sunulmasına olanak tanır. Ulusal hukuki çerçeve değişmese de, davanın pratik yönetimi ve sonuçları, avukatın yerel deneyiminden önemli ölçüde faydalanır.

Anlaşmalı Boşanma ve Çekişmeli Boşanma
BÖLÜM 1: BOŞANMA TÜRLERİ VE ŞARTLARI
Boşanma davaları, tarafların uzlaşma derecesine göre başlıca iki türe ayrılır: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Her iki türün de kendine özgü şartları, süreçleri ve sonuçları bulunmaktadır.
1.1. Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı Boşanma Nedir ve Şartları Nelerdir?
Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanma kararı ile birlikte boşanmanın sonuçları (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı vb.) üzerinde tam bir uzlaşıya varmasıyla gerçekleşen, çekişmeli davalara kıyasla daha hızlı ve az yıpratıcı bir boşanma türüdür. Bu yol, tarafların kendi geleceklerini mahkeme kararına bırakmak yerine, ortak kararlar alarak belirlemesine olanak tanır.
Anlaşmalı boşanmanın kanunen gerçekleşebilmesi için Türk Medeni Kanunu’nda belirli şartların sağlanması gerekmektedir :
- Evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması: Bu süre, resmi nikah tarihinden itibaren hesaplanır ve bu şartın sağlanması zorunludur. Bu “bir yıllık süre” şartı, yasa koyucunun ani ve düşünülmeden alınan boşanma kararlarını engelleme amacı taşıyan açık bir politika aracıdır. Özellikle yeni evli çiftler arasında hızlı boşanmaları önlemek için tasarlanmıştır. Bu kural, evliliğin belirli bir olgunluğa erişmesini ve tarafların boşanma konusunda gerçekten kararlı olduklarını göstermelerini bekler. Bu nedenle, bir yıldan kısa süren evliliklerde, taraflar her konuda anlaşmış olsalar bile anlaşmalı boşanma davası açamazlar; bunun yerine daha uzun, karmaşık ve duygusal olarak yıpratıcı olabilecek çekişmeli boşanma yoluna başvurmak zorunda kalırlar. Bu durum, devletin evlilik birliğinin istikrarına verdiği önemi gösterir.
- Eşlerin boşanma konusunda tamamen anlaşmış olması: Taraflar, boşanmanın tüm fer’i sonuçları (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı) üzerinde eksiksiz bir uzlaşıya varmış olmalıdır.
- Mahkemeye “anlaşmalı boşanma protokolü” sunulması: Bu protokol, tarafların uzlaştığı tüm hususları içeren yazılı bir belgedir ve dava dilekçesi ekinde mahkemeye sunulur.
- Hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığını tespit etmesi: Taraflar, duruşmada bizzat hazır bulunmalı ve boşanma iradelerini özgürce beyan etmelidir. Avukatları olsa dahi, hakimin huzurunda bu beyanı tekrarlamaları şarttır.
- Boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu üzerinde yapılan anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması: Hakim, protokolü hukuka uygun ve özellikle çocukların üstün yararına uygun bulmadığı takdirde onaylamayabilir veya değişiklik yapılmasını isteyebilir.
Anlaşmalı Boşanma Protokolünde Hangi Hususlar Yer Almalıdır?
Anlaşmalı boşanma protokolü, boşanmanın mali sonuçları (nafaka, tazminat, mal paylaşımı) ve müşterek çocukların durumu (velayet, kişisel ilişki) gibi tüm fer’i sonuçları net ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde düzenlemelidir. Bu protokol, gelecekteki olası anlaşmazlıkları önlemek adına büyük önem taşır.
Protokolde bulunması gereken temel hususlar şunlardır :
- Tarafların boşanmayı kabul ettiğine dair açık beyanı.
- Nafaka ve tazminat konularında uzlaşılan miktarlar, ödeme şekilleri (tek seferde veya taksitli) ve başlangıç tarihleri.
- Çocukların velayeti (kimde kalacağı) ve kişisel ilişki düzenlemeleri (görüşme günleri, yatılı kalma süreleri, özel günler vb.).
- Mal paylaşımı ve diğer mali konulara ilişkin detaylı hükümler (örneğin, ev, araç, banka hesapları, borçların paylaşımı).
- Varsa, aile konutunun durumu ve eşyaların paylaşımı.
- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin kim tarafından karşılanacağı.
Protokolün hukuka uygun ve adil olması, hakimin onayı için kritik öneme sahiptir. Hakim, özellikle çocukların menfaatine aykırı hükümler içeriyorsa, protokolü reddedebilir veya taraflardan değişiklik yapılmasını isteyebilir.
Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
Anlaşmalı boşanma davaları, çekişmeli boşanmalara göre çok daha hızlı sonuçlanır ve genellikle tek celsede karara bağlanır. Bu hız, tarafların tüm konularda anlaşmış olmasından kaynaklanır ve mahkemenin kapsamlı bir delil toplama veya uyuşmazlık çözme yükünü ortadan kaldırır.
Ortalama süre, dava dilekçesi ve protokol mahkemeye sunulduktan sonra duruşma gününün belirlenmesi (genellikle 2 ila 6 hafta içinde), duruşma ve boşanma kararının verilmesi (aynı gün), kararın yazılması ve taraflara tebliğ edilmesi (ortalama 1 ila 2 hafta), ve kararın kesinleşmesi için 15 günlük temyiz süresinin beklenmesiyle birlikte ortalama 1 ila 2 ay içinde tamamlanabilir. İzmir Aile Mahkemeleri’nin anlaşmalı boşanma konusunda yoğun başvuru aldığı ve sürecin hızlı ilerlediği belirtilmiştir.
Anlaşmalı boşanma davalarının hızlı sonuçlanması, tarafların sunduğu protokolün kusursuz ve hakimin onayına uygun olmasına bağlıdır. Hakim, protokolü incelerken, özellikle çocukların üstün yararını ve kamu düzenini ilgilendiren hususları titizlikle denetler. Eğer protokolde herhangi bir eksiklik, belirsizlik veya yasalara aykırılık tespit edilirse, hakim protokolü reddedebilir veya taraflardan düzeltme isteyebilir. Bu durum, davanın tek celsede bitmesini engelleyebilir ve süreci uzatabilir, hatta çekişmeli boşanmaya dönmesine neden olabilir. Bu nedenle, hızlı bir sonuç için protokolün hukuki açıdan sağlam ve eksiksiz hazırlanması büyük önem taşır.
1.2. Çekişmeli Boşanma
Çekişmeli Boşanma Nedir ve Hangi Sebeplere Dayanır?
Çekişmeli boşanma, eşlerin boşanma veya boşanmanın sonuçları (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı vb.) konusunda anlaşma sağlayamadığı durumlarda, eşlerden birinin kusuruna dayalı olarak Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) sayılan genel ve özel boşanma sebeplerine bağlı olarak gerçekleşen boşanmalardır. Boşanma ancak hakim kararıyla gerçekleştirilebilir ve hakim karar verebilmek için kanunda yazılı sebeplerden birinin gerçekleşmiş olması gerekir.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik) Nedeniyle Boşanma Şartları Nelerdir?
TMK 166. maddede düzenlenen bu sebep, genel boşanma nedeni olup, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda eşlerden her birinin boşanma davası açabilmesini sağlar.
Şartları:
- Evlilik birliğinin temelden sarsılmış olması: Türk Medeni Kanunu, bu hususun hakimin takdirine bırakıldığını belirtmiş, somut olayın koşulları değerlendirilerek evliliğin devamının mümkün olup olmadığına karar verilir. Hakim, Yargıtay kararlarını da dikkate alarak bu soyut kavramı somutlaştırır.
- Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi: Bu çekilmezlik şartının yalnızca davacı eş açısından gerçekleşmiş olması yeterlidir; her iki eş için de aynı durumun mevcut olması gerekmez.
- Davacının, davalıdan daha ağır kusurlu olmaması: Davacı eş kusurlu olsa bile boşanma davası açma hakkına sahiptir. Ancak, davalı, davacının kusurunun kendisinden daha ağır olduğunu ispatlarsa, davaya itiraz hakkı doğar.
Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına örnek olarak; sürekli kavga etmek, eşini sevmediğini ifade etmek, aşırı kıskançlık, bağımsız konut sağlamamak, ekonomik, cinsel, sosyal veya görsel şiddet içeren davranışlar, eşin ailesine hakaret etmek, aşırı borçlanmak gibi durumlar gösterilebilir.
“Şiddetli geçimsizlik” nedeniyle açılan çekişmeli boşanma davalarında kusur değerlendirmesi, sadece evlilik birliğinin sarsıldığını tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda tarafların kusur oranlarını da karşılaştırır. Davacının, davalıdan “daha ağır kusurlu olmaması” şartı , bu boşanma türünde dahi bir kusur kıyaslaması yapıldığını gösterir. Bu durum, evliliğin onarılamaz bir şekilde bozulduğunu kanıtlamanın yanı sıra, tarafların boşanmanın temelindeki sorumluluklarını da mahkeme önünde tartıştığı anlamına gelir. Kusur değerlendirmesi, sadece boşanma kararının verilip verilmemesini değil, aynı zamanda nafaka ve tazminat gibi boşanmanın mali sonuçlarını da doğrudan etkiler. Dolayısıyla, bu tür bir davada, tarafların kendi kusurlarını minimize etmeleri veya karşı tarafın kusurunu vurgulamaları için delilleri titizlikle sunmaları ve stratejik bir hukuki yaklaşım benimsemeleri büyük önem taşır.
Özel Boşanma Sebepleri Nelerdir? (Zina, Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış, Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme, Terk, Akıl Hastalığı)
Türk Medeni Kanunu’nun 161 ila 165. maddelerinde düzenlenen bu sebepler, evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığına bakılmaksızın boşanma kararı verilebilen mutlak boşanma sebepleridir. Bu sebeplerin varlığı halinde davalı eş genellikle tam kusurlu sayılır ve boşanmanın mali sonuçları (nafaka, tazminat) buna göre değerlendirilir.
- Zina (TMK m. 161): Evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmasıdır. Zinanın gerçekleşmesi için tekrarlılık şartı yoktur, tek bir sefer yeterlidir. Ancak, eş zina yapan eşi affetmişse veya eylemin öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay, her halde 5 yıllık süre içinde dava açılmamışsa dava hakkı düşer.
- Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m. 162):
- Hayata Kast: Bir eşin diğerini öldürme niyetini hal, hareket ve eylemleriyle ortaya koymasıdır. Ölüm tehdidi bu kapsamda değildir. Fiilin kasıtlı olması yeterlidir; dikkatsizlik veya özensizlik hayata kast sayılmaz.
- Pek Kötü Muamele: Eşlerden birinin diğerine bedensel veya ruhsal olarak saldırıda bulunması, aç bırakması, vücut bütünlüğüne ve sağlığına zarar vermesi, dövmesi gibi her türlü davranıştır. Eylemin tek bir kez gerçekleşmesi boşanma için yeterli olabilir.
- Onur Kırıcı Davranış: Eşlerden birinin diğerinin onurunu kırmak ve küçük düşürmek maksadıyla yaptığı davranışlardır. Sözlü veya yazılı olabilir, ancak eşlerin gündelik tartışmaları bu kapsamda değildir.
- Bu sebeplerde, davalı eş tam kusurlu sayılır ve nafaka ile tazminat talepleri buna göre değerlendirilir. Öğrenmeden itibaren 6 ay, her halde 5 yıl hak düşürücü süre vardır.
- Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m. 163): Eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi (yüz kızartıcı nitelikteki suçlar) veya haysiyetsiz bir hayat sürmesi ve bu durumun diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirmesidir. Bu sebeple açılacak boşanma davasında hak düşürücü süre bulunmamaktadır.
- Terk (TMK m. 164): Eşlerden birinin, evlilik yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla diğerini terk etmesi veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesidir. Terk edilen eşin talebi üzerine, hakim veya noter tarafından terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ihtar yapılır. İhtardan sonra iki ay geçmeden boşanma davası açılamaz. Toplamda en az 6 ay terk süresi aranır.
- Akıl Hastalığı (TMK m. 165): Eşlerden birinin akıl hastası olması, bu hastalığın ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi gerekir. Akıl hastası eşin davranışları kusurlu sayılamayacağı için bu eşe karşı kusura dayalı boşanma davası açılamaz.
Boşanma sebeplerinin “mutlak” (kesin) ve “nispi” (görece) olarak ayrılması, hukuki süreç ve sonuçlar açısından büyük önem taşır. Zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış gibi mutlak sebepler, evlilik birliğinin temelden sarsıldığının ayrıca ispatını gerektirmez; bu fiillerin varlığı halinde boşanma kararı verilebilir ve davalı eş genellikle tam kusurlu kabul edilir. Bu durum, davacının boşanma kararını daha kolay almasını sağlarken, tazminat ve nafaka taleplerinde de güçlü bir konum elde etmesine olanak tanır. Buna karşılık, evlilik birliğinin temelden sarsılması, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı gibi nispi sebepler, evliliğin diğer eş için çekilmez hale geldiğinin ispatını gerektirir. Bu durumlarda kusur değerlendirmesi daha karşılaştırmalıdır. Dolayısıyla, davacı için mutlak bir boşanma sebebini ispatlamak, hem boşanma kararını hızlandırır hem de mali sonuçlar üzerinde daha belirleyici bir etki yaratır. Davalı taraf için ise, bu mutlak sebepleri çürütmek veya affetme gibi savunmalarla kusurunu hafifletmek, mali yükümlülüklerini azaltmak açısından kritik öneme sahiptir. Boşanma sebebinin seçimi, davanın stratejik seyrini ve nihai mali sonuçlarını doğrudan etkileyen temel bir karardır.
Çekişmeli Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
Çekişmeli boşanma davalarının süresi, davanın karmaşıklığına, mahkemenin iş yüküne, delillerin toplanma sürecine, tanık sayısına ve tarafların tutumlarına göre büyük ölçüde değişiklik gösterir. Bu davalar genellikle uzun ve yıpratıcı olabilir.
Ortalama olarak, ilk derece mahkemesi olan aile mahkemesindeki dava 8 ay ile 18 ay (ortalama 1.5 yıl) arasında sürebilir. Dava bu mahkemede bittikten sonra tarafların başvurması halinde istinaf aşamasına geçilir. İstinaf aşaması Bölge Adliye Mahkemelerinde yürütülür ve yaklaşık
en az 1 sene kadar sürmesi beklenir. Boşanma davasının istinaf mahkemesinden 2 sene sonra dönmesi de olağandır. Temyiz süreçleri (Yargıtay) bu süreyi daha da uzatabilir. Dolayısıyla genel anlamda çekişmeli boşanma davasının neticelenmesi
yaklaşık 2.5 sene kadar sürebilir. Celse sayısı olarak değerlendirildiğinde, genellikle çekişmeli boşanma davaları
5-6 celse sürer; celse arası süre genellikle 3-4 ay gibi olabilir.
Çekişmeli boşanma davalarının ortalama süresinin (1-3 yıl, temyiz süreçleriyle daha da uzayabilmesi) , taraflar için önemli duygusal, finansal ve zaman maliyetleri yarattığı gözlemlenmektedir. Bu uzun süreli çatışma ve belirsizlik dönemi, eşler ve özellikle çocuklar üzerinde ciddi psikolojik yıpranmalara yol açabilir. Kapsamlı delil toplama, çok sayıda tanık dinlenmesi ve bilirkişi raporlarının beklenmesi gibi faktörler, bu sürecin uzamasında doğrudan etkilidir. Bu uzun dava süreleri, müvekkillerin süreçle ilgili gerçekçi beklentilere sahip olmalarının ve dava başlamadan önce kapsamlı bir stratejik planlama yapmalarının ne kadar kritik olduğunu gösterir. Ayrıca, bu durum, arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin, davanın kendisi için zorunlu olmasa bile, sürecin olumsuz etkilerini azaltma potansiyelini de ortaya koyar.
1.3. Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Arasındaki Temel Farklar
Aşağıdaki tablo, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davaları arasındaki temel farkları özetlemektedir:
Kriter | Anlaşmalı Boşanma | Çekişmeli Boşanma |
Evlilik Süresi Şartı | En az 1 yıl evli olma şartı vardır. | Süre şartı yoktur. |
Anlaşma Durumu | Tüm konularda (nafaka, velayet, mal paylaşımı vb.) tam uzlaşı. | Boşanma veya sonuçları hakkında anlaşmazlık vardır. |
Mahkeme Süreci | Genellikle tek celsede sonuçlanır. | Uzun ve detaylı bir yargılama süreci izlenir. |
Duruşma Sayısı | Genellikle 1 duruşma. | Genellikle 5-6 veya daha fazla duruşma. |
Ortalama Süre | 1-3 ay. | 1-3 yıl (istinaf ve temyiz süreçleriyle uzayabilir). |
Maliyet | Genellikle daha düşük (avukatlık ücreti, mahkeme masrafı). | Genellikle daha yüksek. |
Hakimin Takdir Yetkisi | Sınırlı (protokolün hukuka ve çocuğun menfaatine uygunluğunu denetler). | Geniş (kusur, tazminat, nafaka, velayet vb. takdiri). |
Delil İhtiyacı | Az (protokol esas alınır). | Yüksek (iddiaları ispatlamak için kapsamlı delil gerekir). |
Psikolojik Etki | Daha az yıpratıcı ve stresli. | Daha yıpratıcı ve stresli. |

Boşanmada Nafaka ve Tazminat
BÖLÜM 2: BOŞANMANIN MALİ SONUÇLARI
Boşanma davaları, evlilik birliğinin sona ermesinin yanı sıra, eşler arasında ve çocuklar için önemli mali yükümlülükler ve haklar doğurur. Bu mali sonuçlar genellikle nafaka ve tazminat talepleri ile mal rejiminin tasfiyesi süreçlerini kapsar.
2.1. Nafaka Türleri ve Şartları
Nafaka Nedir ve Kaç Türü Vardır?
Nafaka, boşanma nedeniyle, eşlerin birbirlerine ve çocuklarına yardım yükümlülüğünü yerine getirmesi için açılan davalarda talep edilen maddi destektir. Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) 4 çeşit nafaka türü düzenlenmiştir: Tedbir Nafakası, Yoksulluk Nafakası, İştirak Nafakası ve Yardım Nafakası. Bu nafakalardan tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası boşanma davaları ile ilgiliyken, yardım nafakasının boşanma davası ile doğrudan bir ilgisi yoktur.
Tedbir Nafakası Nedir, Şartları ve Süresi Nasıldır?
Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davası sürecinde eşlerin mali açıdan zor duruma düşmesini önlemek için mahkemeler tarafından verilen geçici bir önlem niteliğindedir. Dava tarihinden, boşanma veya ayrılık hükmü kesinleşinceye kadar devam eder. Bu nafaka, sadece eşler için değil, müşterek çocuklar için de hükmedilebilir.
Tedbir nafakasının şartları şunlardır:
- Resmi bir evlilik mevcut olmalıdır.
- Eşler fiilen ayrı yaşamalı ve ayrı yaşamak haklı bir nedene dayanmalıdır.
- Tedbir nafakası için mahkemeye başvurulmalıdır.
Tedbir nafakasında tarafların kusuruna bakılmaz. Hakim, taraflardan biri talep etmese bile, özellikle çocuğun yüksek menfaatini gözeterek tedbir nafakasına hükmedebilir. Bu, Türk hukuk sisteminin, boşanma sürecinde tarafların mali güvenliğini ve çocukların temel ihtiyaçlarını, kusur değerlendirmesinden bağımsız olarak önceliklendirdiğini gösterir. Bu nafaka türü, davanın uzun sürebileceği göz önüne alındığında, tarafların mağduriyetini engellemeyi amaçlayan bir “geçici güvenlik ağı” işlevi görür. Bu durum, ayrılık kararı alındığı andan itibaren mali yükümlülüklerin ve beklentilerin doğru bir şekilde yönetilmesi için erken hukuki danışmanlık almanın ne kadar önemli olduğunu vurgular.
Yoksulluk Nafakası Nedir, Şartları ve Süresi Nasıldır?
Yoksulluk nafakası, boşanma sonrası, ekonomik olarak zayıf olan eşe, diğer tarafın mali gücü oranında ödenen destektir. Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde düzenlenmiştir.
Şartları:
- Nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olması (düzenli ve yeterli gelirinin olmaması, sürekli bir işinin bulunmaması, kendi geçimini sağlayamayacak durumda olması).
- Talep eden eşin boşanmada diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması (eşit kusurlu olabilir).
- Nafaka yükümlüsünün ödeme gücüne sahip olması.
Yoksulluk nafakası kural olarak süresizdir. Ancak belirli durumlarda kendiliğinden sona erebilir (nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya ölümü) veya mahkeme kararıyla kaldırılabilir (nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması, haysiyetsiz hayat sürmesi). Eğer boşanma davasında nafaka talep edilmemişse, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren en geç 1 yıl içinde bağımsız bir nafaka davası açılması gerekir; aksi takdirde nafaka talep etme hakkı zamanaşımına uğrar.
Yoksulluk nafakasının “süresiz” olması, Türk hukukunda uzun yıllardır süregelen önemli bir tartışma konusudur. Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki kararları, süresiz nafaka uygulamasının sosyal hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğunu ve yoksulluğa düşen eşi korumayı amaçladığını vurgulamıştır. Bu durum, evlilik birliği sırasında geçerli olan dayanışma yükümlülüğünün boşanma sonrasında da belirli koşullar altında devam edebileceği anlayışına dayanır. Ancak, süresiz nafakanın ömür boyu devam edeceği anlamına gelmediği ve nafaka yükümlüsünün ekonomik gücünün dikkate alındığı da belirtilmiştir. Bu tartışma, nafaka süresinin evlilik süresi, tarafların yaşı, çalışma durumu ve ekonomik koşulları gibi unsurlar dikkate alınarak belirlenmesinin, hem nafaka alacaklısının mağduriyetini önleyeceğini hem de nafaka yükümlüsünün ömür boyu bir mali yük altına girmesini engelleyeceğini düşünen reform taleplerini de beraberinde getirmiştir.
İştirak Nafakası Nedir, Şartları ve Süresi Nasıldır?
İştirak nafakası, boşanma veya ayrılık kararı verilmesi durumlarında, velayet hakkı kendisine bırakılmayan ebeveynin, müşterek çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer temel giderlerine katkıda bulunmasını sağlamak amacıyla ödemekle yükümlü olduğu nafakadır.
Şartları:
- Boşanma veya ayrılık kararı verilmiş olmalıdır.
- Velayet hakkı diğer eşe bırakılmış olmalıdır.
- Nafaka yükümlüsü ebeveynin mali gücü bulunmalıdır.
- Çocuğun bakım, eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçları olmalıdır.
İştirak nafakasının veriliş amacı müşterek çocuğun bakımı olduğu için tarafların kusur durumları dikkate alınmaz. Hakim, taraflar talep etmese bile çocuğun üstün yararını gözeterek iştirak nafakasına resen hükmedebilir. Bu durum, çocuğun üstün yararı ilkesinin kamu düzeniyle ilişkili olduğunu ve ebeveynlerin kusurlarından bağımsız olarak çocuğun refahının öncelikli olduğunu gösterir.
İştirak nafakası, kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurarak ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer. Ancak, çocuk eğitimine devam ediyorsa veya özel sağlık ihtiyaçları varsa, ergin olduktan sonra da yardım nafakası adı altında talep edilebilir.
Çocukla ilgili tüm hukuki konularda olduğu gibi, iştirak nafakasında da “çocuğun üstün yararı” ilkesi mutlak bir öncelik taşır. Bu ilke, kamu düzeninin bir parçası olarak kabul edildiğinden, ebeveynlerin boşanmadaki kusur durumları iştirak nafakası miktarının belirlenmesinde veya nafaka yükümlülüğünün varlığında doğrudan etkili olmaz. Mahkeme, çocuğun ihtiyaçlarını ve ebeveynlerin mali imkanlarını göz önünde bulundurarak, çocuğun sağlıklı gelişimini ve geleceğini güvence altına alacak bir nafaka miktarına hükmeder. Bu durum, devletin, ebeveynler arasındaki anlaşmazlıkların ötesinde, çocukların temel haklarını ve refahını koruma sorumluluğunu üstlendiğini gösterir.
Nafaka Miktarının Belirlenmesi, Artırılması ve Azaltılması
Nafaka miktarının belirlenmesinde hakim, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını, gelirlerini, ihtiyaçlarını ve mali gücünü dikkate alır. Uygulamada, hakimler genellikle nafaka yükümlüsünün maaşının %25-30’u oranında iştirak nafakasına hükmedebilirler. Yoksulluk nafakasında ise, ödeyecek kişinin gelirinin azami 10 katı oranında bir meblağa hükmedilmesi olağandır. Hakim, talep edilen miktarla bağlı olup, talep edilenden daha yüksek bir nafakaya hükmedemez.
Nafaka, hükmedildiği tarihteki ekonomik ve sosyal koşullara göre belirlenir. Ancak zamanla hem nafaka yükümlüsünün hem de nafaka alacaklısının maddi durumu değişebilir; çocuğun yaşı, eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçları da farklılaşabilir. Bu gibi durumlarda, nafakanın artırılması, azaltılması veya tamamen kaldırılması talep edilebilir. Örneğin, nafaka yükümlüsünün gelirinde önemli bir düşüş (iş kaybı, iflas, ağır sağlık sorunları) veya nafaka alan tarafın ekonomik durumunun iyileşmesi (işe girme, miras alma) nafaka miktarının değiştirilmesi için geçerli nedenler olabilir.
Nafaka (tedbir, yoksulluk, iştirak) miktarları statik değildir; ekonomik koşullar, enflasyon ve tarafların yaşam koşullarındaki değişiklikler nedeniyle zamanla güncellenmeleri gerekebilir. Bu, nafaka yükümlülüğünün ömür boyu süren sabit bir yükümlülük olmadığı, aksine dinamik bir yapıya sahip olduğu anlamına gelir. Bu durum, tarafların nafaka kararlarını düzenli olarak gözden geçirmeleri ve değişen koşullara göre uyarlanması için mahkemeye başvurma ihtiyacı duyabilecekleri anlamına gelir. Dolayısıyla, boşanma sonrası mali ilişkiler, uzun vadeli hukuki takip ve gerektiğinde yeni davalarla sürekli olarak yeniden şekillendirilebilir.
2.2. Maddi ve Manevi Tazminat
Boşanma, kusurlu tarafın eylemleri nedeniyle diğer eşte meydana gelen maddi ve manevi zararların tazminini de gündeme getirebilir.
Maddi Tazminat Nedir ve Şartları Nelerdir?
Maddi tazminat, boşanma nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu eşin, kusurlu eşten talep edebileceği parasal karşılıktır.
Şartları:
- Boşanma kararı verilmiş olmalıdır.
- Davalı tarafın kusurlu davranışı boşanmaya sebep olmalıdır.
- Tazminat talep eden taraf kusursuz veya diğer tarafa oranla daha az kusurlu olmalıdır. Eşit kusurlu durumlarda maddi tazminat talep etme hakkı yoktur.
- Talep eden tarafın maddi zararı oluşmalı ve bu zarar ile boşanma arasında illiyet bağı (nedensellik bağı) bulunmalıdır.
Maddi tazminat miktarı, hakimin takdirindedir ve belirlenirken yaş, evlilik süresi, ekonomik ve sosyal durum, eşlerin sosyal güvenlikleri, yaşadıkları çevre ve koşullar, yaşam özellikleri, sağlık durumu, eğitim düzeyi ve yeniden evlenme şansı gibi birçok faktör dikkate alınır. Uygulamada, hakim genellikle ödeme yapacak kişinin gelirinin azami 10 katı oranında maddi tazminata hükmedebilir. Maddi tazminat talebi, boşanma davası sırasında veya boşanma kararının kesinleşmesinden sonra bir yıl içinde yapılabilir. Talep halinde, boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren yasal faize hükmolunur; ayrı bir davada ise dava tarihinden itibaren faiz uygulanır.
Manevi Tazminat Nedir ve Şartları Nelerdir?
Manevi tazminat, boşanmaya sebep olan olaylar nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan, ruhsal bütünlüğü bozulan kusursuz veya daha az kusurlu eşin, kusurlu eşten talep edebileceği parasal karşılıktır.
Şartları:
- Boşanma kararı verilmiş olmalıdır.
- Davalı tarafın kusurlu davranışı boşanmaya sebep olmalıdır.
- Tazminat talep eden taraf kusursuz veya diğer tarafa oranla daha az kusurlu olmalıdır. Eşit kusurlu durumlarda manevi tazminat talep etme hakkı yoktur.
- Talep eden tarafın kişilik hakkı saldırıya uğramış olmalı ve zarar ile boşanma arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
Manevi tazminat miktarı belirlenirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ve fiilin ağırlığı, kişilik hakları ihlalinin derecesi ve manevi zararın şiddeti dikkate alınır. Manevi tazminat yalnızca tek seferde ve toplu halde ödenmelidir, irat (dönemsel ödeme) biçiminde ödenmesine karar verilemez. Talep halinde, boşanma kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren faiz işlemeye başlar.
Boşanmada maddi ve manevi tazminat talepleri, kusur kavramına sıkı sıkıya bağlıdır. Tazminat, sadece bir zararı telafi etmekle kalmaz, aynı zamanda evlilik birliğinin bozulmasına neden olan ve diğer eşin mali veya kişisel haklarına zarar veren kusurlu eylemlerin bir “cezası” niteliğindedir. Bu durum, boşanma davalarında kusur tespitinin ne kadar merkezi ve çekişmeli bir konu olduğunu gösterir. Kusur tespiti, tazminat miktarı üzerinde doğrudan ve önemli bir etkiye sahiptir; daha ağır kusurlu olan taraf, daha yüksek tazminat ödeme yükümlülüğüyle karşılaşabilir. Bu nedenle, tazminat taleplerinin hukuki olarak güçlü bir zemine oturtulabilmesi için, kusurlu davranışların somut delillerle ispatlanması ve karşı tarafın kusurunun açıkça ortaya konulması büyük önem taşır.
2.3. Mal Paylaşımı (Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi)
Boşanma sürecinde eşler arasında en önemli mali konulardan biri de mal paylaşımıdır. Türkiye’de yasal mal rejimi “edinilmiş mallara katılma rejimi”dir.
Mal Rejimleri ve Yasal Mal Rejimi Nedir?
Mal paylaşımının nasıl gerçekleştirileceği, eşlerin evlenmeden önce veya evlenme sırasında seçtikleri mal rejimine göre şekillenir. Türk Medeni Kanunu’nda dört temel mal rejimi düzenlenmiştir: edinilmiş mallara katılma rejimi, mal ayrılığı rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi ve mal ortaklığı rejimi. Eşler, kanunda yazılı sınırlar içinde istedikleri mal rejimini seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler; ancak tamamen kendilerine özgü bir mal rejimi oluşturamazlar.
Eğer eşler evlilik sözleşmesiyle farklı bir mal rejimi seçmemişlerse, Türk Medeni Kanunu’nun belirlediği yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi” esas alınır. Bu rejim, 01.01.2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde otomatik olarak uygulanır. Edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik birliği içinde kazanılan malların eşit ve adil bir şekilde paylaştırılmasını hedefler.
Edinilmiş Mallar ve Kişisel Mallar Arasındaki Farklar Nelerdir?
Edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerin malvarlıkları edinilmiş mallar ve kişisel mallar olmak üzere ikiye ayrılır.
- Edinilmiş Mallar: Evlilik birliği süresince eşlerin çalışarak kazandığı maaşlar ve diğer gelirler, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarının yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar ve kişisel malların gelirleri gibi emek karşılığı elde edilen tüm malvarlığı değerleridir. Bu mallar, mal rejiminin sona ermesi halinde paylaşıma tabidir. Örneğin, evlilik süresince satın alınan taşınmazlar (ev, arsa, araba), banka hesaplarındaki birikimler, kira ve faiz gelirleri edinilmiş mal sayılır.
- Kişisel Mallar: Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mallar, miras veya bağış yoluyla karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen mallar, sadece kişisel kullanıma yarayan eşyalar (takılar, elbiseler), manevi tazminat alacakları ve kişisel malların yerine geçen değerlerdir. Kişisel mallar, mal rejiminin tasfiyesinde paylaşım dışı tutulur ve tamamen ait olduğu eşe kalır.
Bir malın kişisel mal olduğunu iddia eden eş ispatla yükümlüdür; aksi ispat edilinceye kadar tüm mallar edinilmiş kabul edilir ve paylaşıma tabi tutulur.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik birliğini bir “ekonomik ortaklık” olarak kabul eder. Bu prensip, evlilik süresince elde edilen kazanç ve birikimlerin, kimin adına kayıtlı olduğuna bakılmaksızın, her iki eşin ortak emeğinin bir sonucu olarak değerlendirilmesini sağlar. Yani, eşlerden sadece biri çalışmış olsa bile, onun evlilik süresince elde ettiği gelirler ve bu gelirlerle edinilen mallar, boşanma durumunda diğer eşin de yarı yarıya hak sahibi olduğu “edinilmiş mal” olarak kabul edilir. Bu yaklaşım, evlilik birliği içindeki ekonomik katkıları daha adil bir şekilde dengelemeyi ve boşanma sonrası eşlerden birinin mağdur olmasını engellemeyi amaçlar.
Mal Rejiminin Tasfiyesi Süreci ve Katılma Alacağı
Mal rejiminin tasfiyesi süreci, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği (genellikle boşanma kararının kesinleştiği) tarihte başlar. Mal paylaşımı davası, boşanma davasından ayrı bir dava olarak açılır. Her ne kadar boşanma dava dilekçesi içerisinde mal paylaşımı talebinde bulunulabilse de, hakim genellikle mal paylaşım davası ile boşanma davasını ayırır (dosyaların tefrik edilmesi) ve mal paylaşımı davasını boşanma kararının kesinleşmesini bekletici mesele yapar.
Mal paylaşımı sürecinde şu aşamalar takip edilir :
- Eşlerin sahip olduğu malvarlıklarının belirlenmesi (tereke tespiti).
- Bu malların kişisel mal mı, edinilmiş mal mı olduğunun tespiti.
- Edinilmiş mallara eklenecek değerlerin (örneğin, mal kaçırma amacıyla yapılan karşılıksız kazandırmalar) ve denkleştirme alacaklarının hesaba katılması.
- Edinilmiş mallar üzerinden borçlar ve pasif değerler çıkarılarak “artık değer”in (surplus value) hesaplanması.
- Her iki eşin edinilmiş malları üzerinden hesaplanan artık değerlerinin yarısı, diğer eşin “katılma alacağı”nı oluşturur.
Mal kaçırma iddiaları (muris muvazaası benzeri) mal paylaşımı davalarında da gündeme gelebilir. Eğer bir eş, mal rejiminin tasfiyesini engellemek amacıyla mallarını elden çıkarmışsa, mahkeme bu işlemleri inceleyerek malın yeniden eşin malvarlığına dahil edilmesini sağlayabilir. Katılma alacağı, nakden ödenmesi talep edilebilen bir alacak hakkıdır; alacaklı taraf, gayrimenkulün mülkiyetinin kendi üzerine geçirilmesini talep edemez. Katılma alacağı, kesinleştiği andan itibaren alacak hakkı niteliği taşır ve başkasına devredilebilir veya mirasçılara geçebilir.
Mal paylaşımı davası için belirlenen zamanaşımı süresi, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır. Bu süre zarfında dava açılmazsa, mal paylaşımı talebi hukuken geçersiz sayılabilir.
Mal paylaşımı davasının boşanma davasından ayrı bir süreç olarak yürütülmesi ve genellikle boşanma kararının kesinleşmesini beklemesi , taraflar için önemli bir usuli karmaşıklık yaratır. Bu durum, çiftlerin tek bir hukuki süreç yerine, potansiyel olarak iki ayrı ve uzun yargılama süreciyle karşı karşıya kalabileceği anlamına gelir. Bu usuli ayrım, boşanma sonrası belirsizliği uzatabilir ve toplam yasal maliyetleri artırabilir. Bu nedenle, boşanma sürecine giren bireylerin, sadece boşanma davasını değil, aynı zamanda mal paylaşımı sürecini de baştan sona kapsayacak kapsamlı bir hukuki planlama yapmaları büyük önem taşır.
Katkı Payı Alacağı ve Değer Artış Payı Alacağı
Mal rejiminin tasfiyesi sürecinde, eşlerin birbirlerinin malvarlığına yaptıkları katkılar da önem taşır. Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihi, bu alandaki hesaplamalarda belirleyici bir milattır.
- Katkı Payı Alacağı: Eski Medeni Kanun döneminde (01.01.2002 tarihinden önce) evlilik birliği içinde bir malın edinilmesine veya iyileştirilmesine eşlerden birinin katkı sağlaması halinde bu mal üzerinde hak talep edebilmesi için açılan davadır. Katkı payı alacağı, malın değerinin artışına bakılmaksızın yapılan katkı oranına göre hesaplanır ve dava tarihindeki değer üzerinden belirlenir.
- Değer Artış Payı Alacağı: Yeni Medeni Kanun döneminde (01.01.2002 tarihinden sonra) edinilmiş mallara katılma rejimine tabi eşler arasında, bir eşin kişisel malının diğer eşin edinilmiş mallarından yapılan katkı sonucunda değer kazanması durumunda ortaya çıkar. Bu alacak, tasfiye sırasındaki en güncel değer üzerinden hesaplanır.
Her iki alacak da, mal paylaşımı davasında talep edilebileceği gibi, mal paylaşımı davasından bağımsız bir dava ile de istenebilir. Değer artış payı alacağı için zamanaşımı süresi, mal rejiminin sona erdiği tarihten itibaren 10 yıldır.
Türk aile hukukunda, 2002 yılındaki Medeni Kanun değişikliği ile yasal mal rejiminin “edinilmiş mallara katılma rejimi” olarak kabul edilmesi, eşlerin malvarlığına ilişkin taleplerinde önemli bir dönüşümü ifade eder. Bu değişim, eski “katkı payı alacağı” kavramından, daha geniş bir “değer artış payı alacağı” anlayışına geçişi simgeler ve evlilik birliği içinde biriken servetin daha adil dağıtılmasını hedefler. Bu durum, yasal düzenlemelerin, toplumsal ve ekonomik değişimlere ayak uydurarak, evlilik birliğinin ekonomik boyutuna ilişkin hakkaniyet beklentilerini daha iyi karşılamaya çalıştığını gösterir.

Boşanmada Çocukların Velayeti
BÖLÜM 3: ÇOCUKLARLA İLGİLİ HUSUSLAR
Boşanma davalarında çocuklarla ilgili velayet ve kişisel ilişki düzenlemeleri, davanın en hassas ve öncelikli konularını oluşturur. Türk Medeni Kanunu, bu konularda çocuğun üstün yararını temel ilke olarak kabul eder.
3.1. Velayet Kavramı ve Belirlenmesi
Velayet Nedir ve Kapsamı Nelerdir?
Velayet, küçük çocukların ergin olana kadar geçireceği süre içerisinde bakımını, korunmasını ve yetiştirilmesini sağlamak için, ebeveynlerin çocukların şahıs varlığını ve malvarlığını korunmasıyla, bu varlıkların temsili noktasında sahip oldukları hak, yetki ve ödevlerdir. Velayet, kişiye sıkı sıkıya bağlı mutlak haklardan olup devredilemez ve bu haktan feragat edilemez.
Velayetin kapsamı şunları içerir:
- Şahıs varlığı: Çocuğa ad koyma, yerleşim yerini belirleme, eğitimi, dini eğitimi belirleme, bedensel ve ruhsal iyiliği, sağlık ve güvenlik gibi para ile ölçülemeyen haklar.
- Malvarlığı: Çocuğun mallarının korunması, gelirlerinin çocuğun bakımı, ihtiyaçları ve eğitimi için kullanılması.
- Temsil: Ebeveynler, çocukların yasal temsilcisi olarak hukuki işlemlerde onları temsil ederler.
Evlilik devam ettiği sürece velayet anne ve babanın ortak kullanımındadır. Ebeveynlerden birinin vefatı halinde velayet hayatta kalana ait olur. Anne babanın boşanması durumunda ise hakim kararı ile belirlenir. Velayet, çocuğun 18 yaşını doldurarak ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer.
Velayetin Belirlenmesinde Çocuğun Üstün Yararı İlkesi
Hakimin velayete ilişkin kararının oluşmasında temel ilke, çocuğun üstün yararıdır. Bu ilke, çocuğun fiziksel, duygusal, psikolojik ve sosyal refahını her türlü karar ve eylemde öncelikli olarak göz önünde bulundurmayı gerektirir. Ulusal hukukumuzda Anayasa’nın 41. maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde bu ilkeye açıkça yer verilmiştir.
Hakim, velayetin kime verileceğine karar verirken aşağıdaki kriterleri değerlendirir :
- Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bakım ve eğitim imkanlarının sağlanması.
- Ebeveynlerin çocuğa gösterdiği ilgi ve duygusal bağlılık.
- Ebeveynlerin yaşam koşulları ve çocuğun sosyal çevresinin korunması.
- Ebeveynlerin psikolojik ve fiziksel sağlığı.
- Ebeveynlerin çocuğun eğitimine ve gelişimine katkı sağlama durumu.
- Çocuğun görüşü (özellikle 8 yaş ve üzeri için dinlenir, ancak hakimin kararı bağlayıcı değildir).
- Gerekirse pedagog, psikolog ve sosyal çalışmacı gibi uzman görüşleri alınır.
Çocuğun üstün yararı ilkesi, aile hukukunda bir “kamu düzeni” ilkesi olarak kabul edilir. Bu, ilkenin tarafların iradesine bırakılamayacağı, feragat edilemez ve vazgeçilemez bir niteliğe sahip olduğu anlamına gelir. Bu durum, hakime velayet kararlarında geniş bir takdir yetkisi tanır ve çocuğun menfaatini korumak amacıyla ebeveynlerin anlaşmalarına rağmen müdahale etme yetkisi verir. Dolayısıyla, boşanma davalarında, tarafların kendi aralarındaki anlaşmalar dahi, çocuğun üstün yararına aykırı olduğu tespit edilirse mahkeme tarafından onaylanmayabilir. Bu, devletin çocukların refahını korumak için üstlendiği mutlak sorumluluğu ve yargının bu alandaki denetleyici rolünü pekiştirir.
3.2. Velayetin Değiştirilmesi Davası
Velayetin Değiştirilmesi Davası Nedir ve Şartları Nelerdir?
Velayetin değiştirilmesi davası, velayet hakkı kendisinde olmayan tarafın (veya bazen velayet sahibi tarafın), çocuğun menfaatine aykırı bir durum ortaya çıktığında velayet hakkının değiştirilmesini talep ettiği bir davadır. Bu dava, boşanma kararından sonra değişen koşullara uyum sağlamak amacıyla açılır.
Velayetin değiştirilmesi için haklı sebeplerin varlığı gerekmektedir. Bu sebepler şunlar olabilir :
- Boşanmış anne veya babanın yeniden evlenmesi ve bu evliliğin çocuğun üstün yararına uygun olmaması.
- Velayet hakkına sahip olan ebeveynin başka bir yere gitmesi (yerleşim yeri değişikliği).
- Velayet hakkına sahip eşin ölmesi.
- Velayet hakkına sahip ebeveynin alkol, uyuşturucu bağımlılığı, cezaevine girmesi, ihmal veya kötü muamele gibi durumlar.
- Çocukla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi.
- Çocuğun fiilen velayet hakkı olmayan ebeveynde ya da üçüncü kişinin yanında bırakılması.
- Çocuğun velayetinin verildiği ebeveynle yaşamak istememesi (çocuğun yaşı ve olgunluk düzeyi dikkate alınır).
Süreç ve Zamanaşımı
Velayetin değiştirilmesi davaları, çocuğun üstün yararına zarar verecek bir durum ortaya çıktığında her zaman açılabilir. Türk Medeni Kanunu’nda belirli bir zaman sınırlaması bulunmamaktadır, dolayısıyla bu davalar belirli bir süre geçmesi şartına bağlı değildir.
Dava, basit yargılama usulüne tabidir. Süreç genellikle dilekçe hazırlanması, karşı tarafa tebligat, cevap dilekçesi, duruşmalar, delillerin incelenmesi ve tanıkların dinlenmesini içerir. Mahkeme, çocuğun menfaatini en üst düzeyde tutarak kararını verir. Dava sonuçlanana kadar geçici velayet kararı verilebilir. Velayetin değiştirilmesi davası sonucunda verilen karar maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaz, yani koşulların değişmesi halinde yeniden dava açmak mümkündür.
Velayet kararlarının herhangi bir zamanaşımı süresine tabi olmaması ve “her zaman” değiştirilebilmesi , çocukların üstün yararı ilkesinin dinamik ve sürekli uygulanabilir bir prensip olduğunu gösterir. Bu durum, velayet kararlarının bir kez verilip kesinleştiğinde değişmez olmadığı, aksine çocuğun büyüme ve gelişim sürecinde ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlara ve değişen yaşam koşullarına göre sürekli olarak yeniden değerlendirilebileceği anlamına gelir. Bu esneklik, yargının çocukların refahını statik bir kararla sınırlamak yerine, onların yaşamları boyunca en iyi koşullara sahip olmalarını sağlama sorumluluğunu yansıtır.
3.3. Çocukla Kişisel İlişki Kurulması/Değiştirilmesi Davası
Nedir ve Kimler Açabilir?
Çocukla kişisel ilişki davası, velayet hakkı kendisine bırakılmayan ebeveynin veya belirli durumlarda üçüncü kişilerin (örneğin dede ve nene) çocukla düzenli olarak görüşme ve iletişim kurma hakkının tesis edilmesi veya mevcut kişisel ilişki düzenlemesinin değiştirilmesi amacıyla açılan davadır. Bu davalar, velayet veya boşanma davalarının içinde görülebileceği gibi, bizatihi ayrı bir dava olarak da açılabilir.
Dede ve nene gibi üçüncü kişiler, olağanüstü şartların varlığı ve çocuğun üstün yararının gerektirmesi halinde TMK 325. maddeye göre çocukla kişisel ilişki davası açabilirler. Örneğin, çocuğun annesinin vefat etmiş olması ve babanın çocuğu anneanne ve dedeye göstermemesi gibi durumlar olağanüstü hal olarak kabul edilebilir.
Süreç ve Zamanaşımı
Çocukla kişisel ilişki davası, kamu düzenindendir ve çocuğun üstün yararını ilgilendirir. Bu nedenle dava açma süresi, zamanaşımı süresi vs. yoktur; dava her zaman açılabilir.
Süreç, dava dilekçesinin hazırlanması, karşı tarafa tebligat, ön inceleme duruşması, delillerin sunulması ve tanıkların dinlenmesi aşamalarını içerir. Mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir. Özellikle çocuk 12-13 yaş veya daha büyükse, mahkeme çocuğun talebini dinler ve görüşü hakimin kanaatine etki edebilir, ancak hakim kesin surette çocuğun isteği ile bağlı değildir. Kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesinde, çocuğun haftada kaç gün ve kaç saat diğer ebeveynle görüşeceği, nerede görüşeceği, tatile gidip gidemeyeceği ve iletişim kurabileceği yöntemler gibi hususlar dikkate alınır.
Çocukla kişisel ilişki kurma veya değiştirme hakkının sadece velayet sahibi olmayan ebeveynlere değil, dede ve nene gibi üçüncü kişilere de tanınması , çocuğun refahının sadece çekirdek aile sınırları içinde değil, daha geniş bir sosyal ve duygusal ağ içinde değerlendirildiğini gösterir. Bu durum, çocuğun üstün yararı ilkesinin, çocuğun sağlıklı gelişimi için geniş aile bağlarının da önemini kabul ettiğini ortaya koyar. Bu tür davaların herhangi bir zamanaşımı süresine tabi olmaması, çocuğun kişisel ilişki kurma hakkının sürekliliğini ve bu hakkın ihlal edildiği her an yargısal koruma talep edilebilmesini sağlar.

Boşanma Süreci ve Arabuluculuk
BÖLÜM 4: BOŞANMA DAVALARINDA YARGILAMA SÜRECİ VE ARABULUCULUK
Boşanma davaları, Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) çerçevesinde belirli usul kurallarına tabi olarak yürütülür. Son yıllarda, uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk kurumu da önemli bir yer edinmiştir.
4.1. Boşanma Davası Nasıl Açılır ve Yargılama Aşamaları Nelerdir?
Dava Açma Prosedürü
Boşanma davası açmak isteyen bir kişinin izlemesi gereken adımlar şunlardır:
- Boşanma türüne karar verme: Anlaşmalı mı yoksa çekişmeli boşanma mı olacağına karar verilmelidir.
- Dava dilekçesinin hazırlanması: Boşanma sebebini, talepleri (nafaka, tazminat, velayet, mal paylaşımı vb.) ve iddiaları destekleyen delilleri içeren bir dava dilekçesi hazırlanır. Anlaşmalı boşanma ise, anlaşmalı boşanma protokolü de dilekçeye eklenmelidir.
- Yetkili ve görevli mahkemenin belirlenmesi: Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakar. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya eşlerin son 6 aydır birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
- Gerekli harç ve masrafların ödenmesi: Dava açılırken başvurma harcı, peşin harç ve gider avansı gibi belirlenen harç ve masraflar eksiksiz ödenmelidir.
- Davanın mahkemeye sunulması: Hazırlanan dava dilekçesi ve ekleri ilgili adliyedeki tevzi bürosuna teslim edilir. Tevzi bürosu davayı bir Aile Mahkemesi’ne atar ve dosya numarası verir, böylece dava açılmış olur.
Yargılama Aşamaları
Türk hukukunda boşanma davaları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca belirli aşamalardan geçerek ilerler. Bu aşamalar şunlardır:
- Dilekçeler Teatisi (Dilekçeler Aşaması): Davacı dava dilekçesini sunar. Mahkeme dilekçeyi davalıya tebliğ eder. Davalının 2 hafta içinde cevap dilekçesi verme hakkı vardır. Davacı buna karşı cevaba cevap dilekçesi, davalı da buna karşı ikinci cevap dilekçesi sunabilir.
- Ön İnceleme Duruşması: Dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra mahkeme bir ön inceleme duruşması yapar. Bu aşamada dava şartları ve ilk itirazlar incelenir, uyuşmazlık konuları belirlenir ve taraflar sulhe teşvik edilir. Bu aşamada tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma gibi tahkikat işlemleri yapılamaz.
- Tahkikat Aşaması: Tarafların sunduğu delillerin toplandığı, tanıkların dinlendiği, bilirkişi incelemelerinin yapıldığı ve davanın esası hakkında araştırma yapıldığı aşamadır. Bu, davanın en uzun süren aşaması olabilir.
- Sözlü Yargılama: Tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra tarafların son beyanlarının alındığı ve dosyanın hüküm verilmeye hazır hale getirildiği aşamadır.
- Hüküm (Karar Aşaması): Mahkeme, tüm delilleri değerlendirerek boşanma kararı verir veya davanın reddine karar verir. Karar yazılıp taraflara tebliğ edilir.
- İstinaf/Temyiz: Mahkeme kararına karşı taraflar, Bölge Adliye Mahkemelerine (istinaf) ve ardından Yargıtay’a (temyiz) başvurarak kararı üst mahkemelerde inceletebilirler. Bu süreçler davanın kesinleşmesini uzatır.
Türk hukukunda boşanma davalarının bu detaylı ve çok aşamalı yapısı, yargılama süreçlerinin neden uzun sürdüğünü açıklar. Her aşamanın kendine özgü kuralları, süreleri ve gereklilikleri bulunur. Bu yapı, bir yandan adil ve kapsamlı bir yargılamayı hedeflerken, diğer yandan da davanın uzamasına neden olabilir. Bu durum, hukuki stratejinin sadece davanın esasına değil, aynı zamanda usuli kurallara titizlikle uyulmasına ve her aşamada zamanında ve doğru adımlar atılmasına da bağlı olduğunu gösterir.
4.2. Boşanma Davalarında Gerekli Belgeler ve Deliller
Boşanma davası sürecinde iddiaları ispatlamak ve hakları korumak için belirli belgelerin ve delillerin sunulması büyük önem taşır.
Gerekli Belgeler:
Boşanma davası açarken genellikle aşağıdaki belgeler gereklidir :
- Boşanma Dava Dilekçesi (2 nüsha)
- Nüfus Cüzdanı Fotokopisi (Davacı ve varsa davalının)
- Vukuatlı Nüfus Kayıt Örneği (Tüm aile bireylerini gösterir)
- Evlilik Cüzdanı Fotokopisi (Bazı mahkemeler isteyebilir)
- Avukat Aracılığıyla Açılıyorsa Vekaletname (Noter onaylı, boşanmaya özel yetki içeren)
- Anlaşmalı Boşanma İse Anlaşmalı Boşanma Protokolü (Taraflarca imzalı, 2 nüsha)
- Çocuk Varsa Çocukların Kimlik Fotokopileri
Delil Türleri:
Boşanma davalarında iddiaları ispatlamak için yasal yollarla elde edilmiş her türlü delil kullanılabilir. Bunlar arasında şunlar yer alır:
- Tanık Beyanları: Olaylara veya durumlara ilişkin bilgisi olan kişilerin beyanları önemlidir.
- Yazılı Belgeler: Mesaj kayıtları (SMS, WhatsApp vb.), e-postalar, mektuplar, banka kayıtları, tapu kayıtları, kira sözleşmeleri, sağlık raporları, güvenlik kamerası kayıtları, faturalar, sözleşmeler gibi belgeler.
- Ses ve Görüntü Kayıtları: Yasal yollarla elde edilmiş ses ve görüntü kayıtları.
- Sosyal Medya Paylaşımları: Eşlerin sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlar ve yazışmalar.
- Bilirkişi Raporları: Özellikle mal paylaşımı, tazminat hesaplamaları veya akıl hastalığı gibi konularda uzmanlardan alınan raporlar.
- Keşif: Mahkeme tarafından taşınmazın yerinde incelenmesi.
İspat Yükü:
Hukuk davalarında ispat yükü, genel olarak iddiayı ortaya atan tarafa (davacıya) aittir. Yani, davacı ileri sürdüğü boşanma sebebini ve taleplerini delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Ancak, bazı durumlarda ispat yükü karşı tarafa geçebilir; örneğin, davalı tarafın kendi savunmasını destekleyici deliller sunması gerekebilir. Delillerin kalitesi ve çeşitliliği, davanın sonucunu doğrudan etkileyen önemli faktörlerdir.
4.3. Boşanma Davalarında Arabuluculuk
Arabuluculuk Nedir ve Aile Hukukundaki Yeri?
Arabuluculuk, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlıkların mahkemeye gitmeden, bağımsız ve tarafsız bir üçüncü kişi (arabulucu) yardımıyla, karşılıklı müzakereler yoluyla çözüme kavuşturulmasını amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk, mahkemelerin iş yükünü azaltmayı, yargılama sürelerini kısaltmayı, taraflar arasındaki iletişimi güçlendirmeyi ve daha hızlı, maliyet etkin çözümler sunmayı hedefler. Aile hukukunda arabuluculuk, özellikle aile barışını koruma ve çocukların menfaatlerini gözetme amacı taşır.
Boşanma Davalarında Zorunlu Arabuluculuk Var mıdır?
Türk hukukunda boşanma davalarının kendisi (yani boşanma kararı ve çocukların velayeti) için arabuluculuk henüz zorunlu değildir; bu konular hakimin kararını gerektirmektedir. Ancak, 01.09.2023 tarihinden itibaren kira tespit davaları, ortaklığın giderilmesi davaları ve kat mülkiyeti hukukundan kaynaklanan bazı uyuşmazlıklar gibi belirli mali ve mülkiyetle ilgili uyuşmazlıklarda arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline gelmiştir. Bu, boşanma davasıyla birlikte talep edilen mal paylaşımı veya nafaka gibi konularda arabuluculuğun zorunlu olabileceği anlamına gelir. Taraflar, boşanma ile ilgili diğer konularda (tazminat, nafaka miktarı, mal paylaşımı gibi) ihtiyari olarak arabulucuya başvurabilirler.
Boşanma kararı ve çocukların velayeti gibi temel konularda zorunlu arabuluculuğun bulunmaması, bu alanların “kamu düzeni” ile ilişkili olduğunu ve doğrudan yargısal denetim gerektirdiğini gösterir. Ancak, mal paylaşımı, nafaka ve kat mülkiyeti ile ilgili ortak giderler gibi boşanmanın fer’i sonuçlarına ilişkin belirli mali ve mülkiyet uyuşmazlıklarında arabuluculuğun zorunlu hale getirilmesi, hukuki sistemin, bölünebilir haklara ilişkin konularda mahkeme dışı, daha hızlı ve uzlaşmacı çözümleri teşvik etme eğiliminde olduğunu gösterir. Bu durum, temel boşanma unsurlarının yargısal denetimde kalırken, mali ve mülkiyetle ilgili ikincil konuların daha verimli bir şekilde çözüme kavuşturulması stratejisini yansıtır.
Arabuluculuk Süreci Nasıl İşler ve Avantajları/Dezavantajları Nelerdir?
Arabuluculuk Süreci: Arabuluculuk süreci genellikle şu aşamalardan oluşur :
- Başvuru: Taraflardan biri arabuluculuk bürosuna başvurur veya UYAP Vatandaş Portal üzerinden online başvuru yapar.
- Arabulucunun Belirlenmesi: Arabuluculuk bürosu tarafından bir arabulucu atanır veya taraflar kendi arabulucularını seçebilirler.
- Toplantıların Yapılması: Arabulucu, taraflarla iletişime geçerek toplantı gününü belirler. Genellikle 3 ila 6 seans arasında görüşmeler yapılır. Arabulucu, tarafları bir araya getirir, iletişim kurmalarını ve birbirlerini anlamaya çalışmalarını sağlar; ancak karar verici bir merci değildir, hukuki bilgi veremez veya haklı/haksız değerlendirmesi yapamaz.
- Müzakere ve Uzlaşı: Taraflar taleplerini açıklar ve arabulucu eşliğinde uyuşmazlık konusu hakkında uzlaşı sağlamaya çalışırlar.
- Son Tutanak Düzenlenmesi: Taraflar anlaşma sağlarsa, arabuluculuk sürecine ilişkin detayları ve uzlaşılan hususları içeren bir anlaşma tutanağı düzenlenir ve arabulucu ile taraflarca imzalanır.
- İcra Edilebilirlik Şerhi: Anlaşma tutanağının mahkeme kararı gibi icra edilebilir olması için Sulh Hukuk Mahkemesinden icra edilebilirlik şerhi alınabilir.
Avantajları:
- Zaman ve Masraf Tasarrufu: Mahkemelerde görülen davalara nazaran çok daha kısa sürer (haftalar veya aylar) ve dolayısıyla daha ekonomiktir.
- Kontrolün Taraflarda Olması: Kararı taraflar verir, bu da daha tatmin edici ve gönüllü olarak yerine getirilen çözümler sağlar.
- Gizlilik: Süreç tamamen gizlilik üzerine kuruludur; konuşulanlar ve sunulan belgeler mahkemede delil olarak kullanılamaz (istisnalar hariç).
- İlişkilerin Korunması: Taraflar arasındaki iletişimi güçlendirerek, özellikle çocuklu ailelerde dostane ilişkilerin devam etme olasılığını artırır.
- Yargı Yükünün Azaltılması: Uyuşmazlıkların mahkeme dışı çözülmesi, yargı sisteminin iş yükünü hafifletir.
Dezavantajları:
- Zorunluluk Olmaması: Boşanma davasının kendisi için zorunlu olmaması, tarafların bu yolu tercih etmemesine neden olabilir.
- Emsal Oluşturmaması: Arabuluculukta varılan anlaşmalar, benzer uyuşmazlıklar için emsal teşkil etmez.
- Denetim Eksikliği: Arabuluculuk sürecinde hukuki denetim yoktur; arabulucu hukuki tavsiye veremez veya tarafları yönlendiremez, bu da hak kayıplarına yol açabilir.
- Şiddet Durumları: Kadına şiddet gibi hassas konular arabuluculuk kapsamına girmez ve doğrudan mahkemede görülmelidir.
Arabuluculuk, tarafların kendi çözümlerini üretmelerine olanak tanıdığı için, aile uyuşmazlıklarında “yumuşak hukuk” (soft law) olarak işlev görebilir. Bu yaklaşım, yargı kararlarının katı kurallarına kıyasla, tarafların özerkliğini ve uzlaşma potansiyelini önceliklendirir. Özellikle çocukların dahil olduğu durumlarda, arabuluculuğun gizlilik ilkesi ve duygusal boyutları ele alma yeteneği, resmi yargılamadan daha bütünsel bir çatışma çözümü sunar. Bu, hukuki sürecin sadece yasal hakları belirlemekle kalmayıp, aynı zamanda aile bireylerinin duygusal refahını ve gelecekteki ilişkilerini de göz önünde bulundurabileceğini gösterir.
Sonuç ve Öneriler
Boşanma süreci, Türk Medeni Kanunu’nun kapsamlı hükümleriyle düzenlenmiş, hukuki ve duygusal açıdan karmaşık bir dönemdir. Bu rapor, boşanma türlerinden (anlaşmalı ve çekişmeli) mali sonuçlara (nafaka, tazminat, mal paylaşımı) ve çocuklarla ilgili hususlara (velayet, kişisel ilişki) kadar geniş bir yelpazede sıkça sorulan sorulara yanıtlar sunmuştur.
Analizler, aile hukukunun sadece bireysel bir mesele olmadığını, aynı zamanda kamu düzenini ve özellikle çocukların üstün yararını ilgilendiren bir alan olduğunu göstermektedir. Bu durum, mahkemelerin, tarafların anlaşmalarına rağmen, yasalara ve çocuğun refahına uygunluğu titizlikle denetlemesini zorunlu kılar. İzmir gibi yerel adliyelerdeki avukatların, yerel mahkeme pratiklerine ve işleyişine hakim olmaları, müvekkiller için süreç yönetiminde önemli bir avantaj sağlayabilir.
Boşanma davalarının türüne göre süre ve maliyet açısından büyük farklılıklar göstermesi, özellikle çekişmeli davaların uzun ve yıpratıcı olabileceği gerçeği, doğru hukuki stratejinin belirlenmesinin önemini ortaya koymaktadır. Kusur değerlendirmesinin, hem boşanma kararının kendisi hem de tazminat ve nafaka gibi mali sonuçlar üzerindeki doğrudan etkisi, delil toplama ve hukuki argümanların titizlikle hazırlanmasını gerektirir. Mal paylaşımı süreçlerinin boşanma davasından ayrı bir dava konusu olması, tarafların karşılaşabileceği usuli karmaşıklığı artırır.
Bu bağlamda, boşanma sürecine ilişkin bireyler için aşağıdaki öneriler sunulmaktadır:
- Erken ve Kapsamlı Hukuki Danışmanlık Alın: Boşanma sürecinin başında, alanında uzman bir İzmir boşanma avukatından hukuki danışmanlık almak, hak kayıplarını önlemek, sürecin nasıl işleyeceğini anlamak ve en uygun stratejiyi belirlemek açısından hayati önem taşır.
- Boşanma Türünü Dikkatlice Değerlendirin: Anlaşmalı boşanmanın hızı ve maliyet avantajları göz önünde bulundurularak, mümkünse eşler arasında uzlaşı sağlanmaya çalışılmalıdır. Ancak uzlaşı mümkün değilse, çekişmeli boşanmanın uzun ve karmaşık yapısına hazırlıklı olunmalıdır.
- Mali ve Çocukla İlgili Konularda Detaylı Planlama Yapın: Nafaka, tazminat ve mal paylaşımı gibi mali sonuçlar ile velayet ve kişisel ilişki gibi çocukla ilgili hususlarda, dava açılmadan önce veya süreç içinde detaylı bir planlama ve belge toplama yapılmalıdır.
- Arabuluculuk İmkanlarını Değerlendirin: Boşanma davasının kendisi için zorunlu olmasa da, mali ve mülkiyetle ilgili konularda (nafaka, mal paylaşımı gibi) arabuluculuk, daha hızlı, gizli ve uzlaşmacı çözümler sunabilir. Bu yol, tarafların ilişkilerini daha az yıpratarak, özellikle çocukların geleceği için daha olumlu bir zemin oluşturabilir.
- Gerçekçi Beklentiler Oluşturun: Özellikle çekişmeli boşanma davalarının uzun sürebileceği ve duygusal olarak yıpratıcı olabileceği gerçeği kabul edilmeli, bu süreçte sabırlı olunmalı ve hukuki destekle adım adım ilerlenmelidir.
- Delil Toplama ve Kayıt Tutma: İddiaları destekleyecek her türlü belgenin, yazışmanın, mesajın ve diğer delillerin düzenli bir şekilde toplanması ve saklanması, davanın seyrini olumlu yönde etkileyecektir.
Boşanma, bir son olmaktan ziyade, yeni bir başlangıçtır. Bu sürecin hukuki açıdan doğru yönetilmesi, bireylerin gelecekteki yaşamlarını daha sağlam temeller üzerine inşa etmelerine olanak tanıyacaktır.

İzmir Boşanma Avukatı – SSS
Sık Sorulan Sorular (SSS)
Boşanma davaları ne kadar sürer?
Boşanma davaları, anlaşmalı ya da çekişmeli olmasına göre değişiklik gösterir.
- Anlaşmalı boşanma davaları ortalama 1-2 ay içinde sonuçlanırken,
- Çekişmeli boşanma davaları ise genellikle 1 ila 3 yıl arasında sürmektedir.
Davaların süresi; tarafların anlaşma düzeyi, dava yoğunluğu ve delillerin incelenme süresine göre farklılık gösterebilir. Hızlı sonuç almak için uzman bir boşanma avukatıyla çalışmak faydalı olacaktır.
Anlaşmalı boşanma nedir ve şartları nelerdir?
Anlaşmalı boşanma, eşlerin boşanmanın tüm sonuçlarında fikir birliğine vardığı, hızlı ve pratik bir boşanma şeklidir. Şartları:
- Evlilik süresi en az 1 yıl olmalıdır.
- Tarafların boşanma konusunda tam mutabakatı bulunmalıdır.
- Boşanma protokolü hazırlanmalı ve imzalanmalıdır.
- Taraflar mahkemeye birlikte başvurmalı ya da biri başvururken diğer taraf kabul etmelidir.
- Taraflar boşanma davası sırasında mahkemede hazır bulunarak protokolü kabul ettiklerini beyan etmelidir.
Bu şartların sağlanması durumunda anlaşmalı boşanma davaları genellikle tek celsede sonuçlanır.
Çekişmeli boşanma davası nasıl açılır?
Çekişmeli boşanma davası, eşlerin boşanma veya sonuçları üzerinde anlaşamadıkları durumda açılır. Nasıl açılır?
- Dilekçe Hazırlama:
Boşanma sebebi, deliller ve talepler açıkça belirtilerek dava dilekçesi hazırlanmalıdır. - Yetkili ve Görevli Mahkemeye Başvuru:
Dava, eşlerden birinin yerleşim yeri veya eşlerin son birlikte yaşadıkları yer Aile Mahkemesi‘ne açılır. - Harç ve Masrafların Ödenmesi:
Başvuru esnasında belirlenen harç ve masraflar yatırılır. - Dava Açma ve Tebligat:
Mahkeme dava dilekçesini karşı tarafa tebliğ ederek davayı başlatır.
Çekişmeli boşanma davaları uzun ve karmaşık olabilir; süreci hızlandırmak ve hak kaybına uğramamak için uzman bir boşanma avukatıyla çalışılması önerilir.
Boşanmada mal paylaşımı nasıl yapılır?
Boşanmada mal paylaşımı, eşlerin tabi olduğu yasal rejime göre yapılır. Genellikle evlilik içinde edinilen mallar eşit olarak bölüşülür. Kişisel mallar ve evlilik öncesi edinilen mallar ise paylaşım dışında kalır. Taraflar anlaşamazsa mahkeme tarafından paylaşım karara bağlanır.
Ortak velayet nedir ve şartları nelerdir?
Ortak velayet, boşanma sonrası anne ve babanın çocuğun bakım ve sorumluluğunu birlikte üstlenmesidir. Şartları:
- Ebeveynlerin iş birliği yapabilmesi,
- Çocuğun yüksek yararına uygun olması,
- Mahkeme tarafından ortak velayetin uygun görülmesidir.
Türkiye’de ortak velayet, mahkemenin takdirine bağlıdır.
Velayet davası ne kadar sürer?
Velayet davaları genellikle 6 ay ile 1 yıl arasında sürer. Davanın karmaşıklığı, delil toplama süreci ve mahkemenin iş yoğunluğu süreyi etkileyebilir.
Çocuğun velayeti kime verilir?
Velayet, çocuğun yüksek yararına göre belirlenir; anne veya babadan çocuğun gelişimi ve ihtiyaçlarını daha iyi sağlayabilecek olana verilir.
Nafaka çeşitleri nelerdir?
Nafaka çeşitleri: tedbir nafakası, iştirak nafakası (çocuk için), yoksulluk nafakası ve yardım nafakasıdır.
İştirak nafakası nedir ve nasıl hesaplanır?
İştirak nafakası, boşanma sonrası çocuğun bakımı ve eğitimi için ödenen nafakadır.
Mahkeme; çocuğun ihtiyaçları, tarafların geliri, ekonomik durumu ve yaşam standartlarını değerlendirerek miktarı belirler.
Yoksulluk nafakası nedir ve şartları nelerdir?
Yoksulluk nafakası, boşanma sonrası yoksulluğa düşecek eşe verilen nafakadır. Şartları:
- Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmek,
- Diğer eşin ödeme gücünün bulunması,
- Nafaka talebinde bulunulması,
- Nafaka alacak eşin boşanmada daha kusurlu olmaması.
Nafaka artırım davası nasıl açılır?
Nafaka artırımı için dilekçe ile nafaka alacaklısının veya çocuğun yerleşim yerindeki Aile Mahkemesine başvurulur. Artırımı gerektiren maddi sebepler ve değişen koşullar belgelerle belirtilmelidir.
Boşanma sonrası soyadı değişikliği nasıl yapılır?
Boşanma sonrası soyadı değişikliği için mahkemeden izin alınmalıdır. Boşanma davası sırasında talep edilmediyse, sonradan ayrı bir dava açılarak talep edilebilir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması ne anlama gelir?
Evlilik birliğinin temelden sarsılması, eşlerin ortak yaşamlarının sürdürülmesinin artık mümkün olmadığı, evlilik bağının temelinden bozulduğu anlamına gelir ve boşanma sebebidir.
Zina nedeniyle boşanma davası nasıl açılır?
Zina nedeniyle boşanma davası, zinanın öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde, eşin zina yaptığını ispatlayan delillerle birlikte Aile Mahkemesi’ne başvurularak açılır. Her durumda zina eyleminin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl içinde dava açılmalıdır.
Hayata kast, pek kötü muamele nedeniyle boşanma nedir?
Hayata kast ve pek kötü muamele nedeniyle boşanma, eşlerden birinin diğerinin hayatına veya sağlığına yönelik ciddi saldırı, şiddet veya kötü muamele eylemlerinde bulunması durumunda açılan boşanma davasıdır. Bu dava, olayın öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde açılmalıdır.
Terk nedeniyle boşanma davası nasıl açılır?
Terk nedeniyle boşanma davası, eşin evi haklı sebep olmadan terk etmesi ve en az 6 ay dönmemesi halinde açılır. Terk eden eşe noter veya mahkeme aracılığıyla ihtar gönderilip dönmesi istenir, eş 2 ay içinde dönmezse dava açılabilir.
Evden uzaklaştırma kararı (koruma kararı) nasıl alınır?
Evden uzaklaştırma kararı için şiddet mağduru, polis, savcılık veya Aile Mahkemesine başvurarak koruma tedbiri isteyebilir. Başvuru sonrası mahkeme, hızlıca delilleri inceleyerek karar verir.
Ailenin korunması ve kadına şiddetin önlenmesi kanunu (6284 sayılı Kanun) nedir?
6284 sayılı Kanun, aile içi şiddeti ve kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla koruyucu ve önleyici tedbirleri düzenleyen yasal düzenlemedir. Şiddet mağdurunun korunmasını ve şiddet uygulayanın cezalandırılmasını amaçlar.
Nişan bozulması halinde ne gibi hukuki sonuçlar doğar?
Nişan bozulması halinde:
- Maddi ve manevi tazminat istenebilir.
- Verilen hediyeler iade edilir veya değerleri talep edilir.
- Yapılan düğün hazırlıkları nedeniyle oluşan maddi zararlar istenebilir.
Evlenmek için gerekli belgeler nelerdir?
Evlenmek için gerekli belgeler:
- Nüfus cüzdanı (kimlik kartı)
- Sağlık raporu
- Vesikalık fotoğraf (en az 4 adet)
- Evlenme beyannamesi (nikah dairesinden temin edilir)
- İkametgâh belgesi (e-Devlet veya nüfus müdürlüğünden alınabilir)
Evlilik sözleşmesi (mal rejimi sözleşmesi) nedir?
Evlilik sözleşmesi (mal rejimi sözleşmesi), eşlerin evlilik sırasında veya boşanma sonrası mallarının nasıl paylaşılacağını önceden belirledikleri sözleşmedir. Noterde veya nikah sırasında yapılabilir.
Boşanma sonrası ziynet eşyaları kime kalır?
Boşanma sonrası ziynet eşyaları, aksi ispat edilmedikçe kadına ait sayılır ve kadın tarafından talep edilebilir. Erkek, bunları geri vermekle yükümlüdür.
Boşanmada tazminat (maddi/manevi) şartları nelerdir?
Boşanmada tazminat şartları:
- Talep eden eş, diğer eşe göre daha az kusurlu olmalıdır.
- Maddi tazminat için maddi zarar oluşmalı ve belgelenmelidir.
- Manevi tazminat için kişilik hakları zarar görmüş olmalıdır.
- Tazminat talebi mahkemeye sunulmalıdır.
Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulması nasıl sağlanır?
Çocuk teslimi veya kişisel ilişki kurulması mahkeme kararıyla düzenlenir. Karara uyulmazsa, Aile Bakanlığı’na bağlı ilgili kuruma başvurularak ilamlı icra yoluyla çocuğun teslimi sağlanabilir.
Uluslararası boşanma davaları ve tanıma/tenfiz nedir?
Uluslararası boşanma davaları, farklı ülke vatandaşı veya yurt dışında yaşayan eşlerin boşanmasıdır. Yurt dışında verilen boşanma kararının Türkiye’de geçerli olması için, Türk mahkemelerinde tanıma ve tenfiz davası açılarak kararın Türkiye’de tanınması sağlanmalıdır.
Evlat edinme şartları nelerdir?
Evlat edinme şartları:
- Evlat edinen en az 30 yaşında olmalı.
- Evlat edinilen çocukla arasında en az 18 yaş fark bulunmalı.
- Evlat edinme çocuğun yararına olmalı.
- Eşlerin birlikte evlat edinmesi durumunda en az 5 yıllık evli olunmalı.
- Mahkeme kararı gereklidir.
Soybağının reddi davası nedir?
Soybağının reddi davası, çocuğun biyolojik babasının, nüfusta kayıtlı olan baba olmadığının tespiti için açılan davadır. Baba, anne veya çocuk tarafından açılabilir. Dava süresi genellikle doğumdan itibaren 1 yıldır.
Soybağının kurulması davası nedir?
Soybağının kurulması davası, çocuğun gerçek biyolojik babasının belirlenmesi ve soybağının hukuken tanınması için açılan davadır. Anne veya çocuk tarafından açılır; babalık DNA testiyle belirlenir.
Baba tarafından çocuğa tanıma nasıl yapılır?
Tanıma, evlilik dışı doğan çocuğun baba tarafından resmi olarak kabul edilmesidir. Baba, nüfus müdürlüğü, mahkeme veya noter huzurunda çocuğu tanıyabilir. Anne veya çocuğun onayı gerekmez.
Evlilik dışı çocukların hakları nelerdir?
Evlilik dışı çocuklar, evlilik içinde doğan çocuklarla aynı haklara sahiptir. Miras, nafaka, velayet ve soybağı kurulması gibi tüm haklardan eşit şekilde faydalanırlar.
Vasi tayini nasıl yapılır?
Vasi tayini, mahkeme kararıyla yapılır. Kısıtlanacak kişi veya ilgililerin talebi üzerine Sulh Hukuk Mahkemesi, uygun vasiyi belirleyerek atar.
Kayyım atanması nedir?
Kayyım atanması, kişinin, mal varlığının veya şirketin yönetilememesi halinde mahkeme tarafından yönetim için görevli atanmasıdır. Sulh Hukuk Mahkemesi kararıyla gerçekleşir.
Vesayet makamı nedir?
Vesayet makamı, vesayet altına alınan kişilerin korunması için vasi atamak ve denetlemekle görevli resmi makamdır. Türkiye’de vesayet makamı, Sulh Hukuk Mahkemesi‘dir.
Boşanma avukatı seçimi neden önemlidir?
Boşanma avukatı seçimi, hakların doğru korunması, sürecin hızlanması ve mağduriyet yaşanmaması açısından önemlidir. İyi bir avukat, hukuki riskleri azaltır ve istenilen sonuçlara ulaşılmasını sağlar.
Aile mahkemelerinin görevleri nelerdir?
Aile mahkemelerinin görevleri:
- Boşanma ve ayrılık davaları,
- Velayet ve nafaka davaları,
- Mal paylaşımı davaları,
- Soybağı, evlat edinme ve vesayet davaları,
- Ailenin korunması ve şiddetin önlenmesine yönelik tedbir kararlarıdır.
Medeni Kanun’da aile hukuku hükümleri nelerdir?
Medeni Kanun’da aile hukuku hükümleri:
- Evlilik ve boşanma
- Mal rejimleri
- Velayet ve vesayet
- Soybağı
- Evlat edinme
- Nafaka
- Ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili düzenlemelerdir.
Mal rejimleri nelerdir (edinilmiş mallara katılma rejimi vs.)?
Mal rejimleri:
- Edinilmiş mallara katılma rejimi (yasal rejim)
- Mal ayrılığı rejimi
- Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi
- Mal ortaklığı rejimi
Evliliğin butlanı (geçersizliği) nedir?
Evliliğin butlanı (geçersizliği), evlenmenin kanunda belirtilen şartlara uymaması nedeniyle iptal edilmesidir. İki türdür:
- Mutlak butlan: Akıl hastalığı, mevcut evlilik, yakın akrabalık gibi durumlarda olur.
- Nisbi butlan: Yanılma, aldatma, korkutma gibi sebeplerle gerçekleşir.
Babalık davası nasıl açılır?
Babalık davası, anne veya çocuk tarafından, çocuğun doğumundan itibaren 1 yıl içinde biyolojik babaya karşı Aile Mahkemesi‘nde açılır. DNA testi gibi delillerle babalık belirlenir.
Nafaka ödememe durumunda ne olur?
Nafaka ödenmezse, icra takibi başlatılır; borçlu eşin maaşına, banka hesaplarına veya mal varlığına haciz konulabilir. Nafakanın ödenmemesi ayrıca suçtur, şikayet üzerine 3 aya kadar tazyik hapsi uygulanabilir.
İcra takibi ile nafaka tahsili nasıl yapılır?
İcra takibiyle nafaka tahsili için:
- Nafaka alacağına ilişkin mahkeme kararıyla İcra Müdürlüğü’ne başvurulur.
- Borçlu eşe ödeme emri gönderilir.
- Ödenmezse maaşına, banka hesaplarına veya mal varlığına haciz işlemi yapılır.
Uzlaşma yoluyla aile içi sorunlar çözülebilir mi?
Evet, aile içi sorunlar mahkeme dışı uzlaşma, arabuluculuk veya aile danışmanlığı yoluyla çözülebilir. Tarafların anlaşması halinde hukuki süreç hızlanır ve daha barışçıl çözümler sağlanır.
Arabuluculuk aile hukuku davalarında uygulanır mı?
Aile hukukunda arabuluculuk, boşanma davası hariç olmak üzere, mal paylaşımı, nafaka, velayet gibi diğer ihtilaflarda isteğe bağlı olarak uygulanabilir. Taraflar anlaşırsa süreç hızlanır ve uzlaşma sağlanır.
Evlilik içinde edinilen mallar nasıl tespit edilir?
Evlilik içinde edinilen mallar, evlilik tarihi ile mal rejiminin sona erdiği tarih arasındaki dönemde kazanılan mallardır. Tapu kayıtları, banka hesapları, araç kayıtları ve benzeri resmi belgelerle tespit edilir.
Boşanma davası açarken nelere dikkat edilmeli?
Boşanma davası açarken:
- Doğru boşanma sebebi seçilmeli,
- Deliller eksiksiz sunulmalı,
- Maddi-manevi tazminat ve nafaka talepleri açıkça belirtilmeli,
- Velayet ve mal paylaşımı talepleri belirtilmeli,
- İyi bir boşanma avukatından destek alınmalıdır.
Hukuki yardım ve danışmanlık hizmetleri nelerdir?
Hukuki yardım ve danışmanlık hizmetleri:
- Davaların açılması ve takibi,
- Sözleşmelerin hazırlanması ve incelenmesi,
- Hukuki görüş ve raporların verilmesi,
- Arabuluculuk ve uzlaşma süreçlerinin yönetilmesi,
- Hukuki risk analizi ve önleyici danışmanlık hizmetlerini kapsar.
Ayrılık kararı nedir ve boşanmadan farkı nedir?
Ayrılık kararı, evlilik bağının devam ettiği ancak eşlerin ayrı yaşamalarına izin veren mahkeme kararıdır.
Boşanmadan farkı, evlilik bağının devam etmesi ve eşlerin yeniden birleşme olanağının bulunmasıdır.
Boşanmada ispat yükü kime aittir?
Boşanmada ispat yükü, iddiaları ileri süren tarafa aittir. İddia eden eş, boşanma sebeplerini mahkemede delillerle ispat etmekle yükümlüdür.
Boşanma davalarında tanık dinleme süreci nasıldır?
Boşanma davalarında tanık dinleme süreci:
- Taraflar tanık isimlerini mahkemeye bildirir.
- Mahkeme, tanıkları duruşmaya davet eder.
- Tanıklar duruşmada yemin ettirilerek dinlenir.
- Hakim tanıklara sorular sorabilir.
- Tanık beyanları tutanağa geçirilir ve delil olarak değerlendirilir.
Çocuğun üstün yararı ilkesi aile hukukunda ne anlama gelir?
Çocuğun üstün yararı ilkesi, çocuğa ilişkin tüm kararlarda çocuğun sağlığı, gelişimi ve güvenliğinin öncelikli olması anlamına gelir. Kararlar çocuğun yararı doğrultusunda alınır.