Av. Gözde Yavuzer
  • Yayınlar
  • Uzmanlık Alanları
      • Gayrimenkul Hukuku
      • Aile Hukuku
      • Miras Hukuku
      • Kira Uyuşmazlıkları
      • İş Hukuku
      • Şirketler Hukuku
      • Start-Up Girişim Hukuku
      • Bilişim Hukuku
      • Kişisel Verilerin Korunması Hizmetleri
      • Marka Hukuku ve Tescil İşlemleri
      • E-Ticaret Hukuku
      • Trafik Kazaları ve Değer Kaybı Tazminatı
      • Kat Mülkiyeti Uyuşmazlıkları
      • Sağlık Hukuku ve Malpraktis
      • Uluslararası Vatandaşlık Hukuku
  • Uyum Danışmanlığı
  • Hakkımızda
  • Onlıne Danışmanlık
  • İletişim
  • Menu Menu
  • Anasayfa
  • Yayınlar
  • Uzmanlık Alanları
      • Gayrimenkul Hukuku
      • Aile Hukuku
      • Miras Hukuku
      • Kira Uyuşmazlıkları
      • İş Hukuku
      • Şirketler Hukuku
      • Start-Up Girişim Hukuku
      • Bilişim Hukuku
      • Kişisel Verilerin Korunması Hizmetleri
      • Marka Hukuku ve Tescil İşlemleri
      • E-Ticaret Hukuku
      • Trafik Kazaları ve Değer Kaybı Tazminatı
      • Kat Mülkiyeti Uyuşmazlıkları
      • Sağlık Hukuku ve Malpraktis
      • Uluslararası Vatandaşlık Hukuku
  • Uyum Danışmanlığı
  • Hakkımızda
  • Online Danışmanlık
  • İletişim

Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali Davası

Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali Davası

Miras hukuku, aile bağları ve malvarlığı düzenlemelerinin bir arada değerlendirildiği oldukça önemli bir alandır. Özellikle mirasçılıktan çıkarma konusu, hem miras bırakanlar hem de mirasçılar için hassas bir mesele olabilir. Mirasçılıktan çıkarma, Türk Medeni Kanunu’nun belirli şartlar altında miras bırakanın (murisin) saklı paylı mirasçısını mirastan mahrum bırakabilmesine olanak tanıyan bir hukuki işlemdir. Ancak bu işlem keyfi sebeplerle yapılamaz; kanunun öngördüğü haklı nedenlere dayanmalıdır. Aksi takdirde, mirastan çıkarılan kişinin yasal haklarını arayabileceği ve miras payını geri kazanabileceği bir mirasçılıktan çıkarma iptali davası gündeme gelebilir.

Bu makalede, mirasçılıktan çıkarma kavramını ve bu işlemin iptali davasını anlaşılır bir dille ele alacağız. Çıkarma sebeplerinin yasal temelleri, hangi hallerde mirasçılıktan çıkarma işleminin geçersiz sayılabileceği, vasiyetname ile çıkarma süreci, çıkarılan mirasçının dava hakkı ve ispat yükü gibi konulara değineceğiz. Ayrıca yargılama süreci ve muhtemel sonuçlarını açıklayacak, pratik dava örnekleriyle konuyu somutlaştıracağız. Son olarak, mirasçılıktan çıkarma işleminin tenkis davası ve muris muvazaası gibi diğer miras hukuku davalarıyla ilişkisini inceleyerek okuyucularımıza kapsamlı bir bakış sunacağız.

Mirasçılıktan Çıkarma Nedir? Yasal Dayanağı

Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakanın kanunen mirastan belirli bir pay alma hakkı olan bir mirasçısını (saklı paylı mirasçı) haklı bir sebebe dayanarak miras dışında bırakması anlamına gelir. Bu işlem genellikle bir vasiyetname veya miras sözleşmesi gibi ölüme bağlı tasarrufla gerçekleştirilir. Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) mirasçılıktan çıkarma kurumunun dayanakları ve sınırları açıkça düzenlenmiştir. Özellikle TMK md. 510 ve devamı maddelerinde, hangi koşullarda ve nasıl mirastan çıkarma yapılabileceği belirtilmiştir.

Mirasçılıktan çıkarma işlemi, çoğunlukla miras bırakanın saklı paylı mirasçılarını hedef alır. Saklı pay, belirli yakınlıkta akrabaların kanunen korunan miras payıdır. Türk hukukuna göre, saklı paylı mirasçılar murisin altsoyu (çocuklar ve torunlar), anne ve babası ile sağ kalan eşidir. Bu kişilerin miras paylarının belirli bir oranı kanunen güvence altındadır. Normal koşullarda, muris bir vasiyetname ile malvarlığını paylaştırırken saklı paylara dokunamaz; saklı paylara tecavüz eden tasarruflar tenkis davası ile düzeltilebilir. Ancak eğer saklı paylı mirasçı, kanunun öngördüğü çok ciddi bir yanlış veya kusurlu davranış içindeyse, miras bırakan onu mirastan çıkarmayı tercih edebilir. Bu, murisin olağan şartlarda korunan paylara dokunabilmesini sağlayan istisnai bir yoldur.

Mirasçılıktan çıkarmanın hukuki sonucu, çıkarılan kişinin mirastaki yasal hakkını yitirmesidir. Başka bir deyişle, geçerli bir şekilde mirastan çıkarılan bir mirasçı, miras bırakanın terekesinden pay alamaz ve hatta normalde sahip olduğu saklı payını dahi talep edemez. Örneğin, bir baba oğlunu hukuka uygun bir sebeple mirastan çıkarmışsa, oğul babasının mirasından pay alamayacağı gibi, kural olarak tenkis davası açarak saklı payını da isteyemez. Mirasçılıktan çıkarılan kişinin miras payı, sanki o kişi muristen önce vefat etmiş gibi, miras bırakanın diğer yasal mirasçılarına geçer. Eğer çıkarılan kişinin altsoyu varsa, bu durumda o altsoy (örneğin çıkarılan kişinin çocukları) dedeleri veya ninelerinin mirasından, çıkarılan kişinin yerine geçerek pay alabilirler. Bu yönüyle, mirasçılıktan çıkarma işlemi yalnızca hedef alınan kişiyi etkiler; onun çocukları, kanunun öngördüğü şekilde, dedelerinin/ninelerinin mirasından saklı paylarını talep edebilirler.

Mirasçılıktan Çıkarma Sebepleri (Yasal Temelleri)

Türk Medeni Kanunu, mirasçılıktan çıkarmanın keyfiliğe dönüşmemesi için sınırlı ve kesin sebepler öngörmüştür. Yani, bir mirasçı ancak kanunda yazılı belirli durumlar gerçekleşmişse miras dışında bırakılabilir. TMK md. 510’a göre saklı paylı bir mirasçının mirastan çıkarılabileceği iki temel sebep vardır:

  1. Mirasbırakana veya Yakınlarına Karşı Ağır Suç İşlenmesi: Eğer mirasçı, miras bırakana (yani ölene) veya onun çok yakınındaki sevdiği kişilere karşı kasten işlenmiş ağır bir suç işlemişse, muris o mirasçıyı mirastan çıkarabilir. Burada kastedilen “ağır suç”, sadece ceza kanunundaki teknik tanımla sınırlı değildir. Örneğin, mirasbırakana fiziksel şiddet uygulamak, onu ölümle tehdit etmek, malvarlığına ciddi zarar vermek gibi aile bağlarını derinden zedeleyen fiiller bu kapsama girebilir. Bu suçun illa ki mahkumiyetle sonuçlanmış bir ceza davası olması gerekmez; mirasbırakan açısından ailevi ilişkiyi koparacak düzeyde bir saldırı veya kötülük olması yeterlidir. Ayrıca suçun doğrudan mirasbırakana yönelik olması şart değildir; mirasbırakanın eşine, çocuklarına veya çok değer verdiği başka bir yakınına karşı işlenmiş ciddi bir suç da mirastan çıkarma sebebi olabilir. Örneğin, bir evlat babasının eşine (yani kendi annesine veya üvey annesine) ağır bir fiziksel saldırıda bulunmuşsa, baba bu davranışı gerekçe göstererek evladını mirastan çıkarabilir.
  2. Ailevi Yükümlülüklerin İhmali: İkinci haklı neden, mirasçının, mirasbırakana veya onun ailesine karşı kanunen ödevli olduğu ailevi yükümlülüklerini ağır şekilde yerine getirmemesidir. Bu, bir anlamda evlatlık görevlerinin büyük ölçüde ihmal edilmesi olarak anlaşılabilir. Örneğin, yaşlı ve bakıma muhtaç anne-babasına karşı hiçbir yardım ve ilgi göstermeyen, onları tamamen kendi haline bırakan bir evlat, ailevi yükümlülüklerini ağır şekilde ihmal ediyor olabilir. Yine, mirasbırakanın zor zamanında yanında olmamak, haklı bir neden olmaksızın onunla tüm bağlarını koparmak, gereken saygı ve ilgiyi hiç göstermemek bu kapsama giren davranışlara örnek verilebilir. Kanunun bu maddeyle koruduğu değer, aile bireyleri arasındaki karşılıklı sevgi, saygı ve yardımlaşmadır. Eğer bir mirasçı bu temel yükümlülükleri ağır surette çiğnemişse, muris bu mirasçıyı mirastan çıkararak onu ödülsüz bırakma yoluna gidebilir.

Yukarıdaki iki sebep, cezalandırıcı (punitif) mirastan çıkarma sebepleri olarak da anılır. Yani mirasçının kusurlu davranışlarına tepki olarak devreye girerler. Bunların dışında, kanunda öngörülen bir de koruyucu mirastan çıkarma sebebi vardır ki bu biraz farklı bir duruma yöneliktir: Eğer murisin altsoyu (örneğin çocuğu) borçları yüzünden sürekli bir ödeme aczi içindeyse (hakkında resmi aciz belgesi mevcutsa), muris bu altsoyunu mirasından kısmen çıkarabilir. TMK md. 513 uyarınca, muris, hakkında iflas veya aciz belgesi bulunan bir evladını, saklı payının yarısı oranında mirastan çıkarabilir. Buradaki amaç, mirasın o kısmının zaten borçlunun alacaklılarına gitmesini engelleyip doğrudan borçlunun çocuklarına kalmasını sağlamaktır. Bu koruyucu çıkarma durumunda, mirasbırakan, borçlu evladının saklı payının yarısını onun çocuklarına bırakmayı vasiyet edebilir. Eğer miras bırakanın ölümü anında borçlu evladın mali durumunda düzelme olmuşsa ya da borç miktarı saklı payın yarısını aşmıyorsa, bu tür bir mirastan çıkarma işlemi evladın talebiyle geçersiz kılınabilir ve evlat saklı payının tamamını alabilir.

Yasa koyucu, yukarıda sayılanlar dışında başka hiçbir nedenle saklı paylı mirasçının mirastan çıkartılamayacağını vurgulamıştır. Yani, mirasbırakan örneğin sadece kişisel husumet, hayat tercihleri, siyasi görüş ayrılığı veya benzeri sebeplerle bir evladını mirastan mahrum etmek isterse, bu yaptığı tasarruf hukuken geçerli olmayacaktır. Mirasçılıktan çıkarma işleminin geçerli olabilmesi için mutlaka kanunda sayılan haklı sebeplerden birine dayanması ve bu sebebin de gerçek olması gerekir.

Mirasçılıktan Çıkarmanın Geçersiz Sayılabileceği Durumlar

Her mirastan çıkarma tasarrufu hukuken geçerli olmaz. Miras hukuku, saklı paylı mirasçıların keyfi biçimde mirastan mahrum bırakılmasını önlemek için çeşitli güvenceler getirmiştir. Aşağıdaki durumlarda yapılan mirasçılıktan çıkarma işlemi geçersiz sayılabilir ve çıkarılan mirasçı miras haklarını geri kazanabilir:

  • Sebepsiz veya Kanuna Aykırı Sebeple Çıkarma: Miras bırakan, mirasçısını mirastan çıkarırken vasiyetnamesinde bir sebep belirtmemişse veya belirtmişse de bu sebep kanunun öngördüğü sebeplerden değilse, yapılan çıkarma hukuken geçersizdir. Örneğin vasiyetnamede “oğlum Ahmet’e mirasımdan hiçbir şey bırakmıyorum” şeklinde bir ifade var ancak herhangi bir gerekçe yoksa, bu çıkarma işlemi saklı paylar açısından sonuç doğurmaz. Yine “kızıma kızdığım için onu mirastan mahrum ediyorum” gibi kanunda sayılmayan kişisel bir gerekçe yazılmışsa, bu da geçerli bir çıkarma sebebi değildir. Bu hallerde, mirasçılıktan çıkarılan kişi yasal saklı payını talep edebilir.
  • Gerçekdışı veya İspatlanamayan Sebeple Çıkarma: Miras bırakan vasiyetnamesinde kanunda yazılı bir sebebe dayanarak mirasçıyı çıkarmış olsa bile, ileri sürülen bu sebebin gerçekte mevcut olması gerekir. Eğer mirasçı, kendisine atfedilen suçu işlemediyse veya ailevi yükümlülüklerini aslında ihmal etmediyse, yani vasiyetnamedeki iddialar gerçeğe aykırıysa, mirastan çıkarma işlemi iptal edilebilir. Bu durumda miras bırakan artık hayatta olmadığı için, vasiyetnamede belirtilen iddiaların doğruluğu mahkeme sürecinde araştırılır. İddia edilen olay veya davranış ispatlanamazsa, çıkarma yine geçersiz sayılır. Örneğin vasiyetnamede “oğlum beni ölümle tehdit etti, bu yüzden mirasçılıktan çıkarıyorum” yazıyorsa ancak oğul böyle bir şey yapmadığını ve bunun asılsız bir iddia olduğunu kanıtlarsa, bu sebebe dayalı çıkarma işlemi hükümsüz kalacaktır.
  • Mirasbırakanın Yanılgıya Düşmesi: Miras bırakanın, mirasçıyı çıkarma sebebi konusunda açık bir hata veya aldatılma içinde olması da çıkarma işlemini sakatlayabilir. Örneğin, miras bırakan bir yakınının verdiği yanlış bilgiye inanarak evladının kendisine kötü davrandığını zannedip onu mirastan çıkarmışsa, gerçekte böyle bir durum yoksa bu çıkarma geçerli olmaz. Kanun, “miras bırakanın mirasçıyı çıkarma sebebi hususunda bariz bir yanılgıya düşmesi” halinde, yapılan çıkarma tasarrufunun geçersiz olacağını öngörmüştür. Yani, vasiyetnamedeki sebep objektif olarak kanuna uygun görünse bile, sebebin dayandığı olgu gerçek değilse veya muris yanlış bir kanıyla hareket etmişse, bu tasarruf iptal edilebilir.
  • Şekil Şartlarına Aykırılık: Mirasçılıktan çıkarma da bir vasiyetname hükmü olduğundan, vasiyetnamenin genel geçerlilik şartlarına uygun olmalıdır. Eğer vasiyetname usulüne uygun düzenlenmemişse (örneğin tanık gerekliyken tanıksız yapılmışsa, resmi vasiyetname şekli bozuksa veya el yazılı vasiyetname gereken el yazısı ve imza şartını taşımıyorsa), bu durumda sadece mirastan çıkarma değil vasiyetnamenin tamamı iptal edilebilir. Vasiyetnamenin tamamının iptali halinde, miras yasal mirasçılar arasında kanuni paylara göre paylaştırılır ve çıkarılmak istenen kişi de normal payını alır. (Bu konu doğrudan çıkarma sebepleriyle ilgili olmasa da, uygulamada vasiyetnamenin geçersizliği de bir iptal sebebi olarak karşımıza çıkabilir.)

Yukarıdaki durumlarda, hukuka aykırı veya hatalı bir mirastan çıkarma işlemi söz konusudur. Sonuç olarak, çıkarılan mirasçı dava yoluyla hakkını ararsa, mahkeme bu tasarrufu iptal ederek mirasçıyı tekrar miras hakkına kavuşturabilir. Böyle bir iptal durumunda, vasiyetnamenin çıkarma hükmü yok sayılır ve mirasçı sanki hiç çıkarılmamış gibi yasal saklı payını veya miras payını alır. Ancak dikkat edilmelidir ki; mahkeme sürecinde tüm bu iddiaları ispat yükü ve tarafların delilleri büyük önem taşır. Aşağıda, bu davanın nasıl açılacağı ve ispat yükümlülüğünün kimde olduğu ele alınacaktır.

Vasiyetname ile Mirasçılıktan Çıkarma Süreci

Mirasçılıktan çıkarma işlemi uygulamada en sık vasiyetname aracılığıyla yapılır. Bir miras bırakan, vasiyetnamesinde belirli bir mirasçısını mirastan çıkardığını açıkça yazabilir. Bunun için şu hususlara dikkat edilmesi gerekir:

Mirasçılıktan çıkarma genellikle murisin vasiyetnamesine eklediği bir beyanla gerçekleştirilir. Vasiyetname, resmî şekilde noterde düzenlenebileceği gibi el yazısı ile de yazılabilir. Her iki durumda da miras bırakan, çıkarma işlemini ve gerekçesini vasiyet metninde açıkça belirtmelidir.

  • Açık İfade ve Gerekçe: Vasiyetnamede, miras bırakanın kimi mirastan çıkardığı ve bunun hangi sebebe dayandığı net bir biçimde belirtilmelidir. Örneğin: “Oğlum Ali, beni yıllardır arayıp sormadığı ve en ihtiyaç duyduğum zamanda bana bakmadığı için, TMK m.510/2 uyarınca mirasımdan çıkarıyorum,” gibi bir ifade hem çıkarma kararını hem de dayandığı yasal sebebi gösterir. Sebebin kanunda sayılan sebeplerden biri olması şarttır (yukarıda belirtilen iki ana sebep veya borç nedeniyle kısmi çıkarma sebebi).
  • Vasiyetnamenin Geçerliliği: Çıkarma beyanı, geçerli bir vasiyetnamenin içinde yer almalıdır. Resmi vasiyetname yapılıyorsa iki tanık huzurunda noter aracılığıyla düzenlenmeli; el yazılı vasiyetname yapılıyorsa baştan sona murisin kendi el yazısıyla yazılıp imzalanmalı ve tarih içermelidir. Aksi takdirde, vasiyetname şekil eksikliğinden dolayı iptal edilebilir ve dolayısıyla içindeki mirastan çıkarma beyanı da geçersiz kalır.
  • Çıkarılan Payın Akıbeti: Miras bırakan, mirastan çıkarılan kişinin payıyla ilgili de vasiyetnamede bir tasarrufta bulunabilir. Örneğin, “Ali’ye düşecek miras payını vakıf X’e bırakıyorum” diyebilir. Eğer bu konuda bir düzenleme yoksa kanun gereği, çıkarılan kişinin payı, o kişi ölmüş gibi diğer mirasçılara dağıtılır. Özellikle çıkarılan kişinin altsoyu varsa, onun payı altsoyuna geçer. Mirasbırakan dilerse çıkarılan kişinin payını doğrudan onun çocuklarına bıraktığını da vasiyetinde belirtebilir (borç nedeniyle kısmi çıkarma durumunda bu özellikle belirtilir).
  • Kısmi Çıkarma Durumu: TMK 513’teki borç nedeniyle yarım saklı pay çıkarılması halinde, muris vasiyetnamede bu durumu net ifade etmelidir. Örneğin: “Oğlum Mehmet’in ağır borçları olduğundan, saklı payının yarısı kadarını torunlarım Ayşe ve Ahmet’e bırakıyorum.” Bu sayede Mehmet’in saklı payının yarısı alacaklıların eline geçmeden doğrudan torunlara kalmış olur. Bu özel durum dışında, genellikle mirasçılıktan çıkarma tam (yani saklı payın tamamını etkileyecek) olarak yapılır.
  • Miras Sözleşmesi ile Çıkarma: Nadir de olsa, mirastan çıkarma bir miras sözleşmesi ile de gerçekleşebilir. Örneğin, bir aile anlaşmazlığı sonucunda evlat, mirastan pay talep etmeyeceğine dair murisle bir sözleşme yapabilir (bu daha çok mirastan feragat sözleşmesi olarak bilinir). Ancak mirastan feragat, mirasçılıktan çıkarma kavramından farklıdır; feragatte mirasçı kendi rızasıyla vazgeçer, çıkarma ise murisin tek taraflı tasarrufudur. Dolayısıyla mirastan çıkarma esasen vasiyetname konusu bir işlemdir.

Özetle, vasiyetname ile mirastan çıkarma süreci, doğru ve hukuka uygun atılması gereken adımlar içerir. Murisin niyeti ne kadar keskin olursa olsun, eğer usulde veya sebepte hata yaparsa, ölümünden sonra vasiyetnamedeki bu hüküm geçersiz sayılabilir. Bu nedenle vasiyetname hazırlarken bir hukuk uzmanından destek almak ve kanunun aradığı koşullara uygun hareket etmek önemlidir.

Çıkarılan Mirasçının Dava Hakkı ve İspat Yükü

Mirasçılıktan çıkarılan kişi, kendisini miras dışı bırakan bu işleme karşı hukuki yollara başvurma hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılması, mirasçılıktan çıkarma iptali davası olarak adlandırılan özel bir dava ile gerçekleşir. Bu davayı açarak, vasiyetnamedeki mirastan çıkarılma hükmünün geçersizliğini ve kendi saklı pay hakkının ihlal edildiğini öne sürebilir.

  • Dava Açma Hakkı: Mirastan çıkarılan saklı paylı mirasçı (örneğin çıkarılan evlat), miras bırakanın ölümünden sonra, vasiyetnamenin açılmasıyla birlikte çıkarıldığını öğrendiği andan itibaren dava açabilir. Eğer miras bırakan öldüğünde çıkarılan kişi de hayattaysa, dava hakkı ona aittir. Peki, çıkarılan mirasçı dava açmadan vefat ederse? Bu durumda, çıkarılan kişinin kendi mirasçıları (yani miras bırakanın torunları vb.) belirli koşullarda davayı devam ettirebilir veya hak talebinde bulunabilirler. Nitekim kanun gereği, çıkarılan kişinin altsoyunun saklı pay hakkı saklıdır; dolayısıyla çıkarılan kişi hakkını arayamadan ölse bile, onun çocukları dedelerinin mirasından kendi paylarını talep edebilirler.
  • Yetkili ve Görevli Mahkeme: Mirasçılıktan çıkarma iptali davasında, davanın açılacağı mahkeme murisinin son ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise, genellikle Asliye Hukuk Mahkemesidir (zira mirasla ilgili uyuşmazlıklarda asliye hukuk mahkemeleri görevli kabul edilir). Davacı, mirastan çıkarılan mirasçıdır; davalılar ise genellikle mirasbırakanın diğer mirasçıları veya vasiyetname ile menfaat elde eden kişilerdir (örneğin vasiyet alacaklıları). Dava dilekçesinde, mirasçılıktan çıkarma işleminin neden geçersiz olduğu (örneğin sebep yokluğu, haksız sebep, ispatlanamaması gibi) belirtilir.
  • İspat Yükü: Bu davada kritik konulardan biri ispat yüküdür. Mirasbırakan vasiyetnamede bir çıkarma sebebi belirtmişse, iddia ettiği bu sebebin doğru olduğunu ispatlama yükümlülüğü, mirastan çıkarma işlemiyle menfaat sağlayan kişilere düşer. Yani genellikle diğer mirasçılar veya vasiyetnameden pay alanlar, murisin ileri sürdüğü fiilin gerçekten meydana geldiğini kanıtlamalıdır. Örneğin vasiyetnamede “kızım bana bakmadı” deniyorsa, bu ihmali davranışı ispatlamak –tanık beyanları, yazışmalar, bakım yapılmadığını gösteren kayıtlar vb. ile– diğer mirasçılara düşer. Eğer vasiyetnamede çıkarma sebebi hiç belirtilmemişse, zaten işlem doğrudan geçersiz sayılacağından, böyle bir durumda çıkarılan mirasçının davayı kazanması için ayrıca bir şey ispatlamasına gerek kalmaz; sadece vasiyetnamede sebep gösterilmediğini ortaya koyması yeterlidir.
  • Mirasçı Tarafından İspat: Öte yandan, mirastan çıkarılan kişi de kendi iddialarını desteklemek üzere kanıtlar sunabilir. Örneğin, vasiyetnamede belirtilen suçlamanın asılsız olduğunu gösterecek deliller (masumiyetini ortaya koyan mahkeme kararları, tanıklar vs.) getirebilir. İspat yükü aslen karşı tarafta olsa da, çıkarılan mirasçının da aktif şekilde savunma yapması ve kendi haklılığını göstermesi, davanın seyri açısından önemlidir.
  • Zamanaşımı ve Süreler: Mirasçılıktan çıkarma iptali davalarında, genel olarak vasiyetnamenin iptali davalarına benzer süre sınırlamaları geçerlidir. Kanun, iptal sebebinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde davanın açılmasını ve her halükarda ölümün üzerinden on yıl geçmekle iptal taleplerinin düşeceğini düzenlemiştir. Bu nedenle, mirastan çıkarıldığını öğrenen bir kişi hakkını vakit kaybetmeden aramalıdır. Örneğin, vasiyetname ölümden kısa bir süre sonra açıldıysa, çıkarılan mirasçının o andan itibaren bir yıl içinde davasını açması gerekir; aksi halde hak düşürücü süre engeliyle karşılaşabilir.
  • Delillerin Değerlendirilmesi: Dava sürecinde mahkeme, vasiyetnamedeki çıkarma beyanını ve gerekçesini dikkatlice inceler. Tarafların sunduğu belgeler, tanık ifadeleri ve gerekiyorsa uzman görüşleriyle, iddia edilen ağır suçun veya ihmalkarlığın gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemeye çalışır. Örneğin, bir ceza mahkemesi kararı varsa (örneğin mirasçı murise şiddet uygulamaktan hüküm giymişse), bu çok güçlü bir delildir ve mirastan çıkarma sebebini doğrular. Ya da tam tersine, mirasçının mirasbırakana yıllarca baktığını gösteren fotoğraflar, hastane kayıtları, para gönderimleri gibi kanıtlar, vasiyetnamedeki “bana bakmadı” iddiasını çürütebilir.

Özetle, mirastan çıkarılan kişi, yasal haklarını korumak adına bu davayı açabilir ve başarılı olması halinde miras hakkını geri alabilir. Ancak davanın başarılı olması, ileri sürülen sebeplerin hukuken geçersiz veya dayanaksız olduğunun ortaya konmasına bağlıdır. İspat süreci titizlik gerektirir; bu nedenle bu tür davalarda miras hukuku konusunda deneyimli bir avukatın desteği genellikle faydalı olur.

Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali Davası: Yargılama Süreci ve Sonuçları

Mirasçılıktan çıkarma iptali davası, bir yönüyle vasiyetnamenin belli bir hükmünün (mirastan çıkarma hükmünün) iptali niteliğindedir. Bu dava, klasik bir hukuk yargılaması süreçlerine tabidir ve şu şekilde ilerler:

  • Davanın Açılması: Yukarıda belirtildiği gibi, davacı (çıkarılan mirasçı) murisin son yerleşim yeri Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bir dava dilekçesi ile davayı başlatır. Dilekçede, vasiyetnamedeki mirastan çıkarma kararının geçersiz olduğu nedenleriyle açıklanır ve miras payının kendisine verilmesi talep edilir. Davalı olarak genellikle mirastan çıkarma işleminden yarar sağlayan mirasçılar yazılır (örneğin çıkarılan kişinin payı diğer kardeşlere kalmışsa, kardeşler davalı olur).
  • Cevap ve Delil Aşaması: Davalı konumdaki mirasçılar, davaya cevap dilekçesi sunarlar. Bu dilekçede, murisin mirastan çıkarma kararının haklı olduğunu savunurlar ve vasiyetnamedeki gerekçeyi destekleyen delillerini bildirirler. Örneğin, “davacı, babamıza bakmamıştır, işte komşularının tanıklıkları” veya “davacı, babamıza fiziksel saldırıda bulunmuştur, işte ilgili polis tutanağı” gibi savunmalar gelebilir. Davacı da kendi delillerini sunar (bakım yaptığını, suç işlemediğini gösteren kanıtlar gibi).
  • Mahkeme İncelemesi: Mahkeme, toplanan delillere göre durumu değerlendirir. Gerekiyorsa tanıkları dinler, resmi belge ve kayıtları inceler. Örneğin aile içi şiddet iddiası varsa, ilgili zamanda bir hastane kaydı veya darp raporu var mı bakılır. İhmal iddiası varsa, mirasbırakanın bakım ihtiyacı olup olmadığı, davacının buna rağmen ilgilenip ilgilenmediği araştırılır. Taraflar arasındaki mektuplar, e-postalar, tanık ifadeleri ışığında, vasiyetnamedeki sebebin doğruluğu netleştirilmeye çalışılır.
  • Karar Aşaması: Tüm deliller değerlendirildikten sonra mahkeme kararını verir. Karar genellikle iki ihtimalden birine varır:
    • Çıkarma Geçerli Bulunursa: Eğer mahkeme, vasiyetnamedeki çıkarma sebebinin gerçek ve yeterli olduğuna kanaat getirirse (yani mirasçının gerçekten kanunun öngördüğü şekilde kusurlu davrandığını veya suçu işlediğini tespit ederse), davayı reddeder. Bu durumda mirastan çıkarma tasarrufu aynen geçerli kalır. Sonuç olarak davacı, mirastan hiçbir pay alamaz. Örneğin mahkeme, davacının murise yıllarca fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını tanıklarla doğrularsa, bu ağır kusur sebebiyle mirastan çıkarma geçerli sayılır.
    • Çıkarma Geçersiz Sayılırsa: Mahkeme, çıkarma sebebinin kanuna uygun olmadığını veya ispatlanamadığını belirlerse, davayı kabul eder. Bu durumda vasiyetnamenin ilgili hükmü (mirasçıyı çıkaran kısmı) iptal edilmiş olur. Davacı, sanki hiç mirastan çıkarılmamış gibi, murisin mirasından saklı payını veya yasal payını alır. Karar neticesinde mahkeme, mirasın paylaşımının buna göre düzeltilmesine hükmeder. Örneğin, vasiyetnamede sebep gösterilmediği için çıkarma geçersiz bulunursa, davacıya saklı payı (örneğin terekenin yarısı) verilir ve diğer mirasçılardan gerekirse tenkis yoluyla bu pay alınır.
  • Kararın Uygulanması: Mahkemenin kararı kesinleştikten sonra, miras paylaşımı buna uygun şekilde yeniden yapılmalıdır. Eğer tereke henüz paylaşılmamışsa (mahkeme süreci bekleniyorsa), karar doğrultusunda paylaşım yapılır. Eğer dava süresince diğer mirasçılar terekeyi bölüşmüş ya da tüketmişse, davacı saklı payını onlardan talep edebilir. Gerekirse icra takibi veya ek davalarla bu pay tahsil edilir. Mahkeme kararı, çıkarılan mirasçının hakkı olan kısmın aynen teslimini sağlar.
  • Yargılama Süresi: Bu tür davaların süresi, davanın karmaşıklığına ve delillerin durumuna göre değişir. Çoğu zaman birden fazla duruşma yapılması, tanıkların dinlenmesi, gerekirse uzman raporu alınması gerekebilir. Ortalama olarak bir mirastan çıkarma iptal davası ilk derece mahkemesinde 1-2 yıl kadar sürebilir. Taraflar temyize (istinaf ve Yargıtay aşamalarına) giderse süreç uzayabilir. Bu süre zarfında davacı çıkarılan mirasçı, terekenin korunması için mahkemeden tedbirler talep edebilir (örneğin taşınmazların satılmaması gibi).
  • Davanın Masrafları: Miras davaları, nispi harca tabidir; dava konusu değer, genellikle davacının talep ettiği miras payının değeri olduğu için, belli bir harç ve masraf yatırılması gerekir. Davayı kazanan taraf, yargılama giderlerini kaybeden taraftan talep edebilir. Bu nedenle, haksız yere bir mirasçıyı mirastan çıkarmaya çalışan mirasçılar, davayı kaybettiklerinde maddi olarak da sorumluluklarla karşılaşabilirler.

Sonuç olarak, mirasçılıktan çıkarma iptal davası, adaletin tesis edilmesi ve miras bırakanın iradesinin kanuna uygunluk denetiminin yapılması açısından önemli bir mekanizmadır. Bu davanın sonucunda, ya murisin iradesi haklı bulunarak çıkarma onaylanır ya da murisin tasarrufu hukuka aykırı görülerek mirasçı hakkına kavuşturulur. Her iki durumda da amaç, kanunun çizdiği sınırlar içinde hakkaniyete uygun bir miras paylaşımının sağlanmasıdır.

Tenkis Davası ile İlişkisi

Mirasçılıktan çıkarma işlemi ile tenkis davası yakından ilişkili olmakla birlikte, aslında farklı hukuki enstrümanlardır. Tenkis davası, miras bırakanın yaptığı ölüme bağlı tasarrufların (örneğin vasiyetle belirli kişilere mal bırakma veya sağlığında yaptığı bağışların) saklı payları ihlal etmesi durumunda, saklı paylı mirasçıların açtığı bir davadır. Tenkis davasıyla, saklı payını alamayan mirasçı, fazla verilen kısımların tenkis edilerek (indirilerek) kendisine düşen saklı payın ayrılmasını talep eder.

Mirastan çıkarma durumunda ise, saklı paylı mirasçı kanunen mirastan tümden mahrum edilmiştir. Bu nedenle bazı farklar ortaya çıkar:

  • Çıkarılan Kişinin Tenkis Hakkı: Kanun, mirastan çıkarılan kişinin tenkis davası açamayacağını hükme bağlar. Çünkü çıkarma işlemi geçerli ise, artık o kişi saklı pay hakkına sahip değildir. Örneğin babası tarafından mirastan çıkarılan evlat, eğer çıkarma geçerliyse, babasının vasiyetinde saklı payını aşan tasarruflar olsa bile bunların tenkis edilmesini isteyemez. Zira artık kendisi mirasçı konumunda görülmemektedir (TMK md. 511 bu durumu açıkça belirtir).
  • Çıkarma Geçersizse Tenkis: Eğer mirastan çıkarma işlemi, açılan iptal davası sonucunda geçersiz sayılırsa, çıkarılan kişi yeniden saklı paylı mirasçı statüsünü kazanır. Bu durumda, eğer muris vasiyetinde başkalarına saklı payları aşacak şekilde malvarlığı bırakmışsa, çıkarılan mirasçı artık tenkis talebinde bulunabilir. Uygulamada, mirastan çıkarma iptal davaları ile tenkis davaları bazen birlikte yürütülür. Mahkeme önce çıkarma işleminin geçerli olup olmadığına bakar; geçersiz bulursa, bu sefer davacının saklı payını alabilmesi için tenkis hesaplamaları yapar. Yargıtay kararlarında da, mirastan çıkarma hükümsüz kaldığında davanın tenkis davası çerçevesinde değerlendirileceği belirtilmiştir.
  • Örnek Senaryolar: Örneğin, bir kişi vasiyetnamesinde oğlunu mirastan çıkarıp tüm malını kızına bırakmış olsun. Oğul dava açtığında, mahkeme çıkarma sebebini geçersiz bulursa, oğul saklı payını alacaktır. Bu saklı pay, kızın aldığı miras payından tenkis edilerek (yani azaltılarak) çıkarılır. Bu yönüyle, çıkarma iptal davası ile tenkis davası birbirini tamamlayan süreçler haline gelebilir. Ama çıkarma sebebi haklı bulunursa, oğul tamamen mirastan dışlandığından onun tarafından herhangi bir tenkis talebi gündeme gelmez; kız vasiyetnamede belirtilen payı aynen korur.
  • İki Davanın Birlikte Açılması: Uygulamada, mirastan çıkarıldığını düşünen bir kişi bazen hem “çıkarma işleminin iptali” hem de “tenkis” talebini tek bir dava dilekçesinde ileri sürebilir. Mahkeme, önce çıkarma işlemini değerlendirir. Eğer çıkarma işlemi geçerli ise, davanın tenkis talebini reddeder (zira davacı artık saklı paylı mirasçı değildir). Eğer çıkarma işlemi geçersizse, bu sefer tenkis hesabı yapılarak davacının saklı payı belirlenir ve diğer mirasçılara düşen paylar gerekiyorsa azaltılır. Dolayısıyla iki talep, alternatifli şekilde ileri sürülebilir.

Özetlemek gerekirse: Mirastan çıkarma ile tenkis davası, saklı payların korunması bağlamında birbirleriyle bağlantılıdır. Çıkarma yoluyla saklı paya dokunulması meşru kılınmaya çalışılır; eğer meşru değilse tenkis devreye girerek saklı pay güvenceye alınır. Bu nedenle, böyle bir durumda olan mirasçıların her iki hukuki yolu da bilmeleri ve durumlarına en uygun olana başvurmaları önemlidir.

Muris Muvazaası (Mirasçıdan Mal Kaçırma) ile İlişkisi

Türk miras hukukunda sıkça karşılaşılan bir diğer sorun da muris muvazaası, yani miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı danışıklı işlemlerdir. Muris muvazaası tipik olarak, miras bırakanın sağlığında malvarlığını bazı mirasçılar veya üçüncü kişiler lehine devretmesi, ancak bunu yaparken gerçekte mirasçılardan mal kaçırma niyetini gizlemek için satış gibi göstermesidir. Örneğin, bir baba değerli bir taşınmazını oğluna hediye etmek ister ama diğer çocuklarının saklı payını ileride ihlal edeceği için, bunu resmi kayıtlarda satış gibi göstererek devreder. Gerçekte ortada para alışverişi yoktur, amaç diğer mirasçıları gelecekte mahrum bırakmaktır.

Muris muvazaası davası ise, mirasçıların murisin bu tür muvazaalı (danışıklı) işlemlerinin iptalini sağlamaya yönelik bir dava türüdür. Mirasçılar, murisin muvazaalı bir şekilde devrettiği malın satışını veya bağışını ölümünden sonra öğrenip, bunun aslında mirastan mal kaçırma olduğunu kanıtlayarak işlemi geçersiz saydırabilirler. Mahkeme, muris muvazaası tespit ederse, söz konusu mal tekrar miras bırakanın terekesine döner ve mirasçılar arasında kanuni paylara göre paylaştırılır.

Peki, muris muvazaası ile mirastan çıkarma arasında nasıl bir ilişki vardır? İkisi de murisin, saklı paylı mirasçıların haklarını etkileyecek tasarruflarıyla ilgilidir:

  • Amaç Yönünden Fark: Mirastan çıkarma, murisin belirli bir mirasçıyı, o mirasçının kusurlu davranışları nedeniyle mirasından yoksun bırakma iradesidir. Muris muvazaasında ise genellikle ortada mirasçının bir kusuru yoktur; muris sadece miras paylaşıldığında istediği kişiye daha fazla mal kalsın veya istemediği kişiye bir şey gitmesin diye hileli bir işlem yapar. Birincisi kanunda düzenlenen istisnai bir hak, ikincisi ise kanuna karşı hile teşkil eden hukuka aykırı bir davranıştır.
  • Hukuki Yol Farkı: Mirastan çıkarma durumunda, çözüm yolu vasiyetnamedeki bu işlemin iptali için dava açmaktır. Muris muvazaasında ise, aslında murisin ölmeden önce yaptığı bir sözleşme (örneğin satış sözleşmesi) hedef alınır ve tenfiz (geçersizlik) davası açılır. Her iki durumda da sonuç, mirasçının saklı payının korunmasıdır ama yöntemler farklıdır. Mirastan çıkarma iptali davası ile muris muvazaası davası teorik olarak birbirinden ayrı davalar olsa da, pratikte bazen aynı dosyada ikisi birden ileri sürülebilir.
  • Örnek Birleştirme Durumu: Diyelim ki bir muris, oğlunu mirastan çıkaran bir vasiyetname bırakmış, ayrıca ölümünden kısa süre önce büyük bir arsasını diğer oğlu üzerine devretmiş (satış gibi göstermiş). Mirastan çıkarılan oğul, hem vasiyetnamedeki çıkarma hükmüne karşı dava açabilir, hem de arsa devrinin muvazaalı olduğunu iddia edebilir. İlk davada vasiyetnamedeki çıkarma iptali istenirken, ikinci talepte murisin yaptığı satış işleminin iptali istenir. Böylece mirasçı, hem mirastan çıkarılma yoluyla kaybettiği hakkını geri kazanmayı, hem de muvazaalı şekilde kaçırılan malvarlığını terekeye geri döndürmeyi amaçlar. Başarılı olursa, çıkarmanın iptali sayesinde saklı payına kavuşacak, muvazaanın iptali sayesinde de tereke malı geri gelip o saklı pay hesaplamasına dahil edilecektir.
  • Her İki Durumun Sonucu: Her iki dava türü de sonuçta mirasın paylaşımını yeniden şekillendirir. Mirastan çıkarma iptal olursa, o kişi tekrar mirasçı olur. Muris muvazaası davası kazanılırsa, daha önce miras dışında bırakılan mal yeniden miras hesaplarına dahil edilir. Mirasçılar açısından bakıldığında, eğer kendilerine karşı haksızlık yapıldığı düşünülüyorsa, kullanılabilecek farklı ama birbirini tamamlayıcı hukuki çarelerdir.

Sonuç olarak, mirasçılıktan çıkarma ile muris muvazaası, miras bırakanın tasarruf serbestisi ile mirasçıların saklı pay hakları arasındaki denge noktasında yer alan iki kritik meseledir. Biri kanunda açıkça izin verilen sınırlı durumlar için uygulanan bir mekanizma (çıkarma), diğeri ise kanuna karşı hile niteliğindeki işlemler (muvazaa). Mirasçılar, kendilerini mirastan mahrum eden her türlü işleme karşı hukuki haklarını aramalı; çıkarma işlemi için iptal davası, muvazaalı işlemler için muris muvazaası davası seçeneklerini değerlendirmelidirler.

Pratik Dava Örnekleri

Gerçek hayatta mirasçılıktan çıkarma ve bu işlemin iptali ile ilgili pek çok örnekle karşılaşılmaktadır. Aşağıda, konuyu somutlaştırmak adına birkaç pratik senaryo sunulmuştur:

  1. Örnek 1 – Geçerli Sebeple Çıkarma ve Davanın Reddedilmesi: Muris, oğlunun kendisine yıllarca kötü muamele ettiğini, hatta bir tartışma sırasında fiziksel zarar verdiğini belirterek onu vasiyetnamesinde mirastan çıkarmıştır. Murisin ölümüyle vasiyetname açıldığında, çıkarılan oğul bu iddiaların asılsız olduğunu söyleyerek mirasçılıktan çıkarma iptali davası açmıştır. Dava sürecinde, diğer mirasçılar (davacının kardeşleri) mahkemeye, davacının babasına karşı önceden açılmış bir aile içi şiddet davası dosyasını ve babanın komşularının olaya tanık olduğuna dair beyanlarını sunmuştur. Mahkeme, davacının gerçekten de babasına fiziksel şiddet uyguladığı kanaatine varmış ve bunun TMK md. 510/1 kapsamında ağır bir suç teşkil ettiğini belirlemiştir. Bu durumda hakim, miras bırakanın oğlunu mirastan çıkarma kararının haklı sebebe dayandığına hükmederek davayı reddetmiştir. Sonuç olarak oğul mirastan hiçbir pay alamamış, onun payı diğer mirasçılara kalmıştır.
  2. Örnek 2 – Haksız Çıkarma ve Davanın Kabulü: Yaşlı bir anne, vefatından önce düzenlediği vasiyetnamede kendisini bakımevine yerleştiren kızını mirastan çıkardığını yazmıştır ve sebep olarak “kızının kendisini terk ettiği”ni belirtmiştir. Anne öldükten sonra, çıkarılan kızı bu duruma itiraz ederek dava açmıştır. Yargılama esnasında ortaya çıkmıştır ki, aslında anne sağlık sorunları nedeniyle profesyonel bakıma muhtaç olmuş ve kızı da annesinin iyiliği için onu bir bakımevine yerleştirmiştir. Anne ise bu durumu yanlış anlamış ve kendini terk edildiğini düşünmüştür. Mahkeme, kızın annesini terk etmediğini, aksine düzenli ziyaret edip bakım masraflarını karşıladığını gösteren kayıt ve tanık ifadelerini dikkate alarak vasiyetnamedeki çıkarma sebebinin gerçeği yansıtmadığını belirlemiştir. Bu nedenle çıkarma işlemini iptal etmiş ve davacı kızın saklı payını almasına karar vermiştir. Bu karar uyarınca, vasiyetnamedeki diğer mirasçılar annelerinden aldıkları mirasın bir kısmını (davacının saklı payına denk gelen miktarı) davacıya vermek durumunda kalmıştır.
  3. Örnek 3 – Borç Nedeniyle Kısmi Çıkarma: Muris, oğlu ağır borç içinde olduğu için, vasiyetnamesinde “Oğlumun saklı payının yarısını torunlarıma bırakıyorum” şeklinde bir düzenleme yapmıştır. Muris öldükten sonra, borçlu oğul, borçlarının büyük ölçüde ödendiğini ve hakkında artık aciz hali bulunmadığını gerekçe göstererek bu vasiyetnamedeki kısmi çıkarma hükmünün iptalini talep etmiştir. Mahkeme incelemesinde, gerçekten de borçların murisin ölümünden önce ödendiği ve murisin bu durumdan haberdar olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkeme, TMK md. 513 uyarınca koruyucu amaçla yapılan bu kısmi çıkarma tasarrufunun koşullarının ortadan kalktığını belirterek iptal kararı vermiştir. Sonuçta, oğul saklı payının tamamını mirastan alabilmiştir.

Yukarıdaki örnekler, mirasçılıktan çıkarma ve iptali davalarının ne şekilde sonuçlanabileceğini göstermektedir. Her olayın kendine özgü şartları olduğundan, gerçek hayatta sonuçlar delillere ve somut durumun özelliklerine göre değişebilir. Ancak temel prensip şudur: Miras bırakanın iradesi kanunun çizdiği sınırlar içinde kaldığı sürece geçerli kabul edilir; bu sınırlar aşıldığında ise hukuk sistemi, haksızlığa uğrayan mirasçıyı korumak için devreye girer.

Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali Davası

Sık Sorulan Sorular

  1. Mirasçılıktan çıkarma nedir?

    Mirasçılıktan çıkarma, murisin (miras bırakanın) kanunen saklı pay sahibi olan bir mirasçısını, Türk Medeni Kanunu’nda sayılan haklı sebeplere dayanarak mirasından mahrum bırakması işlemidir. Bu işlem genellikle vasiyetname ile yapılır ve sonucunda çıkarılan kişi mirastan pay alamaz.

  2. Mirasçılıktan çıkarma hangi hallerde mümkündür?

    Kanuna göre mirasçılıktan çıkarma iki durumda mümkündür: (1) Mirasçı, murise veya murisin yakınlarına karşı ağır bir suç işlemişse; (2) Mirasçı, murise veya ailesine karşı kanundan doğan yükümlülüklerini büyük ölçüde ihmal etmişse. Bu iki sebep dışında, örneğin sırf anlaşamamak gibi nedenlerle mirastan çıkarma yapılamaz.

  3. Mirastan çıkarma işlemi nasıl yapılır?

    Mirastan çıkarma işlemi murisin vasiyetnamesine koyacağı bir beyan ile yapılır. Muris, vasiyetnamede hangi mirasçısını hangi gerekçeyle miras dışında bıraktığını açıkça yazmalıdır. Bu vasiyetname resmi şekilde (noterde iki tanıkla) veya el yazılı şekilde usulüne uygun hazırlanmalıdır ki çıkarma hükmü geçerli olsun.

  4. Mirastan çıkarılan kişinin miras payı ne olur?

    Geçerli bir çıkarma durumunda, çıkarılan kişi mirastan pay alamaz. Onun payı, sanki o önceden vefat etmiş gibi diğer mirasçılar arasında dağıtılır. Eğer çıkarılan kişinin çocukları varsa, dedeleri/nineleri (yani muris) vefat ettiğinde babaları/anneleri çıkarılmış olsa bile, o kişinin yerine geçerek mirastan pay alabilirler. Muris isterse, vasiyetnamede çıkarılan kişinin payını doğrudan torunlara bıraktığını da belirtebilir.

  5. Çıkarılan mirasçının çocukları mirastan pay alabilir mi?

    Evet. Kanun gereği, mirasçılıktan çıkarılan kişinin altsoyu (çocukları, torunları) kendi anne/babaları mirastan çıkarılmış olsa bile miras bırakana karşı saklı pay haklarını kaybetmezler. Çıkarılan kişi yokmuş gibi, onun çocukları üst soyunun (murisinin) mirasından sanki ebeveynleri vefat etmiş gibi paylarını alabilirler. Mirasbırakan bu durumu engelleyemez; örneğin vasiyetnamede “onun çocukları da miras almasın” dese bile bu geçerli olmayacaktır.

  6. Mirasçılıktan çıkarma iptal davası nedir, kim açabilir?

    Mirasçılıktan çıkarma iptal davası, mirastan çıkarılan saklı paylı mirasçının, bu işlemin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla açtığı davadır. Bu davayı, miras bırakanın ölümünden sonra mirastan çıkarıldığını öğrenen ilgili mirasçı açabilir. Eğer çıkarılan mirasçı da daha sonra vefat ederse, belirli şartlarda onun mirasçıları (örneğin kendi çocukları) da hak talebini sürdürebilir.

  7. Mirastan çıkarma iptal davası hangi durumlarda kazanılır?

    Bu dava, mirasbırakanın öne sürdüğü çıkarma sebebinin kanuna uygun olmadığı veya gerçekte mevcut olmadığı durumlarda kazanılır. Örneğin vasiyetnamede çıkarma sebebi hiç belirtilmemişse, belirtilen olayın aslında yaşanmadığı ispatlanırsa ya da mirasbırakan yanlış bir bilgiye dayanarak çıkarmışsa davacı başarılı olur. Kısaca, çıkarma işlemi kanunda öngörülen şartlara uygun değilse mahkeme iptal kararı verir.

  8. Mirastan çıkarma iptal davasında ispat yükü kimdedir?

    Vasiyetnamede bir çıkarma sebebi belirtilmişse, bu sebebin doğruluğunu ispat yükü, mirasbırakanın bu tasarrufundan yarar sağlayan kişilere (genellikle diğer mirasçılara) düşer. Onlar, murisin iddia ettiği suçun veya ihmalkarlığın gerçekten olduğunu kanıtlamaya çalışır. Sebep belirtilmemişse zaten çıkarma geçersizdir. Davacı (çıkarılan mirasçı) ise, karşı tarafın iddialarının doğru olmadığını gösteren kanıtlar sunarak davayı destekler.

  9. Mirastan çıkarma iptal davası için bir süre sınırı var mı?

    Evet. Vasiyetnamenin iptaliyle ilgili davalarda, mirasçı vasiyetnamedeki çıkarma hükmünü öğrendikten itibaren 1 yıl içinde davayı açmalıdır. Ayrıca her hâlükârda miras bırakanın ölümünün üzerinden 10 yıl geçtikten sonra iptal davası açılamaz (hak düşürücü süre). Bu nedenle mirastan çıkarıldığını öğrenen kişinin gecikmeden hukuki girişimde bulunması gerekir.

  10. Mirastan çıkarma ve tenkis davası arasındaki fark nedir?

    Mirastan çıkarma davası, saklı paylı mirasçının haksız şekilde mirastan dışlandığını iddia ettiği bir davadır; burada amaç mirasçılık hakkını geri kazanmaktır. Tenkis davası ise miras bırakanın yaptığı tasarruflar sonucu saklı payı zedelenen mirasçının, eksik kalan payını tamamlatmak için açtığı davadır. Eğer mirasçılıktan çıkarma geçersiz olursa, çıkarılan kişi saklı payını alabilmek için tenkis talebinde bulunabilir. Ama çıkarma geçerliyse, o kişi mirasçı olmadığından tenkis davası açamaz.

  11. Muris muvazaası (mirasçıdan mal kaçırma) ile mirastan çıkarma aynı şey mi?

    Hayır, bunlar farklı durumlardır. Mirastan çıkarma, murisin vasiyetnamesiyle yaptığı ve kanunda yazılı sebeplere dayanan bir işlemdir. Muris muvazaası ise murisin sağlığında mal varlığını mirasçılardan gizlice kaçırmak için yaptığı hileli işlemlerdir (örneğin malını satmış gibi gösterip aslında bedelsiz devretmesi gibi). Mirastan çıkarma için iptal davası, muris muvazaası için muvazaa davası açılır. Her ikisinin amacı mirasçının saklı payını korumak olsa da, yöntem ve gerekçeleri farklıdır.

Konu ile ilgili herhangi bir soru veya talebiniz olması halinde bizlerle her zaman iletişime geçebilir, dilediğiniz takdirde online danışmanlık hizmetimizden yararlanabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Yayınlar

  • KİRACILIK SIFATININ TESPİTİ DAVASI Genel
  • KİRA SÖZLEŞMESİNDE DEPOZİTONUN İADESİ Genel
  • KİRACININ ERKEN TAHLİYESİ VE MAKUL SÜRE Genel
  • KİRACININ VEYA KİRAYA VERENİN ÖLÜMÜ HALİNDE KİRA SÖZLEŞMESİ Genel
  • ALT KİRA SÖZLEŞMESİ Genel
  • KİRA SÜRESİNİN UZAMASI Genel
  • KİRA BEDELİNİN GEÇ ÖDENMESİ VEYA ÖDENMEMESİ Genel
  • KİRA BEDELİNİN ÖDEME YERİ TESPİTİ (TEVDİİ MAHALLİ TAYİNİ) Genel
  • KATKI PAYI ALACAĞI DAVASI Genel
  • EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN TASFİYESİ VE KATILMA ALACAĞI DAVASI Genel

0 232 700 21 79

Akdeniz Mahallesi No: 120 Alsancak-Konak / İzmir

info@gozdeyavuzer.com

P.tesi-Cuma: 09:00-18:00

YASAL UYARI   |    GİZLİLİK POLİTİKASI   |   ÇEREZ POLİTİKASI   |   KVKK AYDINLATMA METNİ

  • Link to Facebook
  • Link to LinkedIn
  • Link to Instagram
  • Link to Youtube

© 2023 Av. Gözde Yavuzer. Tüm hakları saklıdır. Localveri Web Tasarım

MİRASÇILIK BELGESİNİN İPTALİ DAVASITENKİS DAVASI
Sayfanın başına dön