
El Atmanın Önlenmesi Davası Şartları ve Özellikleri
El Atmanın Önlenmesi Davası
El atmanın önlenmesi davası, Türk Medeni Hukuku’nda mülkiyet hakkına yönelik haksız müdahalelerin durdurulması ve önlenmesi için açılan bir müdahalenin men’i davasıdır. Bir başka deyişle, taşınır veya taşınmaz bir mal üzerindeki mülkiyet hakkından (ya da kiracı gibi sözleşmeden doğan kullanım hakkından) kaynaklanan yetkileri hukuka aykırı şekilde engellenen hak sahibinin, bu müdahaleyi sona erdirmek amacıyla başvurduğu hukuki yoldur. Bu dava sayesinde malikin ya da hak sahibinin mülkiyet hakkı korunur ve haksız el atma fiili ortadan kaldırılır.
Örneğin, tapulu arazinize komşunuz tarafından izinsiz olarak baraka kurulması, tarlanıza bir başkasının gelip ürün ekmesi veya dükkanınıza üçüncü bir kişinin haksız şekilde girerek kullanımınızı engellemesi gibi durumlar haksız el atma kapsamındadır. Böyle bir durumda mülkiyet hakkı sahibi (ya da o malı kiralayan, intifa hakkı gibi sınırlı ayni hakka sahip kişi), müdahaleyi gerçekleştiren kişiye karşı mahkemede el atmanın önlenmesi davası açarak hakkını arayabilir. Dava sonucunda mahkeme, haksız müdahalede bulunan kişinin söz konusu engellemeyi kaldırmasına, müdahaleyi durdurmasına ve benzeri şekilde hareketlerden kaçınmasına hükmeder.
El atmanın önlenmesi davası, uygulamada sıklıkla müdahalenin men’i davası olarak da anılır. “El atma” tabiri, bir mal üzerindeki hakka yönelik her türlü tecavüz, müdahale veya tecavüz teşkil eden fiili ifade eder. Bu dava ile amaçlanan, hak sahibinin kullanım ve tasarruf yetkilerini tam olarak gerçekleştirebilmesini sağlamaktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesi, malikin eşyası üzerindeki haklarını korumak için iki temel dava hakkı tanır: Bunlardan ilki istihkak davası (malını haksız olarak elinde bulunduran kişiden malın geri alınması davası), ikincisi ise her türlü haksız el atmanın önlenmesi davasıdır. Biz bu makalede özellikle ikinci dava türü olan el atmanın önlenmesi davasını tüm yönleriyle ele alacağız.
Yasal Dayanak ve Hukuki Temel
El atmanın önlenmesi davasının yasal dayanağı, Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 683’te düzenlenen mülkiyet hakkının korunması prensibidir. Kanun hükmüne göre “bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” Bu açık düzenleme, malike (mülkiyet hakkı sahibine) mülküne yönelik her türlü hukuka aykırı müdahaleye karşı dava hakkı tanımaktadır.
Mülkiyet hakkı Anayasa ile de güvence altına alınmış temel bir haktır. Bu nedenle, malikin mülkiyet hakkını kullanmasını haksız olarak engelleyen, kısıtlayan veya zorlaştıran her türlü fiil, hukuken kabul edilemez. El atmanın önlenmesi davası da malike, mülkiyet hakkına yönelen bu tür saldırı ve müdahalelere karşı etkin bir korunma aracı sunar. Haksız el atmadan söz edebilmek için, müdahalenin herhangi bir yasal dayanağının olmaması gerekir. Müdahalenin bir kanun hükmüne veya geçerli bir sözleşmeye dayanması halinde ise fiil “haksız” sayılmaz ve el atmanın önlenmesi davasına konu olmaz. Örneğin, süresi bitmiş ancak usulünce feshedilmemiş bir kira sözleşmesiyle bir taşınmazda oturmaya devam eden kişinin durumu, hukuki bir sebebe dayandığı için haksız el atma sayılmaz. Buna karşılık hiçbir hakkı olmaksızın bir taşınmazda oturan veya kullanan kişi haksız müdahalede bulunmaktadır.
Kanun’un 683. maddesi genel bir hüküm olarak tüm haksız el atma hallerini kapsarken, bazı özel kanunlarda da belirli müdahale türlerine karşı özel hükümler yer alabilir. Ancak uygulamada el atmanın önlenmesi davalarının büyük çoğunluğu TMK m.683’e dayanarak açılmaktadır. Ayrıca, TMK m.718 gibi hükümler taşınmaz mülkiyetinin kapsamını belirleyerek (örneğin arsa üzerinde belirli koşullarda üstündeki hava alanını da mülkiyete dahil sayarak) komşu taşınmazlardaki müdahalelerin sınırlarını çizmektedir. Taşkın yapı denilen komşu sınırını aşan yapılar konusunda da kural olarak hiçbir malik, komşu taşınmazdan kendi arazisine izinsiz taşan bir yapıya katlanmak zorunda değildir. Eğer komşu, arazinize doğru balkon, çatı veya başka yapı unsurları taşırdıysa bu da haksız müdahale olup el atmanın önlenmesi davasına konu edilebilir. (Şayet böyle bir yapılaşmaya izin veren bir irtifak hakkı veya kanuni zorunluluk yoksa, komşu tarafından yapılan taşkın yapı kısmi de olsa yıktırılabilir.)
Özetle, el atmanın önlenmesi davası mülkiyet hakkının içeriğinde yer alan kullanma, yararlanma ve tasarruf yetkilerine yönelik her türlü tecavüzü durdurmak ve tekrarını önlemek amacıyla kanunun malike sunduğu hukuki imkandır. Bu davanın başarılı olabilmesi için davacının kanunun aradığı şartları taşıması ve müdahalenin gerçekten hukuka aykırı olması gerekir. Aşağıda bu şartlar ile dava süreçlerini detaylı biçimde ele alacağız.
Hangi Durumlar El Atmanın Önlenmesi Davasına Konu Olur?
Bir müdahalenin el atmanın önlenmesi davasına konu olabilmesi için haksız bir el atma fiili teşkil etmesi gerekir. Peki hangi fiil ve durumlar “haksız el atma” sayılır? Genel olarak, mal sahibinin izni veya yasal bir hakkı olmaksızın bir kimsenin başkasına ait bir malı kullanması, o mal üzerinde tasarrufta bulunması veya malikin haklarını kısıtlayıcı bir davranışta bulunması haksız el atmadır. Bu durum hem taşınmaz mallar (arsa, ev, tarla gibi gayrimenkuller) hem de taşınır mallar (araç, eşya vb.) için geçerli olabilir. İşte uygulamada sıkça karşılaşılan bazı örnek durumlar:
- Taşınmazın İşgal Edilmesi: Bir kimse, malikin rızası olmadan bir evde, arsada veya arazide oturuyor ya da kullanıyorsa, malikin mülkiyet hakkına haksız el atma söz konusudur. Örneğin, bir araziye izinsiz olarak baraka yapan veya eken biçen kişi o taşınmazı işgal etmektedir. Bu durumda arsa sahibi el atmanın önlenmesi davası açabilir.
- Eski Malikin Taşınmazı Boşaltmaması: Satış veya miras gibi sebeplerle mülkiyet el değiştirdiği halde eski malik veya önceki kullanıcı, taşınmazı yeni malike teslim etmeyip kullanmaya devam ediyorsa, yeni malik açısından bu bir haksız müdahaledir. Örneğin, bir evi satın alan yeni malik, tapu tescili yapılmasına rağmen eski ev sahibi evi tahliye etmiyorsa, yeni malik el atmanın önlenmesi davasıyla eski sahibin müdahalesini sona erdirebilir.
- İzinsiz Yapı veya Eklenti (Taşkın Yapı): Komşu parselde inşa edilen bir yapının sınırı aşarak yan parselin arazisine tecavüz etmesi durumunda, arazisine tecavüz edilen malik bu yapının taşkın kısmının kaldırılması ve müdahalenin önlenmesi için dava açabilir. Örneğin komşunun garajının duvarı sizin arsanızın bir kısmına taşıyorsa ya da balkon uzantısı sınırınızı geçiyorsa, bu haksız el atmadır.
- Ortak Taşınmazda Kullanım Engel Olma: Paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti (ortak mülkiyet) halinde, ortaklardan birinin diğer ortakların taşınmazdan yararlanmasını engellemesi de haksız müdahale sayılır. Örneğin, hisseli bir arazide ortaklardan biri tüm araziyi tek başına kullanıp diğerine yer bırakmıyorsa, mahrum kalan ortak müdahalenin men’i davası açabilir. Aynı şekilde miras ortaklığında bir mirasçının diğerlerinin kullanımını tamamen engellemesi halinde de dava yolu açıktır.
- Hasat veya Ürün Kaldırma: Başkasına ait bir arazi üzerindeki ürünlerin mal sahibinin izni olmaksızın biçilmesi, toplanması gibi fiiller de malikin hakkına tecavüz niteliğindedir. Örneğin, tarlaya izinsiz girip ekinleri hasat eden komşu, haksız el atmada bulunmuş olur ve arsa sahibi müdahalenin önlenmesi davası açabilir.
- Kira Sözleşmesine Rağmen Müdahale: Kiralanan bir taşınmaza üçüncü bir kişi müdahale ediyorsa (örneğin kiralanan dükkana haksız giren bir başkası satış yapmanıza engel oluyor ya da evinize bir komşu sürekli girip çıkıyor), kiracı da bu haksız müdahaleye son verilmesi için dava açabilir. Kira gibi şahsi hak sahipleri, kiraladıkları mal üzerindeki kullanım haklarına yapılan saldırılara karşı bu davayı kendi adlarına açabilir.
- Dolaylı Müdahale Örnekleri: Haksız el atma her zaman doğrudan malı işgal etmek şeklinde olmayabilir; dolaylı yollarla da gerçekleşebilir. Örneğin, büyük bir kamyonun sürekli sizin arsanıza çöp dökmesi doğrudan doğruya bir fiili el atmadır. Diğer yandan komşunuzun kendi arsasına yaptığı yüksek bir yapı nedeniyle sizin evinizin manzarasının veya güneş ışığının tamamen kesilmesi, eğer normal ve yasal sınırları aşan bir durum ise, dolaylı bir müdahale olarak değerlendirilebilir. Bu gibi durumlarda da müdahalenin hukuka aykırı ve katlanılamaz düzeyde olması şartıyla dava açılabilir.
Haksız el atma sayılan fiillerin ortak özelliği, malikin ya da hak sahibinin rızası dışında ve hukuken geçerli bir hakka dayanmaksızın yapılmalarıdır. Müdahaleyi gerçekleştiren kişinin kötü niyetli veya kusurlu olması şart değildir; sonuçta hakka tecavüz oluşturan bir eylem varsa, bu eylem haksızdır. Önemli olan, müdahalenin hiçbir hukuki gerekçeye dayanmamasıdır. Yukarıdaki örnekler dışında da malınız üzerindeki hakimiyetinizi engelleyen her türlü haksız davranış el atmanın önlenmesi davasına konu edilebilir.
El Atmanın Önlenmesi Davasını Kimler Açabilir?
El atmanın önlenmesi davasını mülkiyet hakkı ihlal edilen malik açabileceği gibi, her zaman sadece malikin dava açması gerekmez. Kanuna ve yerleşik içtihatlara göre, taşınır veya taşınmaz mal üzerindeki ayni hak sahipleri ve hatta bazı durumlarda şahsi hak sahipleri de bu davayı açma hakkına sahiptir. Davayı açabilecek kişileri kısaca şöyle sıralayabiliriz:
- Mülkiyet Sahibi (Malik): Bir şeyin tapuda kayıtlı maliki, o şey üzerindeki mülkiyet hakkından doğan yetkileri engellenirse bu davayı açabilir. Malik, mülküne yönelik her türlü haksız müdahaleye karşı koruma talep etme hakkına sahiptir. Örneğin ev sahibi, evine izinsiz giren veya evini haksız işgal eden birine karşı davacı olabilir.
- Sınırlı Ayni Hak Sahibi: Mülkiyet dışında, taşınmaz üzerinde intifa hakkı, oturma (sükna) hakkı, üst hakkı, geçit hakkı gibi sınırlı ayni hakları bulunan kişiler de haklarına yapılan tecavüzlere karşı el atmanın önlenmesi davası açabilirler. Örneğin bir ev üzerinde intifa (yaşam boyu kullanım) hakkınız varsa ve bir başkası gelip evde oturuyorsa ya da kullanımınızı engelliyorsa, siz de ayni hak sahibi olarak davacı olabilirsiniz.
- Kiracı veya Diğer Şahsi Hak Sahipleri: Taşınmazı kiralayan kiracı gibi, bir sözleşmeden doğan kişisel hak sebebiyle o malı kullanma hakkına sahip kişiler de üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı bu davayı açabilir. Örneğin dükkânı kiralayan kiracı, dükkâna sürekli girerek satış yapmasına mani olan üçüncü bir kişiye karşı müdahalenin men’i davası açabilir. Yine, arsa malikiyle yaptığı anlaşma ile arazide ürün yetiştirme hakkı elde etmiş bir kişi (örn. tarımsal kullanım izni) bu hakkı engellenirse dava yoluna başvurabilir.
- Paydaş veya Ortak Mülkiyet Sahipleri: Bir taşınmazın birden fazla maliki varsa (hisseli tapu, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti durumlarında), her bir ortak tek başına müdahalenin önlenmesi davası açabilir. Bu, özellikle üçüncü kişilere karşı böyledir: Ortaklardan biri tüm ortaklığın yararına müdahaleyi önlemek için dava açabilir ve kazanırsa karar taşınmazın bütünü hakkında etkili olur. Ayrıca ortaklardan biri diğer ortak veya ortaklara karşı da kendi kullanımının engellenmesi halinde dava açabilir. Örneğin iki hissedarın bulunduğu bir arsada A, B’nin arsayı kullanmasına engel olacak şekilde her yeri kapatmışsa, B hissesi oranına bakılmaksızın tüm arsa için el atmanın önlenmesini talep edebilir. Not: Eğer ortaklardan biri, kendi payına karşılık düşen belirli bir bölümü fiilen çekişmesiz kullanıyorsa, o kısım için diğerinin dava açma imkanı olmayabilir. Fakat genel olarak, ortak mülkiyette de haksız müdahaleye uğrayan paydaş, diğer paydaşa karşı haklarını koruyabilir.
- Mirasçılar: Mülkiyet hakkı sahibi vefat etmişse, onun mirasçıları (yasal ya da atanmış mirasçıları) da miras yolu ile malikin haklarına sahip olduklarından, terekeye ait mallara yönelik haksız el atma durumlarında dava açabilirler. Örneğin muristan kalan bir evi, mirasçılardan habersiz biri işgal etmişse, mirasçılar malikin halefi sıfatıyla müdahalenin men’ini isteyebilir.
Özetle, davayı açabilecek kişiler mal üzerinde ayni bir hakka veya korunmaya değer bir kullanım hakkına sahip olan herkestir. Taşınmaz mallarda bu genellikle tapuda adına kayıtlı malik veya o malda ayni hakkı olan kişi demektir. Taşınır mallarda ise mülkiyet karinesi zilyetlikte olduğundan, eşyayı elinde bulunduran ve mülkiyet hakkına sahip olduğunu ispat eden kişi bu davayı açabilir. Kiracılar gibi sözleşmeye dayalı hak sahipleri de, kendi hakları ihlal edildiği ölçüde davacı konumunda bulunabilir. Önemli olan, davacının ilgili mal üzerinde meşru bir hakka sahip olması ve bu hakkın kullanılmasının haksız müdahale ile engellenmesidir.
Davalı Taraf (Kime Karşı Dava Açılır?)
El atmanın önlenmesi davasında davalı, haksız müdahalede bulunduğu iddia edilen kişi veya kişilerdir. Yani davanın muhatabı, mal üzerinde hukuka aykırı şekilde tasarrufta bulunan, kullanan ya da malikin haklarını kısıtlayan taraf olacaktır. Bu genellikle:
- Taşınmazı Haksız İşgal Eden Kişi: Örneğin evinizi, arsanızı izinsiz kullanan, boşaltmayan, işgal eden şahıs doğrudan davalıdır. Birden fazla kişi birlikte müdahalede bulunuyorsa (örneğin bir aile topluca oturuyor veya birden fazla şahıs ortaklaşa eylem yapıyorsa) hepsi birlikte davalı gösterilebilir.
- Komşu Parsel Maliki veya Müdahaleyi Yapan Kişi: Eğer müdahale komşu taşınmazdan kaynaklanıyorsa (taşkın yapı, duvar çekme, vs.), bu fiili gerçekleştiren komşu malik ya da fiili yapan kişi davalı olur. Mesela komşu arazide inşaat yapan müteahhit sizin arsaya tecavüz ediyorsa, hem o işi yapan hem de arsa sahibi sorumlu olabilir; somut olaya göre davanın muhatabı belirlenir.
- Hak İhlaline Sebep Olan Üçüncü Kişi: Kiracının hakkına müdahale varsa, müdahale eden üçüncü kişi davalı olacaktır. Örneğin bir işletmenin kiraladığı dükkana gelip müşterileri rahatsız eden başka bir esnaf ise davalı odur.
- Ortak Mülkiyette Müdahalede Bulunan Diğer Ortak: Eğer dava, bir paydaşın diğer paydaş(lar)a karşı açtığı durumdaysa, taşınmazı tek taraflı kullanarak diğerini dışlayan paydaş davalı konumdadır.
Dava açılırken, müdahaleyi gerçekleştiren herkesin tespiti ve dahil edilmesi önemlidir. Örneğin taşınmazınızı haksız işgal eden kişi orada ailesiyle yaşıyorsa, mümkünse sadece aile bireylerinden birine değil, orada fiilen bulunan tüm yetişkinlere karşı dava açmak daha etkili olabilir. Yine bir şirket tarafından müdahale söz konusuysa (örneğin bir şirket sizin tarlanız üzerinden izinsiz boru hattı geçirmişse), ilgili şirket tüzel kişilik olarak davalı gösterilir.
Davalı, dava sürecinde kendi fiilinin hakka aykırı olmadığını ispatlamaya çalışabilir. Örneğin müdahalenin bir sözleşmeye dayandığını veya bir irtifak hakkı bulunduğunu ileri sürebilir. Ancak böyle bir yasal hakka dayanamıyorsa, mahkeme sonunda davalının haksız müdahaleye son vermesine karar verecektir.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
El atmanın önlenmesi davasında görevli ve yetkili mahkeme konusu, davanın doğru yerde açılması için önemlidir:
- Görevli Mahkeme: Bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme, genel hukuk mahkemesi olan Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. El atmanın önlenmesi, bir mülkiyet hakkı ihlali olduğu için, özel bir ihtisas mahkemesi yoktur; genel mahkeme görevlidir. Dolayısıyla dava dilekçesi, ilgili yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’ne hitaben hazırlanır. (Bazı durumlarda, eğer müdahale bir kira ilişkisinden kaynaklanıyorsa Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gidebileceği düşünülebilir; ancak mülkiyet hakkına dayalı talep olduğunda yine Asliye Hukuk bakar.)
- Yetkili Mahkeme: Taşınmaz mallarla ilgili davalarda yetkili mahkeme, kural olarak taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Bu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öngörülen ve çoğu zaman kesin yetki niteliğinde olan bir kuraldır. Yani dava, müdahaleye konu taşınmaz hangi il/ilçede ise oradaki ilgili Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmalıdır. Örneğin İstanbul’daki bir arsa için, arsanın bulunduğu ilçede Asliye Hukuk Mahkemesi yetkilidir. Taşınır mallarda ise, özel bir yetki kuralı bulunmadığından genel yetki kuralları geçerlidir. Bu durumda davalı gerçek kişinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılabilir. (Alternatif olarak haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesi de yetki kuralları çerçevesinde düşünülebilir.)
Özetle, taşınmazlara ilişkin el atmanın önlenmesi davalarında davayı mutlaka taşınmazın yer aldığı yer mahkemesinde açmak gerekir. Taşınırlar için dava açacağınız kişi neredeyse orada açmanız genellikle en doğrusudur. Doğru yer mahkemesinde dava açılmazsa, yetki itirazı nedeniyle süreç uzayabilir veya dava reddedilebilir. Bu nedenle, avukatınıza başvurarak davayı doğru mahkemede ikame ettiğinizden emin olmalısınız.
El Atmanın Önlenmesi Davası Süreci
El atmanın önlenmesi davası açmadan önce ve dava boyunca belli adımlar izlenir. Dava sürecinin genel işleyişi şöyle özetlenebilir:
- Ön Hazırlık ve İhtar: Her ne kadar kanunen dava açmadan önce karşı tarafa ihtar (uyarı) göndermek zorunlu değilse de, uygulamada bazen avukatlar tarafından ihtarname gönderilerek müdahalenin gönüllü olarak sonlandırılması istenir. Bu, özellikle komşuluk ilişkisinde veya eski malik gibi taraflar arasında bazen çözüm sağlayabilir. Ancak ihtar çekilmemiş olması dava açmaya engel değildir; yani ihtar şartı aranmaz. Eğer müdahale devam ediyorsa, doğrudan dava açılabilir.
- Dava Dilekçesinin Hazırlanması: Davacı (hak sahibi), bir dilekçe ile Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak davayı açar. Dilekçede; davacı ve davalıların kimlik bilgileri, müdahalenin konusu ve nasıl gerçekleştiği, davacının hakkı ve dayanakları (tapu kaydı, sözleşme vb) açıkça anlatılır. Müdahalenin ne şekilde sonlandırılması istendiği de talep kısmında belirtilir. Örneğin “davalının mülkiyete haksız el atmasının men’ine, taşınmazı derhal boşaltmasına” gibi ifadelerle talep belirtilir. Eğer ecrimisil (tazminat) talebi de varsa, dilekçede ayrıca istenir (aksi halde hakim kendiliğinden tazminata hükmedemez).
- Harç ve Masrafların Ödenmesi: Davayı açarken belirli oranda mahkeme harcı ve masraflar peşin ödenir. El atmanın önlenmesi davaları, konusu para ile değerlendirilebilen davalardan sayılır; bu nedenle nispi harç söz konusudur. Harç miktarı, müdahaleye konu malın değeri üzerinden hesaplanır (örneğin taşınmazın değeri esas alınır). Ayrıca tebligat, keşif gideri gibi masraflar da peşin yatırılır. Davayı kazanan taraf, yargılama sonunda bu masrafları haksız çıkana yükletebilir.
- Cevap ve Ön İnceleme: Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilir. Davalı, kanuni süre içinde cevap dilekçesi vererek iddiaları kabul veya inkâr eder, kendi savunmasını sunar. Ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları netleştirilir, uyuşmazlık konuları belirlenir ve eğer mümkünse sulh (uzlaşma) imkanı araştırılır.
- Delil Toplama ve Keşif: El atmanın önlenmesi davalarında çoğunlukla bilirkişi incelemesi ve keşif önemli yer tutar, özellikle taşınmaz davalarında. Mahkeme, taşınmaz üzerinde haksız müdahale iddiasını somutlaştırmak için mahallinde keşif yapabilir. Keşif sırasında genellikle bir bilirkişi (örneğin kadastro/harita mühendisi) görevlendirilerek taşınmazın sınırları, müdahalenin durumu ölçülür, fotoğraflar çekilir ve bir rapor hazırlanır. Taraflar da keşif mahallinde hazır bulunup iddialarını gösterirler. Taşınır mallarda ise gerekirse mala dair inceleme yapılabilir ya da tanık beyanlarıyla durum tespit edilir.
- İhtiyati Tedbir Talepleri: Dava devam ederken müdahalenin sürmesi büyük zararlara yol açıyorsa, davacı geçici hukuki koruma talep edebilir. Örneğin, davalı taşınmaz üzerinde inşaata devam ediyorsa, ihtiyati tedbir kararı ile inşaatın durdurulmasını mahkemeden isteyebilir. Mahkeme uygun görürse teminat karşılığında dava sonuçlanana kadar müdahaleyi geçici olarak durduran bir tedbir kararı verebilir. Bu sayede nihai karar beklenmeden fiili durumun kötüye gitmesi engellenir.
- Yargılama ve Karar: Tüm deliller sunulup, bilirkişi raporu ve tarafların beyanları değerlendirildikten sonra mahkeme karar aşamasına gelir. Hakim, davacının mülkiyet hakkı veya ilgili hakkı ispatlanmışsa ve haksız müdahalenin varlığını da tespit etmişse, davanın kabulüne karar verir. Kararda genellikle “davalının filanca taşınmaz üzerindeki haksız müdahalesinin önlenmesine” gibi ifadelerle, davalının belirli eylemleri yapmasının yasaklanması veya belli eylemleri gerçekleştirmesine hükmedilir (örneğin yapıyı yıkmak, evi boşaltmak, eşyaları kaldırmak gibi). Eğer dilekçede talep edilmişse, uğranılan zarar için ecrimisil tazminatına da karar verilebilir ve ayrıca müdahalenin sonucu olan yapının yıkımı gibi hususlar hükme bağlanabilir.
- Kararın Kesinleşmesi ve İcra: Mahkemenin verdiği karar, taraflara tebliğ edilir. Taraflar istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurabilir. Genel olarak, el atmanın önlenmesi kararları, içeriği itibariyle bir taşınmaz hakkını etkilediğinden, kesinleşmeden icraya konulamaz. Yani davalı kararı temyiz ederse Yargıtay incelemesi bitmeden müdahalenin fiilen sonlandırılması için zorla icra takibi yapılamaz. (Bu durumun istisnası, eğer davada taşınmazın aynına ilişkin bir çekişme yok ise kararın temyizden önce de icra edilebileceğine dair bazı uygulamalar olsa da, uygulamada genellikle kararın kesinleşmesi beklenir.) Karar kesinleştikten sonra, davacı icra dairesine başvurarak hükmün infazını talep edebilir. İcra aşaması aşağıda ayrıca ele alınmıştır.
El atmanın önlenmesi davası süreci, somut olaya göre 6 ay ile 1.5 yıl veya daha uzun sürebilir. Delil durumuna, bilirkişi incelemesine ve mahkemelerin iş yüküne göre ilk derece yargılaması tamamlanır. Karar sonrası istinaf/temyiz süreçleri ile birlikte tamamen sonuçlanması birkaç yılı bulabilir. Bu süreçte davacının hakları tedbirlerle korunmaya çalışılır. Davayı kazanması halinde de uğradığı zararlar için eğer talep ettiyse tazminat (ecrimisil) alabilir.
İspat Yükü ve Kullanılabilecek Deliller
El atmanın önlenmesi davasında ispat yükü, genel hukuk kuralları gereği davacıdadır. Davacı, öncelikle kendisinin ilgili mal üzerinde ayni veya şahsi bir hakka sahip olduğunu kanıtlamalıdır. Ardından da davalının bu hakka haksız bir şekilde müdahale ettiğini ispatlamalıdır. Türk Medeni Kanunu m.6 ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.190 gereği, iddialarını ispat etmek yükümlülüğü iddia sahibine aittir.
Davacının İspat Etmesi Gerekenler:
- Mülkiyet veya Hak Sahipliği: Taşınmazlarda tapu kaydı en güçlü delildir. Davacı malikse, kendi adına kayıtlı tapu senedini mahkemeye sunar. Eğer davacı intifa hakkı sahibi, kiracı gibi farklı bir hak sahibi ise bunu gösteren resmi belge veya sözleşmeyi sunmalıdır. Taşınır mallarda, davacı malı fiilen elinde bulunduruyorsa zaten zilyetlik karinesiyle mülkiyeti varsayılır ancak yine de fatura, ruhsat gibi mülkiyet belgeleri yardımcı olur.
- Haksız Müdahale Olgusu: Davacının, davalının hangi fiille hakkına saldırdığını somutlaştırması ve kanıtlaması gerekir. Bu kapsamda her türlü delil kullanılabilir:
- Tanık İfadeleri: Eğer davaya konu müdahale tanıkların görebileceği bir durumsa (örneğin birinin arsaya girip kullandığı, ürün topladığı vs.), komşular, çevredekiler tanık olarak dinletilip müdahaleyi doğrulayabilir.
- Fotoğraf ve Video Kayıtları: Özellikle taşınmaz üzerindeki yapılar, işgaller fotoğraflarla belgelenebilir. Örneğin bahçenize davalının koyduğu eşyaların fotoğrafı, komşu duvarının arsınıza geçtiğini gösteren resimler delil olabilir.
- Keşif ve Bilirkişi Raporu: Mahkemenin yaptığı keşif sırasında atanacak bilirkişi teknik ölçümler yapar ve rapor sunar. Örneğin harita mühendisi, davalının duvarının 50 cm davacının arsasına tecavüz ettiğini belirten bir rapor hazırlarsa bu güçlü bir delildir. Keşif tutanağına geçen hakim gözlemleri de delil değerindedir.
- Resmi Tutanaklar: Bazen kolluk kuvvetlerine yapılan şikâyetler sonucu tutulan tutanaklar veya muhtarlıkça düzenlenen belgeler olabilir. Örneğin, köy muhtarının arsa üzerinde başkasının ektiğine dair tutanağı varsa bu da destekleyicidir.
- Yazılı Belge ve Sözleşmeler: Müdahalenin hukuki dayanaksız olduğunu göstermek için belgeler sunulabilir. Örneğin davalı kira sözleşmesine dayandığını iddia ediyorsa, davacı o sözleşmenin sona erdiğini kanıtlayan ihtar veya fesih bildirimi sunabilir.
Davalının İspat Yükü: Davalı taraf ise genellikle iki şekilde savunma yapar:
- Müdahale etmediğini iddia edebilir – bu durumda müdahale olgusunun olmadığını ispat yükü tam olarak davacıdadır, davalı sadece kendi eyleminin olmadığını gösterebilir.
- Müdahalede bulunduğunu kabul ediyorsa, bunun hukuki bir sebebe dayandığını ispat yükünü üstlenir. Yani, davalı “Evet kullanıyorum ama kiracıyım” veya “Bu yapı için komşudan izin aldım” gibi bir savunma yapıyorsa, bu iddiasını kanıtlamalıdır. Örneğin geçerli bir kullanım izni, irtifak hakkı belgesi, kira kontratı vb. sunabilirse müdahalenin haksız olmadığı sonucu çıkabilir.
İspat aşamasında mahkeme, tarafların sunduğu delilleri değerlendirir ve gerekiyorsa ek delil isteyebilir. Bilirkişi raporu genelde belirleyici olur, özellikle taşınmaz sınır ihtilaflarında teknik raporlar hakimin kanaatini oluşturur. Sonuçta, davacı hak sahibi olduğunu ve müdahalenin haksızlığını ispatlarsa davayı kazanacaktır.
Karar ve Müdahalenin Nasıl Önleneceği
Mahkeme, yapılan yargılama sonunda davacıyı haklı bulursa el atmanın önlenmesi kararı verir. Peki bu kararın içeriği nedir ve haksız müdahale nasıl fiilen önlenir?
Mahkeme kararında, davalı tarafa belirli bir fiili yapma veya yapmama yükümlülüğü getirilir. Bu, davanın konusuna göre değişir:
- Taşınmazın haksız işgali söz konusu ise, taşınmazın tahliyesine (boşaltılmasına) karar verilir. Örneğin davalıya ait kişiler ve eşyaların belli bir süre içinde taşınmazdan çıkarılması hükmedilir.
- Taşkın yapı gibi bir durumda, yapının davacının mülküne tecavüz eden kısmının yıkımı/kaldırılması kararlaştırılır. Yani davalının kendi yapısını belirlenen sınırlar dahilinde geri çekmesi, aksi halde yıkılarak kaldırılması hükmü verilir.
- Davalı, davacının kullanımını engelleyici bir davranışta bulunuyorsa, bu davranıştan men edilmesine hükmedilir. Örneğin bir yolun geçişini kapatma müdahalesi varsa, davalının yolu kapatmaktan men’ine, engelleri kaldırmasına karar verilir.
- Bir taşınır mal söz konusuysa (örneğin davalı haksız olarak bir makineye el koyduysa), o malın davalıdaki zilyetliğinin sona erdirilip davacıya bırakılması kararı verilebilir. Aslında bu istihkak davasına girse de bazen talepler iç içe olabilir.
Kararın amacı müdahaleyi sona erdirmektir. Hakim hükmü açık ve uygulanabilir şekilde formüle eder. Örneğin “Davalının İstanbul ili X ilçesi Y mahallesi 123 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki haksız müdahalesinin önlenmesine, davalının taşınmazı 15 gün içinde tamamen tahliye etmesine, aksi halde zorla tahliye edileceğine” şeklinde bir karar verilebilir. Eğer ecrimisil istenmiş ve haklı bulunmuşsa, kararda geçmiş dönem haksız kullanımlar için belirli bir tazminat miktarının davalıdan alınarak davacıya ödenmesi de hüküm altına alınır.
Müdahalenin nasıl önleneceği, esasında bu mahkeme kararının icrası (uygulanması) ile gerçekleşir. Karar çıktıktan sonra davalı kendi rızasıyla hükme uygun davranırsa sorun kalmaz. Örneğin kendiliğinden evi boşaltır, yapıyı yıkar veya engellemeyi durdurur. Ancak genellikle haksız müdahalede bulunan taraf direnç gösterebilir. Bu durumda devreye icra dairesi ve gerekirse kolluk girer.
Aşağıda icra sürecini detaylandıracağız, fakat şunu vurgulayalım: El atmanın önlenmesi kararları kural olarak kesinleştikten sonra icra edilir. Yani davalı temyize giderse, üst mahkeme süreci beklenir (istisna olarak eğer ortada mülkiyet yönünden bir ihtilaf yoksa mahkeme, kararın kesinleşmeden de icra edilebileceğine hükmedebilir, ancak uygulamada bu nadirdir). Kesinleşen karar icraya konulduğunda, devletin cebri icra organları müdahaleyi fiziksel olarak sonlandırır. Örneğin icra memuru polis eşliğinde gelip evi tahliye eder, duvarı yıkar veya engelleri kaldırır. Böylece mülkiyet hakkı sahibinin tasarrufuna yönelik haksız el atma fiili ortadan kaldırılmış olur.
Kararın Uygulanması (İcra ve Tahliye Süreci)
El atmanın önlenmesi davasını kazanan davacı için en önemli aşama, mahkeme kararının uygulanması safhasıdır. Mahkeme kararı tek başına yeterli olmayabilir; karşı taraf kendiliğinden hükme uymazsa, kararın icra yoluyla infazı gerekir. Kararın uygulanması süreci şu şekilde işler:
- Kesinleşme ve İlamlı İcra: Mahkemenin verdiği müdahalenin men’i kararı, kural olarak kesinleştikten sonra icra edilebilir hale gelir (Yukarıda belirtildiği gibi, özellikle taşınmazın aynına ilişkin konularda Yargıtay kararı beklenir). Karar kesinleştikten sonra davacı, icra dairesine başvurarak ilam (mahkeme ilamı)lı icra takibi başlatır. İcra dairesi, kararda belirtilen yükümlülükleri yerine getirmesi için davalıya bir icra emri gönderir.
- Süre Verme: İcra emrinde, davalıya kararı kendiliğinden yerine getirmesi için genellikle belirli bir süre tanınır (örneğin 7 gün içinde taşınmazı boşaltması gibi). Bu süre içinde davalı müdahaleyi sonlandırırsa, süreç barışçıl şekilde tamamlanır.
- Zorla İcra: Davalı verilen süreye rağmen karara uymazsa, icra memurları cebri icra yetkilerini kullanarak müdahaleyi ortadan kaldırır. Örneğin tahliye kararı ise, icra memuru polis zoruyla eve girerek davalıyı ve eşyalarını dışarı çıkartır (gerekirse depo veya yediemine bırakır). Yıkım kararı varsa, belediye ekipleri veya ilgili birimler icra memurunun gözetiminde yapının haksız kısımlarını yıkarak müdahaleyi bitirir.
- Masrafların Karşı Tarafa Yüklenmesi: Zorla icra safhasındaki masraflar (örneğin çilingir ücreti, nakliye masrafı, yıkım gideri vb.) genellikle davalıdan tahsil edilir. Zira karar gereğinin zorla yerine getirilmesinden doğan maliyetler de haksız çıkan tarafa ait olacaktır. İcra memuru bu masrafları avans olarak davacıdan alıp işin sonunda davalıya yükleyebilir.
- Direnme Halinde: Çok nadir de olsa davalı taraf fiilen direnmeye kalkarsa (mesela tahliye sırasında kapıyı kilitleyip açmamak, fiziki engel oluşturmak gibi), kolluk kuvvetleri (polis/jandarma) icra memuruna yardımcı olur ve direnci kırar. Bu tür durumlar genelde ek güvenlik önlemleriyle aşılır ve davalı ayrıca direnmenin getirebileceği cezai yaptırımlarla karşılaşabilir.
- İlamın İcrası Sırasında Ecrimisil ve Tazminat: Eğer karar içerisinde ecrimisil tazminatı da hükmedilmişse, icra takibinde bu para alacağı için de işlem yapılır. Davalı ödemeyi yapmazsa, haciz gibi yollarla tahsil yoluna gidilir. Yani, icra takibi hem müdahalenin kaldırılması hem de para alacaklarının tahsili şeklinde çift yönlü ilerleyebilir.
Kararın uygulanmasıyla birlikte, davacının mülkiyet hakkı üzerindeki engel kalkmış olur. Taşınmazına yeniden tam olarak kavuşur, yapısı kurtulur veya malı geri gelir. Uygulamada, özellikle tahliye işlemlerinde, mahkeme kararında yazan sürelere dikkat etmek gerekir. Bazı kararlar “X gün içinde boşaltmaya” hükmedebilir; bu durumda o süre geçmeden icraya başvurulamamaktadır. Avukatınız icra aşamasını titizlikle takip ederek, hükmün doğru şekilde infaz edilmesini sağlar.
Son olarak, el atmanın önlenmesi kararının kesinleşmesinin gerektiği kuralına dikkat etmek gerekir. Eğer davalı üst mahkemelere gitmeyip kararı kabul etmişse, kesinleşme beklemeden de kendiliğinden icraya gelebilir. Fakat davalı temyize gitmişse, kararın icrası normalde durur. Bu noktada, bazen davacılar çok acil durumlarda tedbiren infaz veya temyiz sürecinde bekletici mesele talebi gibi yollara başvursa da, genel uygulama sabretmek yönündedir. Bu nedenle, hukuki süreç uzasa da sonunda alınan karar devlet gücüyle de olsa uygulanacak ve hak yerini bulacaktır.
El Atmanın Önlenmesi Davası ile Ecrimisil İlişkisi
Ecrimisil, haksız işgal tazminatı anlamına gelen ve çoğunlukla el atmanın önlenmesi davalarıyla birlikte gündeme gelen bir hukuki taleptir. Ecrimisil kavramı, Türk Medeni Kanunu m.995’te düzenlenen “iyi niyetli olmayan zilyedin, malı iade ederken ödemekle yükümlü olduğu tazminat” esasına dayanır. Basitçe anlatmak gerekirse, bir kişi haksız yere (kötü niyetle) başkasının malını kullanmışsa, kullandığı süre boyunca elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği ürünlerin, yararların bedelini mal sahibine ödemek zorundadır. İşte bu bedel, ecrimisil olarak adlandırılır.
El atmanın önlenmesi davası ile ecrimisil talebi genellikle bir arada gündeme gelir, çünkü:
- El atmanın önlenmesi davasıyla müdahale sona erdirilir (ileriye dönük koruma sağlanır).
- Ecrimisil davasıyla ise geçmiş dönem için uğranılan zarar veya mahrum kalınan kazanç telafi edilir (geriye dönük maddi haklar sağlanır).
Ecrimisil talebi iki şekilde ileri sürülebilir:
- El atmanın önlenmesi davasıyla birlikte: Davacı, dava dilekçesinde sadece müdahalenin durdurulmasını değil, aynı zamanda davalının haksız kullanımı nedeniyle uğradığı zararın tazminini de talep edebilir. Bu talep “ecrimisil” adıyla belirtilir ve genellikle davalının haksız işgal ettiği süre boyunca maldan elde edilebilecek kira bedeli veya ürün geliri gibi hesaplanır. Örneğin, arsanız 2 yıldır haksız işgal edilmişse, emsal kira değeri üzerinden 2 yıllık ecrimisil istenebilir. Mahkeme, uygun görürse hem müdahalenin men’ine hem de belli bir tazminat ödenmesine hükmeder.
- Ayrı bir ecrimisil davası olarak: Davacı, müdahaleyi sonlandırmaya odaklanıp önce el atmanın önlenmesi davasını açabilir, tazminat talebini daha sonra ayrı bir dava ile de ileri sürebilir. Genelde uygulamada bir arada açılsa da, bazı durumlarda müdahale kaldırıldıktan sonra zararın net olarak hesaplanması için ecrimisil davası ayrıca açılır. Dikkat: Ecrimisil taleplerinde zamanaşımı süresi 5 yıldır; haksız işgalin öğrenilmesinden itibaren geriye dönük en fazla 5 yıllık tazminat istenebilir. Bu nedenle, daha uzun süreli işgallerde sadece son 5 yıla ait ecrimisil alınabilir.
Ecrimisil hesaplanırken, haksız kullanan kişinin elde ettiği yarar ölçü alınır. Örneğin arsa üzerinde ektiği ürünlerden kazandığı para veya bir evde bedelsiz oturarak ödemekten kurtulduğu kira bedeli, ecrimisil miktarını belirler. Eğer davalı malı kullanarak kazanç elde etmemiş olsa bile, mal sahibi o malı o süre zarfında kiraya verebilirdi varsayımıyla bir kira bedeli hesaplanır. Bu konuda genellikle bilirkişi raporları alınır.
Ecrimisil ile el atmanın önlenmesi davalarının ilişkisi önemli bir noktayı içerir: Eğer müdahaleye konu mal birden çok kişinin ortak malı ise (örneğin hisseli tapu), müdahalenin önlenmesini her bir paydaş tek başına tüm mal için talep edebilir, ancak ecrimisil talebinde her paydaş kendi payı oranında tazminat isteyebilir. Diyelim ki iki hissedarın arsasının tamamı işgal edilmiş; paydaşlardan biri dava açtı. Mahkeme müdahaleyi tüm arsa için sonlandırır, ancak tazminata hükmederken davayı açan paydaş, kendi payı oranında (örneğin %50 hissesi varsa ecrimisilin %50’sine) hak kazanır. Diğer paydaş da isterse kendi payı için ayrıca dava açabilir.
Sonuç olarak, ecrimisil davası, el atmanın önlenmesi davasının bir nevi tamamlayıcısıdır. Mülkiyet hakkı sahibi, haksız işgalciye karşı hem “müdahaleyi durdur, malımı geri ver” diyebilir, hem de “bugüne kadar malımı kullandığın sürelerin bedelini öde” diyebilir. Ancak her ikisi için de talepte bulunmayı unutmamalı veya zamanında ayrı davalar açmalıdır. Ecrimisil talep edilmediğinde, sadece müdahale sona erdirilir fakat mal sahibi geçmiş kaybı için bir şey alamaz. Bu yüzden uygulamada avukatlar genellikle iki talebi bir arada ileri sürerler.
El atmanın önlenmesi ve ecrimisil konuları, gayrimenkul hukukunda teknik detaylar içerdiğinden, hak kaybı yaşamamak için profesyonel destek almak önemlidir. Avukat yardımıyla doğru zamanda doğru davayı açmak, hem mülkiyet hakkınızı koruyacak hem de uğradığınız zararların tazminini sağlayacaktır.

El Atmanın Önlenmesi Davası Şartları ve Özellikleri
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
El atmanın önlenmesi davası ne demektir?
El atmanın önlenmesi davası, mülkiyet hakkı sahibinin malına yapılan haksız müdahaleyi durdurmak için açtığı davadır. Malik veya ilgili hak sahibi, mal üzerindeki kullanım ve tasarruf yetkisini engelleyen kişiye karşı bu davayı açarak müdahalenin sona erdirilmesini sağlar. Bu dava “müdahalenin men’i” olarak da bilinir.
Hangi durumlar el atmanın önlenmesi davasına girer?
Başkasının malını izinsiz kullanma, taşınmazı haksız işgal etme, komşu yapısının arazinize tecavüz etmesi (taşkın yapı), ortak malda diğer paydaşın kullanımını engellemesi, izinsiz ekim-biçim yapma gibi durumlar bu davaya konu olabilir. Önemli olan, müdahalenin hukuki bir dayanağı olmadan mal sahibinin hakkını ihlâl etmesidir.
El atmanın önlenmesi davasını kimler açabilir?
Bu davayı malın maliki (tapulu sahibi) açabilir. Ayrıca intifa hakkı, oturma hakkı gibi sınırlı ayni hak sahipleri de kendi hakları ihlal edilirse dava açabilirler. Kiracı gibi şahsi hak sahipleri de kiraladıkları malda üçüncü kişilerin müdahalesine maruz kalırsa el atmanın önlenmesini talep edebilirler. Paylı veya elbirliği mülkiyette her bir ortak/paydaş da tek başına dava açma hakkına sahiptir.
El atmanın önlenmesi davası kime karşı açılır?
Dava, mal üzerinde haksız müdahalede bulunan kişiye veya kişilere karşı açılır. Taşınmazı haksız işgal eden, malınızı izinsiz kullanan kim ise davalı odur. Eğer birden fazla kişi birlikte müdahale ediyorsa hepsi davalı olabilir. Komşu taşınmazdan taşkın yapı söz konusuysa, o yapıyı yapan ve sorumlu olan kişi (genellikle komşu malik) davalı olur.
El atmanın önlenmesi davası hangi mahkemede açılır?
Görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Taşınmazlar (arsa, ev vb.) ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Taşınır mallarda ise genel yetki kuralı geçerli olup davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.
Dava açmadan önce karşı tarafa ihtar göndermek gerekir mi?
Hayır, kanunen ihtarname göndermek zorunlu değildir. Yani müdahale varsa doğrudan dava açabilirsiniz. Ancak uygulamada bazen ihtar gönderilip karşı tarafa müdahaleyi gönüllü olarak sonlandırma şansı verilir. Bu hem iyi niyet göstergesi olabilir hem de olası bir tazminat aşamasında kötü niyeti ortaya koyar. Fakat ihtar çekilmemesi davanın görülmesine engel olmaz.
El atmanın önlenmesi davasında zamanaşımı var mı?
Devam eden haksız müdahalelerde zamanaşımı işlemez. Bu dava, hukuki niteliği itibariyle süre sınırına tabi değildir çünkü müdahale sürdüğü sürece hak ihlali devam eder. Örneğin arazinize 10 yıldır haksız bir şekilde el atan kişiye karşı, müdahale hala devam ettiği müddetçe dava açabilirsiniz. Ancak müdahale sonlanmış ve zarar gördüyseniz, zarar (ecrimisil) talepleri için 5 yıllık zamanaşımı geçerli olabilir.
El atmanın önlenmesi davası ne kadar sürer?
Davanın süresi, mahkemelerin iş yüküne ve olayın karmaşıklığına göre değişir. Ortalama olarak ilk derece mahkemesinde 6 ay ile 1,5 yıl arasında sonuçlanabilir. Eğer bilirkişi incelemesi, keşif gibi süreçler varsa bu süre uzayabilir. Karara karşı istinaf ve temyiz yoluna gidilirse, dosyanın tamamen kesinleşmesi birkaç yılı bulabilir.
Mahkeme kararı kesinleşmeden uygulanabilir mi?
Genel olarak hayır. El atmanın önlenmesi kararları, özellikle taşınmaz mülkiyetini etkilediği için kesinleşmeden icraya konulamaz. Yani davalı kararı temyiz ederse, süreç bitmeden zorla müdahale kaldırtılamaz. Ancak, eğer davada mülkiyet hususu çekişmeli değilse (örneğin davalı mülkieti hiç iddia etmiyorsa), bazı durumlarda kararın kesinleşmesi beklenmeksizin icra edilebildiği uygulamalar da vardır. Yine de kural olarak, kararın kesinleşmesini beklemek gerekir.
Ecrimisil nedir, bu davada talep edilebilir mi?
Ecrimisil, haksız işgal tazminatı demektir. Davalının malınızı haksız kullanımı nedeniyle mahrum kaldığınız gelirin tazmini için ödenen paradır. El atmanın önlenmesi davasıyla birlikte ecrimisil de talep edilebilir. Dava dilekçesinde haksız kullanım süresi ve talep edilen tazminat belirtilerek istenir. Mahkeme, uygun görürse müdahalenin önlenmesine ek olarak belli bir tazminat ödenmesine karar verir. Eğer davayla birlikte istenmemişse, müdahale son bulduktan sonra ayrı bir ecrimisil davası da açılabilir (bu durumda geriye dönük en fazla 5 yıllık tazminat talep edilebilir).
Konu ile ilgili herhangi bir soru veya talebiniz olması halinde bizlerle her zaman iletişime geçebilir, dilediğiniz takdirde online danışmanlık hizmetimizden yararlanabilirsiniz.
Saygılarımızla,