
İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davası
İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davası Nedir?
Birden fazla kişi bir malı (taşınır veya taşınmaz) ortak olarak sahip olduğunda, bazen bu ortak mülkiyet ilişkisi sorunlara yol açabilir. Ortaklar malı nasıl bölüşecekleri konusunda anlaşamazsa veya içlerinden biri artık mülkiyetin paylaşılı olmasını istemiyorsa, hukukumuzda buna bir çözüm yolu vardır. İzale-i şuyu davası, günümüzdeki terimiyle ortaklığın giderilmesi davası, işte böyle durumlarda başvurulan ve ortak mülkiyete son vererek her ortağa düşen payı ayrı ayrı belirlemeyi sağlayan bir dava türüdür. Bu makalede izale-i şuyu davasının ne olduğu, kimler tarafından ve hangi mallar için açılabileceği, dava açma ve satış süreçleri, mahkemenin takdir yetkisi, uygulamada dikkat edilmesi gereken hususlar ve güncel Yargıtay kararları ışığında önemli noktalar ele alınmıştır.
İzale-i Şuyu Davası Nedir?
İzale-i şuyu, Osmanlıca kökenli bir terim olup günümüz Türkçesinde ortaklığın giderilmesi anlamına gelir. Hukuki olarak izale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu olmuş bir maldaki (hisseli mal olarak da bilinir) ortak mülkiyet durumunu sona erdirip mülkün tek bir kişiye veya her bir ortağa ayrı ayrı parçalar halinde bırakılmasını sağlayan bir davadır. Başka bir deyişle, bir malın birden çok sahibi olduğu durumlarda, bu ortaklığın ortadan kaldırılması için mahkemeye başvurma yoludur.
Bu dava, birlikte mülkiyet (paydaşlık) halini bitirerek kişisel mülkiyete geçiş sağlar. Dava sonucunda ya mal fiziksel olarak bölüştürülür (aynen taksim) ya da malın tamamı satılıp elde edilen bedel ortaklar arasında paylaşılır (satış yoluyla paylaşım). İzale-i şuyu davaları çok taraflı davalardır ve sonucunda genellikle taraflardan birinin kazandığı diğerinin kaybettiği bir durum olmaz; her paydaş için aynı sonuç ortaya çıkar, çünkü amaç mevcut ortaklığı sona erdirmektir. Bu nedenle davayı ilk açan kişi daha sonra vazgeçse bile, davalılardan herhangi biri davanın devam etmesini talep ederek ortaklığın giderilmesini sağlayabilir.
Kimler Ortaklığın Giderilmesi Davası Açabilir?
Ortaklığın giderilmesi davasını, söz konusu paylaşımlı malın hissedarları (ortakları) açabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 698. maddesine göre, paydaşlardan her biri her zaman ortaklığın giderilmesini (malın paylaşılmasını) talep edebilir. Bu şu anlama gelir: Ortak mülkiyete konu bir malın pay sahiplerinden herhangi biri, diğer tüm ortaklara karşı bu davayı açma hakkına sahiptir. Payın büyük veya küçük olması önem taşımaz; %1 hissesi olan da %50 hissesi olan da izale-i şuyu davası açabilir. Hukukumuzda, hiç kimsenin paylı/ortak mülkiyetin devamına zorlanamayacağı prensibi geçerlidir. Bu nedenle kanun, paydaşların her birine dilediği zaman ortaklığın giderilmesini talep etme hakkı vermiştir.
Davanın, malda hissesi bulunan tüm ortaklara karşı yöneltilmesi gerekir. Yani davacı, davayı açarken mülkiyette paydaş olan herkesi davalı olarak göstermelidir. Aksi halde, dava eksik taraf ile açılmış olacağı için yürütülemez. Şayet paydaşlardan biri dava sürerken vefat ederse, onun yerine mirasçılarının davaya dahil edilmesi gerekir (mirasçılık belgesi çıkartılarak). Tüm paydaşlar (veya varsa onların mirasçıları) davaya dahil edilmeden, mahkeme ortaklığın giderilmesine karar veremez.
Ortak olmayan bir kimse izale-i şuyu davası açamaz. Örneğin, bir taşınmazın hissedarlarından biri değil de sâdece intifa hakkı sahibi veya kiracısı iseniz, bu davayı açma hakkınız yoktur. Sadece mülk sahipleri (pay sahipleri) bu davada taraf olabilir.
Hangi Mal ve Taşınmazlar İçin İzale-i Şuyu Davası Açılabilir?
Prensip olarak, ortak mülkiyete konu olmuş her türlü mal için ortaklığın giderilmesi davası açılabilir. Bu mallar taşınmaz olabileceği gibi (arsa, tarla, ev, işyeri gibi gayrimenkuller), taşınır da olabilir (araba, tekne, değerli eşya v.b.). Uygulamada bu dava türü en çok gayrimenkuller için gündeme gelmektedir; özellikle miras kalan ev, arsa veya tarlaların bölüştürülmesi konusunda mirasçılar anlaşamayınca mahkeme yoluyla çözüm aranır.
Ortaklığın giderilmesi davası açılabilmesi için malın mutlaka birden fazla kişinin ortak mülkü olması gerekir. Eğer bir mal tek bir kişiye aitse, ortada giderilecek bir ortaklık olmadığı için bu dava söz konusu olamaz. Ayrıca, paylı mülkiyet (her ortağın belirli bir pay oranı olduğu durum) ile elbirliği mülkiyetine (pay oranları belirli olmayan, bir malın birden çok kişi tarafından birlikte sahip olunduğu – örneğin kanuni miras ortaklığı halinde) tabi bütün mallar için bu dava yolu açıktır.
Ortaklığın Giderilmesi Davası Nasıl Açılır? (Başvuru Süreci)
Ortak mülkiyetin sona erdirilmesi için öncelikle dava açmadan önce arabulucuya başvurma şartı getirilmiştir. 2019 yılında Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/B maddesi uyarınca, taşınır ve taşınmaz malların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabuluculuk başvurusu yapılması zorunludur. Dolayısıyla, örneğin bir tarlada hissedarlar arası anlaşmazlık varsa, dava dilekçesini mahkemeye vermeden önce bir arabulucuya başvurmalısınız. Arabuluculuk görüşmesinde taraflar kendi aralarında anlaşamazlarsa, arabulucunun düzenlediği son tutanak ile birlikte mahkemeye başvurarak davanızı açabilirsiniz. Arabuluculuğa gitmeden doğrudan dava açılırsa, mahkeme dava şartı yerine getirilmediği için davayı usulden reddedecektir.
Arabuluculuk aşaması geçildikten sonra, paydaşlı malın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinde dava açılır. Yetkili ve görevli mahkeme, taşınmaz mallar için taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesidir. Eğer ortaklığa konu birden fazla taşınmaz farklı yerlerde ise, bunlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinde hepsi için tek bir dava açılabilir. Dava dilekçesinde, ortaklığın giderilmesi istenen mal veya malların tapu bilgileri, tarafların (tüm paydaşların) isim ve adresleri, ve talebiniz yer alır. Talep kısmında, malın aynen taksim suretiyle mi yoksa satış yoluyla mülkiyetin paylaşılması yoluyla mı ortaklığın giderilmesini istediğinizi belirtirsiniz. (Davacı her iki seçeneği de alternatifli talep edebilir, örneğin öncelikle bölünebilirse aynen taksim, olmuyorsa satış isteği gibi.)
Dava açarken mahkeme harç ve giderlerini yatırmak davacının sorumluluğundadır. Ancak bu masraflar dava sonunda tarafların pay oranlarına göre bölüştürülür. Ortaklığın giderilmesi davasında, davayı kazanan veya kaybeden taraf olmadığı için mahkeme masrafları ve vekalet ücretleri, taraflara hisseleri oranında pay edilir. Bu, her paydaşın masrafların belli bir kısmını üstlenmesi anlamına gelir. Örneğin, davayı açan kişi başta 1000 TL mahkeme gideri ödemişse ve kendisi mülkte %50 paya sahipse, karar sonunda mahkeme bu 1000 TL’nin 500 TL’sini diğer paydaşa yükleyebilir.
Dava dilekçesinin ekine, uyuşmazlık konusu taşınmazlara ait tapu kayıt örnekleri, arabuluculuk son tutanağı ve paydaşlardan vefat eden olmuşsa buna ilişkin veraset ilamı gibi belgeler eklenmelidir. Bu belgeler, davanın eksiksiz ve doğru bir şekilde yürütülebilmesi için önem taşır.
Aynen Taksim Yoluyla Ortaklığın Giderilmesi
Ortak mülkiyet konusu malın bizzat fiziksel olarak bölüştürülmesine aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesi denir. Hissedarların her birine malın belli bir bölümü ayrılır ve herkes kendi hissesine tek başına malik olur. Örneğin, hisseli bir arsa iki eşit parçaya ayrılabiliyorsa, mahkeme arsanın ikiye bölünerek iki paydaştan her birine bir parça verilmesine karar verebilir.
Aynen taksim, paydaşlardan en az birinin talebiyle gündeme gelir. Davacı her ne kadar satış yoluyla ortaklığın giderilmesini istemiş olsa bile, eğer davalı paydaşlardan biri aynen taksim talep ederse mahkeme öncelikle bu imkânı değerlendirmek zorundadır. Genel ilke olarak, mülkün aynen bölüşülmesi mümkünse, satış son çaredir. Bu nedenle, taraflardan herhangi biri mülkün aynen taksim edilmesini talep ettiğinde mahkeme doğrudan satış kararı veremez; önce bölünme şartlarının mevcut olup olmadığını araştırmalıdır.
Mahkeme, malın aynen bölüştürülmesinin mümkün olup olmadığını teknik bilirkişi raporları ile inceler. Şu hususlar değerlendirilir:
- Mülkün niteliği ve büyüklüğü: Taşınmazın yüzölçümü (alanı) ve fiziksel durumu, bölünmeye elverişli olmalıdır. Örneğin çok küçük bir arsa ikiye bölünürse değerinde önemli kayıp olacaksa, bu bölüşme uygun görülmez.
- Paydaş sayısı ve pay oranları: Mülkten kaç kişi hisse alacak ve bunların payları ne oranda? Çok sayıda ortağın olduğu durumlarda bölünecek parça sayısı da çok olacağından, her bir parçanın değeri ve kullanışıllığı düşebilir.
- İmar ve mevzuat durumu: Taşınmaz, imar planı ve yasa gereği bölünebilmeli. Belediyeden veya İl İdare Kurulu’ndan bölünme izinleri alınabilir olmalı. Örneğin bazı tarım arazilerinin bölünmesine mevzuat izin vermez (tarımsal arazilerin belirli bir asgarî büyüklükten küçük parsellere ayrılamaması gibi). Bu gibi durumlarda aynen taksim mümkün değildir.
- Değer kaybı ihtimali: Bölme sonucu elde edilecek parçaların toplam değeri, mülk bölünmeden önceki değerine göre çok daha düşük oluyorsa, mahkeme bölerek paylaştırmaya yanaşmayabilir. Örneğin küçük bir evin odalarını paydaşlara bölerek bölüşmek anlamsız olacaktır; bu durumda satış daha mantıklıdır.
Eğer teknik inceleme sonucunda, mülkün paydaşlara ayrı ayrı verilebileceği anlaşılırsa, mahkeme aynen taksim kararı verir. Bu süreçte bir harita/kadastro mühendisi gibi bilirkişi, mülkün nasıl bölüneceğine dair bir ifraz projesi (ayırma planı) hazırlar. İmar müdürlüğü veya ilgili idare bu plana onay verirse, paydaşların her birine belirli kısımlar tahsis edilir. Kimin hangi parçayı alacağı konusunda paydaşlar anlaşamıyorsa, mahkeme huzurunda kurayla belirleme yoluna gidilebilir. Her paydaşa en az bir parça düşecek şekilde bölüşüm sağlanır.
Bazen bir malın aynen bölünebilmesi için kat mülkiyeti kurulması çözümü kullanılır. Özellikle bir bina veya apartman söz konusuysa, fiziksel olarak bölmek yerine o bina üzerinde kat mülkiyeti (ayrı bölümler oluşturarak her bölüme bağımsız tapu verme) tesis edilebilir. Mahkeme, şayet teknik olarak mümkünse ve paydaşların her birine birer bağımsız bölüm düşebilecekse, kat mülkiyeti kurulmasına da karar verebilir. Örneğin, iki katlı bir evde iki paydaş varsa, her kata ayrı tapu verilerek birer paydaşa tahsis edilebilir. Bu şekilde de ortaklık sona ermiş olur.
Son olarak, bazen birden çok mal bir arada ortaklığa konu olmuştur (mesela birden fazla arsa veya birkaç farklı gayrimenkul tek davada paylaşılmak isteniyor olabilir). Bu durumda, taraflar anlaşırsa mahkeme bütün malların paylaşımı konusunda karma bir çözüm üretebilir (bazı mallar A kişisine, bazıları B kişisine verilebilir). Ancak tarafların böyle bir uzlaşısı yoksa, mahkeme kendiliğinden her bir malın farklı kişilere bölüştürülmesine karar veremez; her bir malı ya ayrı ayrı böler ya da bölemiyorsa satılmak üzere karar verir.
Aynen taksim sonucunda, paylar arası değer farkları olursa denkleştirme yapılabilir. Yani bir parça diğerine göre daha düşük değerliyse, o parçayı alan paydaşın diğerine para ödemesi (ivaz verilmesi) öngörülür. Böylece herkesin hakkı eşit şekilde korunmuş olur.
Satış Yoluyla Ortaklığın Giderilmesi
Eğer malın aynen bölüştürülmesi mümkün değilse veya taraflardan hiçbiri bölüşme istemiyorsa, mahkeme satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verir. Bu yöntemde, davaya konu mal bir bütün olarak satılır ve elde edilen para paydaşlar arasında payları oranında dağıtılır.
Satış kararını mahkeme verir, ancak satış işlemini fiilen mahkeme yapmaz. Satış, mahkeme kararı kesinleştikten sonra icra dairesi veya satış memurluğu aracılığıyla açık artırma (ihale) yoluyla gerçekleştirilir. Taşınmaz malın açık artırmada satışı ilan edilir ve belirlenen gün ve saatte ihale yapılır. Bu ihaleye paydaşlar da katılabilir, dışarıdan başka alıcılar da katılabilir. İhalede en yüksek teklifi veren alıcıya satılır ve bu kişi malın yeni sahibi olur. Sonrasında ihale bedeli, icra dairesince paydaşlar arasında payları oranında bölüştürülür.
Paydaşların hepsi anlaşırsa, kanun açık artırmanın yalnızca ortaklar arasında yapılmasına da imkân tanır. Bu durumda ilan edilen ihale sadece mevcut hissedarların katılabileceği kapalı bir artırma şeklinde gerçekleştirilir. Ancak böyle bir sınırlama için bütün paydaşların yazılı onayı şarttır. Aksi halde ihale herkese açık yapılır.
Satış yoluyla ortaklık giderilirken, malın tamamının satışı söz konusudur. Şayet malın üzerinde muhdesat denen eklenti veya yapılar varsa (mesela arsadaki ağaçlar, bina, kuyular vb.), bunlar da birlikte satılır ve değerleri toplam değerin içine dahil edilir. Ancak uygulamada bazen bu eklentilerin büyük bir kısmının paydaşlardan birine ait olduğu iddia edilebilir. Örneğin, bir hissedar arsaya kendi imkânlarıyla bir ev yapmış olabilir. Böyle durumlarda, eğer tüm paydaşlar bu yapının belirli bir kişiye ait olduğunu kabul ediyorsa veya tapu kaydında bu yönde bir şerh varsa, satışta elde edilecek bedel paylaşılırken bu yapının değeri o kişiye özel olarak yönlendirilir. Yani önce arsa ve üzerindeki yapı ayrı ayrı değerlendirilir, toplam değer içindeki oranları hesaplanır. İhale sonunda, satış bedelinin bu orana denk gelen kısmı yapının sahibine verilir, kalanı normal pay oranlarına göre tüm paydaşlara dağıtılır. Eğer böyle bir uzlaşı veya şerh yoksa ve paydaşlardan biri muhdesatın kendine ait olduğunu ileri sürüyorsa, o konuda ayrı bir tespit davası sürerken, ortaklığın giderilmesi davası genellikle bekletilir (veya bu konu, ortaklığın giderilmesi davası içinde çözülmeye çalışılır).
Açık artırma suretiyle satış, bazen malın gerçek piyasa değerinin altında bir bedelle sonuçlanabilir. Çünkü ihale ortamında alıcılar fırsatçı davranabilir veya yeterli talip çıkmayabilir. Bu nedenle paydaşlar arasında anlaşmazlık olsa bile, tarafların uzlaşmaya çalışması ve malı kendi aralarında rayiç bir bedelle satması, genellikle herkes için daha avantajlı olur. Ancak bu mümkün değilse, mahkeme kararı ile ihale yoluna gidilerek de ortaklık sonlandırılabilir.
Mahkemenin Takdir Yetkisi
Ortaklığın giderilmesi davalarında hâkim, malın ne şekilde paylaşılacağı konusunda kanun çerçevesinde bir takdir yetkisine sahiptir. Bu takdir, kanunun öngördüğü öncelikler doğrultusunda kullanılır. Öncelikle prensip, aynen taksim imkânı varsa onu tercih etmek; şayet bölüşme mümkün değilse satışı düşünmektir. Hâkim, dosyaya sunulan bilirkişi raporları ve tarafların beyanları ışığında bölünebilirlik konusunda ikna olursa, aynen taksime hükmeder. Eğer bölünmenin uygun olmadığı kanaatine varırsa satış yöntemine hükmeder.
Hakimin takdir yetkisi, tarafların bazı konulardaki anlaşmasıyla sınırlanabilir. Örneğin bütün paydaşlar malın satış yoluyla paylaşılmasında hemfikir ise hakim bunu dikkate alarak direkt satış kararı verebilir. Ya da tam tersi, herkes bölüşme konusunda anlaşmış ve bölüşme planı üzerinde uzlaşmışsa, hakim o plana uygun şekilde ortaklığı giderebilir. Ancak taraflar uzlaşamıyorsa, hakim yasal ilkeler çerçevesinde tek taraflı karar vermek durumundadır.
Mahkeme, hiçbir paydaşı diğerine mülkiyet ilişkisinde bağlı kalacak şekilde bir çözüm dayatamaz. Yani, paydaşlar istemedikçe malın bir kısmını paylı bırakmak (ortaklığın kısmen devam ettirmek) çözüm olarak seçilemez. Tüm mal üzerinde ya tam bölme ya tam satış yoluyla paydaşlık bitirilir. Hakimin ayrıca, eğer dava konusu mülkle ilgili başka hukuki ihtilaflar varsa bunları da göz önünde tutması gerekir. Örneğin, miras kalan bir evde sağ kalan eşin aile konutu olarak o evi talep etme hakkını kullanmasıyla ilgili bir dava açılmışsa veya mirasçılar arasında mirasta denkleştirme gibi başka bir hukuki sorun varsa, Yargıtay uygulaması bu davaların önce sonuçlandırılması, ortaklığın giderilmesi davasının bekletilmesi yönündedir. Bu da hakimin takdir yetkisi kapsamında, ihtiyaç halinde davayı belli bir süre durdurarak (bekletici mesele yaparak) diğer sorun çözüldükten sonra karar vermesi şeklinde ortaya çıkar.
Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler
Ortaklığın giderilmesi davası pratikte bazen uzun ve zahmetli bir süreç olabilir. Şu noktalara dikkat edilmesinde fayda vardır:
- Uzlaşma Olasılığı: Davaya gitmeden önce veya dava sürerken paydaşların kendi aralarında anlaşma ihtimalini zorlaması önerilir. Zorunlu arabuluculuk zaten bu amaçla getirilmiştir. Anlaşma olursa, örneğin bir paydaşın diğerlerinin payını satın alması veya malları bölüşme protokolü düzenlenmesi mümkün olabilir. Bu, herkese zaman ve masraftan tasarruf sağlar.
- Dava Süreci ve Süresi: Bu tür davalarda bilirkişi incelemeleri, tapu yazışmaları, ihale süreçleri derken davanın sonuçlanması birkaç yıl alabilir. Sabırlı olmak ve süreci avukat yardımıyla yakından takip etmek gerekir.
- Masraflar: Davanın başında masrafı yatıran taraf olsanız bile, sonuçta bu masrafın paylaşılacağını unutmayın. Diğer paydaşlar sizin ödediğiniz oranda paylarına düşen kısmı size ödeyecektir. Yine de geçici olarak ciddi bir harcama yapmanız gerekebilir; örneğin bilirkişi ücretleri, harçlar vb.
- Mülkü Kullanma Durumu: Ortaklardan biri ortak malı fiilen kullanıyorsa (mesela ortak evde oturan veya tarlayı eken bir paydaş), dava sonunda bölüşme olursa kendi payında kalabilir ancak satış çıkarsa mülkü boşaltmak zorunda kalabilir. Bu kişi için, diğer paydaşların payını almak suretiyle mülkün tamamına sahip olma veya ihale esnasında en yüksek teklifi verip malı alma şansı bulunmaktadır.
- Kiracı Durumu: Ortak malın işletilmesi veya kiraya verilmesi durumlarında, ortaklık bittikten sonra elde edilen kira gelirleri de payı oranında paylaşılmalıdır. Eğer mal satılacaksa, mevcut kiracı yeni malikle devam eder; malı alan kişi kira sözleşmesindeki yasal haklara göre devralmış olur.
- İlgili Diğer Davalar: Yukarıda belirtildiği gibi, aynı malı ilgilendiren başka hukuki uyuşmazlıklar varsa (miras paylaşımı, denkleştirme, aile konutu talepleri gibi), bu davaların sonucuna göre hareket etmek gerekecektir. Mahkeme, gerekli görürse, diğer davalar bitene kadar ortaklığın giderilmesi davasını bekletebilir.
- Yargıtay Kararları Işığında Haklar: Uygulamada Yargıtay, paydaşlık ilişkisini sona erdirmek isteyen hissedarın bu hakkını güvence altına almakla birlikte, bütün diğer ortakların da haklarını eşit koruma prensibini vurgulamaktadır. Hiç kimse paydaş olarak kalmaya zorlanamayacağı gibi, hiç kimsenin de payının yok olmasına veya değer kaybına uğramasına müsamaha gösterilmez. Bu nedenle mahkemeler çoğunlukla hakkaniyete uygun çözümler bulmaya çalışır.
- Kanun Yolları (İstinaf/Temyiz): Mahkemenin verdiği karara karşı bölge adliye mahkemesine istinaf başvurusu ve devamında Yargıtay’a temyiz başvurusu yapma hakkı bulunur. Bu süreçler, davanın kesinleşip satış veya tescil işlemlerinin başlamasını bir müddet uzatabilir. Bu nedenle, nihai sonucun alınması için bu aşamaların tamamlanmasını beklemek gerekir.

İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi) Davası
İzale-i Şuyu Davası ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular
İzale-i şuyu davası nedir?
İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası, ortak mülkiyetin sonlandırılıp her paydaşın kendi payını ayrı almasını sağlayan bir davadır. Mal bölünebiliyorsa bölüştürülür, bölünemiyorsa satılıp paraya çevrilerek pay edilir.
Ortaklığın giderilmesi davasını kimler açabilir?
Ortak mülkiyete konu malın hissedarı olan herkes bu davayı açabilir. Pay oranının büyük veya küçük olması fark etmez. Ortak olmayan bir kişi davayı açamaz.
Bu dava hangi mahkemede açılır?
Görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Yetki ise taşınmaz malın bulunduğu yer mahkemesindedir. Birden çok taşınmaz varsa, birinin bulunduğu yerde hepsi için dava açılabilir.
Dava açmadan önce arabulucuya gitmek gerekir mi?
Evet. Kanunen, ortaklığın giderilmesi davası açmadan önce arabuluculuk başvurusu yapmak zorunludur. Arabulucu görüşmesinde anlaşma sağlanamazsa, dava açılabilir.
Mahkeme malın bölüştürülmesine mi yoksa satışına mı karar verir?
Bu, malın yapısına ve tarafların durumuna bağlıdır. Eğer mal bölünebilir durumdaysa (değer kaybı olmadan) öncelikle aynen taksim yolu tercih edilir. Bölüşme uygun değilse satış kararı verilir.
Paydaşlardan biri diğerlerinin payını alabilir mi?
Eğer paydaşlar anlaşırsa, bir paydaşın diğerlerinin payını devralması mümkün. Anlaşma yoksa, ihalede o paydaş da alıcı olarak katılıp en yüksek bedeli vererek malın tamamını alabilir.
Ortak mal satış yoluyla giderilirse paramı ne zaman alırım?
İhale yapıldıktan ve alıcı bedeli ödedikten sonra, icra dairesi parayı pay sahiplerine payları oranında pay eder. Bu süreç ihalenin kesinleşmesi ve ödemelerin tamamlanmasıyla gerçekleşir, genellikle ihalenin bitiminden itibaren birkaç hafta içinde para dağıtılır.
Dava masraflarını kim öder?
Davayı başta açan kişi harç ve masrafları yatırsa da, mahkeme sonunda bütün paydaşların bu masraflara katılmasına karar verir. Herkes payı oranında masrafı üstlenmiş olur.
Ortaklığın giderilmesi davası ne kadar sürer?
Bu davanın süresi, bilirkişi incelemeleri ve işlemlerin sayısına göre değişir. Ortalama olarak 1-2 yıl sürebileceği gibi daha uzun da sürebilir. İtirazlar ve temyiz olursa süre uzar.
Bu davayı kazanan kaybeden olur mu?
Hayır. Ortaklığın giderilmesi davasında kazanan-kaybeden taraf yoktur. Amaç, malın paylaşılmasıdır. Bu nedenle mahkeme masrafları da paylaşılır ve herkes kendi hakkına düşen payı alır.
Davayı açan vazgeçerse dava düşer mi?
Hayır, tek başına düşmez. Davacı yargılama sürecinde davasından feragat etse (vazgeçse) bile, diğer paydaşlardan biri davayı devralıp devam ettirebilir. Mahkeme, başka bir paydaşın ortaklığın giderilmesini istediğini görürse davayı sürdürür ve sonunda ortaklığın sonlandırılmasına hükmeder.
Ortaklardan biri “ortaklık devam etsin” derse ne olur?
Hiç kimse paydaş olarak kalmaya zorlanamayacağından, bir paydaş ortaklığı devam ettirmek istese bile diğer paydaşlardan biri buna itiraz edip dava açarsa, mahkeme ortaklığın giderilmesine karar verir. Yani bir kişinin “ben ortak kalmak istiyorum” demesi, diğerinin hakkı olan bu davayı engellemez.
Dava sırasında bir paydaş payını başkasına satarsa ne olur?
Eğer hissedarlardan biri davanın devamı sürerken payını üçüncü bir kişiye satarsa, o kişi davaya dâhil olur ve onun açısından aynı davanın sonucuna göre işlem yapılır. Yani yeni alıcı paydaş, eskinin yerine geçmiş olur.
Miras kalan evde yaşayan kişi öncelikli hakka sahip mi?
Miras kalan ve aile konutu niteliği olan bir evde sağ kalan eş yaşıyorsa, Türk Medeni Kanunu’na göre aile konutunu üzerine alma konusunda öncelikli bir talep hakkı olabilir. Böyle bir talep varsa, önce o konu çözülmelidir. Onun dışında, sadece evde oturuyor olmak tek başına izale-i şuyu davasında bir öncelik hakkı vermez; ancak fiilen evi kullanan kişi, ihalede evi almak isteyebilir veya diğerlerine teklif ederek anlaşma yoluyla paylarını devralmayı düşünebilir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Hukuki Danışmanlık
İzale-i Şuyu davası, ferdi mülkiyete geçmek isteyen mülk sahipleri için haklarını güvence altına alırken tüm paydaşların haklarını eşit şekilde koruyan bir gayrimenkul davasıdır. Bu sürecin doğru ve adil bir şekilde yönetilmesi için bir gayrimenkul avukatı ile çalışmak önemlidir.
Herhangi bir soru veya talebiniz durumunda, bizlerle iletişime geçebilir ve online danışmanlık hizmetimizden yararlanabilirsiniz.