Av. Gözde Yavuzer
  • Yayınlar
  • Uzmanlık Alanları
      • Gayrimenkul Hukuku
      • Aile Hukuku
      • Miras Hukuku
      • Kira Uyuşmazlıkları
      • İş Hukuku
      • Şirketler Hukuku
      • Start-Up Girişim Hukuku
      • Bilişim Hukuku
      • Kişisel Verilerin Korunması Hizmetleri
      • Marka Hukuku ve Tescil İşlemleri
      • E-Ticaret Hukuku
      • Trafik Kazaları ve Değer Kaybı Tazminatı
      • Kat Mülkiyeti Uyuşmazlıkları
      • Sağlık Hukuku ve Malpraktis
      • Uluslararası Vatandaşlık Hukuku
  • Uyum Danışmanlığı
  • Hakkımızda
  • Onlıne Danışmanlık
  • İletişim
  • Menu Menu
  • Anasayfa
  • Yayınlar
  • Uzmanlık Alanları
      • Gayrimenkul Hukuku
      • Aile Hukuku
      • Miras Hukuku
      • Kira Uyuşmazlıkları
      • İş Hukuku
      • Şirketler Hukuku
      • Start-Up Girişim Hukuku
      • Bilişim Hukuku
      • Kişisel Verilerin Korunması Hizmetleri
      • Marka Hukuku ve Tescil İşlemleri
      • E-Ticaret Hukuku
      • Trafik Kazaları ve Değer Kaybı Tazminatı
      • Kat Mülkiyeti Uyuşmazlıkları
      • Sağlık Hukuku ve Malpraktis
      • Uluslararası Vatandaşlık Hukuku
  • Uyum Danışmanlığı
  • Hakkımızda
  • Online Danışmanlık
  • İletişim

Tereke Tespiti Davası Nedir?

Tereke Tespiti Davası Nedir?

Tereke, miras bırakan kişinin (murisin) ölümünden sonra geride kalan mal varlığı ve borçlarının tümüne verilen isimdir. Ölen kişinin yasal mirasçılarına intikal eden taşınır-taşınmaz malları, nakit paraları, banka hesapları, alacak hakları ile murisin kişisel olmayan tüm hak ve borçları terekeyi oluşturur. Kısaca tereke, miras bırakanın bıraktığı mirasın tamamıdır. Miras bırakanın şahsına sıkı sıkıya bağlı hakları (örneğin manevi tazminat talepleri, nafaka alacakları gibi) ölümle son bulur ve terekeye dahil olmaz.

Tereke tespiti davası, murisin bıraktığı bu terekenin içeriğini eksiksiz ve doğru biçimde belirlemek amacıyla açılan bir miras hukuku davasıdır. Uygulamada mirasın tespiti davası olarak da adlandırılır. Bu dava sayesinde, miras bırakanın mal varlığı unsurlarının neler olduğu ve borçlarının kapsamı mahkeme aracılığıyla resmen tespit edilir. Terekenin tespiti davası, Türk Medeni Kanunu’nun 589. maddesi ve devamında düzenlenen, çekişmesiz yargı niteliğinde bir davadır. Yani, bu süreçte klasik anlamda davacı ve davalı yoktur; mahkemeden bir tespit işlemi yapılması talep edilir.

Tereke Tespiti Davasının Amacı ve Hukuki Niteliği

Terekenin tespiti davasının amacı, miras bırakanın geride bıraktığı tüm mal varlığı değerlerini ve borçları ortaya çıkarmak ve koruma altına almaktır. Böylece mirasçılar, mirasın paylaşımı sırasında hak kaybına uğramadan, terekeye dahil tüm değerleri bilecek ve miras taksimi bu doğru bilgilere göre yapılabilecektir. Özellikle, murisin malvarlığının tam bilinmediği durumlarda terekenin tespiti davası açılarak bilinmeyen mal veya borç kalmaması hedeflenir.

Bu davanın bir diğer önemli amacı da terekenin korunmasıdır. Miras bırakanın vefatından mirasın paylaşılmasına kadar geçen süreçte terekeye dahil malvarlığının zarara uğramaması veya eksilmemesi için gerekli önlemler alınır. Örneğin, bazı mirasçıların terekeye ait değerleri gizleme ya da kendi çıkarına kullanma ihtimali varsa, terekenin tespiti davası yoluyla mahkemece malvarlığı kayıt altına alınır ve gereken tedbirler uygulanır.

Hukuki niteliği bakımından terekenin tespiti davası bir tespit (belirleme) davasıdır. Medeni usul hukuku anlamında tespit davaları, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespiti için açılır. Tereke tespiti davası da miras hukuku alanında koruyucu yargı işlevi görür. Mahkeme, murisin aktif ve pasif tüm malvarlığını saptayarak bir envanter (resmi defter) oluşturur. Bu süreçte mahkeme, gereken durumlarda kendiliğinden (re’sen) bazı önlemleri de alabilir. Terekenin tespiti işlemi, maddi hukuk açısından doğrudan bir hak veya borç yaratmaz; sadece mevcut durumu tespit ederek ileride çıkabilecek uyuşmazlıklarda dayanılacak resmi bir kayıt oluşturur.

Önemle belirtmek gerekir ki terekenin tespiti davası açmak için kanunda öngörülen bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre yoktur. Miras bırakanın ölümünden sonra tereke paylaşılmadan önce, tespitin talep edilmesinde hukuki yarar bulunduğu sürece her zaman bu dava açılabilir. Ancak uygulamada vakittinde harekete geçmek önemlidir; zira ölümden çok sonra istenen tespitlerde bilgi ve belgelere ulaşmak zorlaşabilir veya tereke üzerinde istenmeyen işlemler yapılmış olabilir.

Kimler Tereke Tespiti Davası Açabilir?

Tereke tespiti davasını, bu tespitte hukuki yararı bulunan herkes açabilir. Bu kapsamda öncelikle yasal mirasçılar (örn. murisin çocukları, eşi, anne-babası gibi kanunen mirasa hak sahibi olanlar) ve atanmış mirasçılar (miras bırakanın bir vasiyetname veya miras sözleşmesiyle mirasçı olarak atadığı kişiler) davayı açma hakkına sahiptir. Her bir mirasçı, diğerlerinin onayına ihtiyaç duymaksızın tek başına terekenin tespiti için mahkemeye başvurabilir. Mirasçıların birlikte hareket etme zorunluluğu yoktur.

Bunun yanı sıra, mirasbırakanın alacaklıları da gerekli hallerde terekenin tespiti ve korunması için dava açabilir. Örneğin, murisin borç verdiği bir kişi (alacaklı), miras bırakan öldükten sonra alacağını tahsil edebilmek için terekenin resmi olarak tespit edilmesini talep edebilir. Benzer şekilde, mirasçıların alacaklıları da mirasçının kendi borcunu tahsil edebilmek amacıyla, o mirasçının pay alacağı terekenin belirlenmesini isteme hakkına sahip olabilir. Yargı uygulaması, murisin kredi borcu nedeniyle alacaklı olan kişilerin dahi terekenin tespiti talebinde hukuki yararının bulunduğunu kabul etmektedir.

Öte yandan, miras bırakan tarafından sadece belirli bir mal bırakılan kişiler (vasiyet alacaklıları), doğrudan doğruya terekenin tespiti davası açamazlar. Zira vasiyet alacaklıları mirasçı sıfatına sahip değildir; ancak bu kişiler de mirasçıların hakkını almasını etkileyecek bir durum varsa dolaylı yoldan sürece dahil olmayı talep edebilirler. Uygulamada genellikle terekenin tespiti talebi, mirasçı sıfatına haiz kişiler veya murisin borç alacak ilişkisi içinde olduğu ilgili kişiler tarafından gündeme getirilir.

Tereke Tespiti Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Tereke tespiti davasında görevli mahkeme, Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Türk Medeni Kanunu uyarınca terekeye ilişkin koruma ve tespit işleri sulh hakimi tarafından yürütülür. Dolayısıyla davayı açarken dilekçe, murisin son ikametgahının bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesine hitaben yazılmalıdır.

Yetkili mahkeme bakımından da kural olarak miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Miras bırakan eğer ikamet ettiği yerden başka bir yerde vefat etmişse, o yerdeki sulh hakimi ölüm olayını derhal murisin yerleşim yeri mahkemesine bildirir ve oradaki malların korunması için gereken acil tedbirleri alır. Nihai olarak tüm tespit ve envanter işlemlerini, murisin sürekli ikametgahının bulunduğu yerin sulh mahkemesi yürütür.

Sulh hukuk mahkemesi, tereke tespiti konusunda hem görevli hem de yetkili mahkeme olduğundan, dilekçenin doğru mahkemeye verilmesi sürecin hızlı ilerlemesi açısından önemlidir. Yanlış mahkemede açılan dava, görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle uzayabilir.

Tereke Tespiti Davası Nasıl Açılır ve Dava Süreci Nasıl İşler?

Tereke tespiti davası açmak için, öncelikle sulh hukuk mahkemesine hitaben bir dava dilekçesi hazırlanmalıdır. Dilekçede, miras bırakanın kimliği (adı, soyadı, TC kimlik numarası, ölüm tarihi gibi bilgiler) ve davacının mirasçı sıfatı veya alacaklı sıfatı açıkça belirtilir. Davanın konusu olarak “Murise ait terekenin tespiti, gerekli koruma önlemlerinin alınması ve tereke defterinin tutulması” talebi yazılır. Ayrıca, biliniyorsa murisin malvarlığına dair unsurlar (örneğin bilinen taşınmazları, banka hesapları, araçları vb.) ve varsa terekeye ilişkin riskler (örneğin bir mirasçının mal kaçırma girişimi) kısaca dile getirilir. Dava harcı ve gider avansı gibi yasal masraflar da yatırılarak dava açılır.

Sulh hukuk mahkemesi, dava açıldıktan sonra dosyayı ele alır ve süratle gerekli araştırmaları başlatır. Bu aşamada mahkeme, çeşitli kurumlara resmi yazılar (müzekkereler) yazarak murisin malvarlığının tespitini ister. Örneğin:

  • Murisin taşınmaz malları için Tapu ve Kadastro Müdürlüklerine yazı yazılarak adına kayıtlı gayrimenkullerin listesi istenir. Gerekirse murisin ölümünden önceki belirli bir süre içinde yapmış olduğu tapu devir işlemleri de sorulabilir (geriye dönük araştırma), böylece ölmeden kısa süre önce yaptığı olası muvazaalı devirler ortaya çıkarılabilir.
  • Murisin adına kayıtlı araçlar için trafik tescil (Araç Kayıt Sistemi) sorgusu yapılır.
  • Banka hesapları ve finansal varlıkları için Bankacılık sistemi üzerinden (genellikle Bankalar Birliği veya Merkez Bankası aracılığıyla) tüm bankalara yazı yazılarak murisin hesapları, mevduatları, yatırım hesapları olup olmadığı sorulur. Mevcut hesaplarda para veya kıymetli maden bulunup bulunmadığı tespit edilir. Gerekirse bankalardaki kasa ve kiralık kasa kayıtları da araştırılabilir.
  • Murisin olası şirket ortaklıkları veya hisseleri için Ticaret Sicil kayıtları incelenir; herhangi bir şirkette hissedar ya da yönetici ise bu bilgiler alınır.
  • Murisin devletten alacakları (örneğin emekli maaşı, sosyal güvenlik birikimi, vergi iadesi gibi) olup olmadığı ilgili kurumlardan sorulur.
  • Murisin borçları için de araştırma yapılır: Örneğin bankalardan murisin kredi borcu veya kredi kartı borcu olup olmadığı, icra dairelerinden muris hakkında yürüyen icra takipleri bulunup bulunmadığı tespit edilir. Miras bırakanın bilinen alacaklıları varsa onlara tebligat yapılarak alacaklarını bildirmeleri istenebilir.
  • Eğer murisin bir vasiyetnamesi olduğu biliniyorsa veya şüpheleniliyorsa, noterler birliğine yazı yazılarak herhangi bir noterlikte vasiyetname bırakıp bırakmadığı öğrenilir. Bulunan vasiyetname sulh hakimi tarafından açılır ve içerdiği tasarruflar tespit edilir.

Mahkeme tüm bu kurumlardan gelen cevapları toplar. Gerekirse, terekeye dahil malların korunması için fiili tedbirler de alır. Örneğin, terekeye dahil bir ev veya işyeri varsa ve içeride değerli eşyalar bulunuyorsa, sulh hakimi bu mekânların mühürlenmesine karar verebilir. Mühürleme, evin kapısına resmi mühür vurularak izinsiz girişlerin önlenmesi anlamına gelir. Böylece mirasçılardan biri diğerlerinin haberi olmadan eve girip eşya çıkaramaz.

Ayrıca mahkeme, terekeye ilişkin malları elinde bulunduran mirasçılar veya üçüncü kişilere durumu bildirebilir. Türk Medeni Kanunu ve ilgili tüzük gereği, murisin malvarlığına zilyet olan veya murise borcu olan mirasçıların, murisin mali durumu hakkında mahkemeye bilgi verme yükümlülükleri vardır. Bu kapsamda sulh hakimi, duruşma yaparak mirasçılara bildikleri mal ve borçları sorabilir veya yazılı beyan isteyebilir.

Tereke tespiti davası, çoğunlukla hasımsız (davalı olmaksızın) yürütülen bir süreçtir. Yani ortada bir uyuşmazlık değil, bir tespit talebi olduğu için, mahkeme bir tarafı haksız bulup diğerine hak vermez. Mahkeme, yapılan araştırmalar sonucunda murisin terekesini oluşturan aktif (malvarlığı) ve pasif (borçlar) unsurları bir araya getirerek resmi bir tereke defteri hazırlar. Bu defterde murisin tüm taşınır ve taşınmaz malları, hak ve alacakları ile tüm borçları kalem kalem yazılır. Taşınır ve taşınmazlar mümkünse ölüm anındaki değerleriyle birlikte listeye eklenir.

Mahkeme, tespit edilen malvarlığının korunması için ek önlemler alabilir. Örneğin, terekede bulunan nakit para, altın, değerli mücevher gibi kolay taşınabilir ve saklanabilir kıymetler varsa, bunların emin bir yerde muhafaza edilmesine karar verilir. Uygulamada sulh hakimi, yüksek miktarda nakit para veya altını bankaya yatırarak tereke hesabında tutabilir. Kıymetli mücevher veya benzeri eşyalar, mahkemenin kasasında saklanabileceği gibi güvenilir bir üçüncü kişiye yediemin sıfatıyla teslim edilebilir. Miras bırakanın işletme faaliyeti varsa veya terekenin aktif şekilde yönetilmesi gereken unsurları bulunuyorsa, mahkeme terekenin resmen yönetilmesi için bir tereke temsilcisi (yönetici) de atayabilir. Bu kişi, tereke paylaşılıncaya kadar miras ortaklığı adına malvarlığını idare eder ve gerektiğinde rutin işleri yürütür.

Mahkeme gerekli gördüğü tüm tespit ve koruma işlemlerini tamamladıktan sonra, terekenin tespitine ilişkin kararını verir. Kararda, murisin terekesinin aktif ve pasifinin neler olduğu ayrıntılı biçimde gösterilir. Örneğin: “Murise ait tespit edilen taşınmazlar: Ankara ili Çankaya ilçesinde 1 adet daire, İstanbul ili Kadıköy ilçesinde 1 adet arsa…; Banka hesapları: Ziraat Bankası … şubesinde TL hesabı (bakiyesi … TL), …; Taşınırlar: 2018 model otomobil (plaka …), …; Borçlar: … Bankasına kredi borcu (kalan bakiyesi … TL), … faturasız borç, … ” gibi bir envanter dökümü yapılır.

Eğer tereke içindeki bazı mallar muhafaza edilemeyecek durumda ise (örneğin bozulabilir eşyalar, canlı hayvanlar, yüksek bakım masrafı gerektiren varlıklar), mahkeme bu malların satılarak paraya çevrilmesine ve elde edilecek bedelin tereke hesabına alınmasına karar verebilir. Böylece değer kaybı önlenir ve tüm mirasçılar için hakkaniyetli bir durum sağlanır.

Sonuç olarak mahkemenin verdiği karar, terekenin tespit edildiğine ve gerekli koruma önlemlerinin uygulandığına ilişkindir. Bu karar ile terekenin içeriği resmiyet kazanır. Kararın ardından, mirasçılar ellerinde artık güvenilir bir envanter olduğu için mirasın paylaşımı veya mirasa ilişkin diğer hukuki işlemlere geçebilirler.

Tereke Tespiti Davasında Başvurulacak Deliller

Terekenin tespiti davasında başarıya ulaşmak için, murisin malvarlığının kapsamını ortaya koymaya yarayacak tüm bilgi ve belgeler mahkemeye sunulmalı ya da ilgili kurumlardan istenmelidir. Mahkeme zaten re’sen resmi kurumlara yazı gönderecek olsa da davacının bildiği somut delilleri dilekçede belirtmesi faydalı olur. Bu davada başvurulabilecek temel deliller şunlardır:

  • Resmi kayıtlar: Tapu kayıtları, Trafik Tescil kayıtları, banka hesap dökümleri, vergi kayıtları, SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) kayıtları gibi resmi kurum kayıtları en önemli bilgi kaynaklarıdır. Murisin adına kayıtlı mal varlığı bu resmi belgelerle tespit edilir.
  • Özel belge ve dokümanlar: Miras bırakanın evrakları arasında bulunan tapu senetleri, banka cüzdanları, poliçeler, sigorta belgeleri, alacak senetleri gibi evraklar mahkemeye sunulabilir. Örneğin, murisin evinde bulunan bir kasa defteri ya da notları, sahip olduğu malvarlığı hakkında ipuçları verebilir.
  • Tanık beyanları: Murisin mal varlığı konusunda bilgisi olabilecek kişilerin (örneğin aile üyeleri, yakın arkadaşlar, iş ortakları) tanıklığı istenebilir. Tanıklar, murisin bahsettiği yatırımlar, borç verdiği kişiler veya sakladığı değerli eşyalar konusunda bilgi verebilir.
  • Uzman incelemesi: Terekenin tespitinde teknik bir inceleme gerekebilecek durumlar için bilirkişi görevlendirilebilir. Örneğin, murisin karmaşık bir şirket yapısı içindeki hisselerinin değerinin belirlenmesi veya çok sayıda banka hareketinin incelenmesi gerekiyorsa mali müşavir veya bilirkişi yardımıyla rapor alınabilir.
  • Mirasçı ve ilgililerin beyanları: Davayı açan mirasçı veya diğer mirasçılar, bildikleri mal ve borçları mahkemeye beyan etmelidir. Mirasçıların birbirinden sakladığı bilgiler olabileceği için, hakim tüm mirasçılara teker teker bildikleri tereke unsurlarını sorabilir. Bu beyanlar da tutanak altına alınarak değerlendirilir.
  • İlgili diğer kayıtlar: Murisin cep telefonu operatöründen fatura dökümleri (örneğin düzenli ödemelerden bir abonelik ya da cihaz taksiti olup olmadığı), noter kayıtları (daha önce düzenlediği bir sözleşme var mı), banka kredi kayıtları (kredi çekmiş mi) gibi dolaylı delillere de başvurulabilir. Amaç, murisin maddi durumuna dair her detayı aydınlatmaktır.

Terekenin tespiti davasında deliller, büyük oranda belgesel niteliktedir. Bu nedenle doğru kurumlara doğru taleplerin yöneltilmesi çok kritiktir. Hangi kurumdan hangi bilgilerin isteneceğini belirlerken, murisin yaşam tarzı, mesleği, olası yatırımları göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, murisin yurt dışında mal varlığı olabileceği düşünülüyorsa Dışişleri Bakanlığı veya ilgili ülkenin konsolosluğu aracılığıyla araştırma yapılması talep edilebilir.

Mahkeme, taleplerle bağlıdır; dilekçede ve yargılama sırasında belirtilmeyen bir kuruma re’sen yazı yazılması her zaman gerçekleşmeyebilir. Bu nedenle, hiçbir ayrıntıyı atlamadan murisin malvarlığına dair her türlü ihtimali düşünerek delil isteminde bulunmak gerekir. Aksi takdirde tespit dışı kalan bir mal sonradan ortaya çıkarsa, o mal için ek işlem gerekebilir ve bu durum mirasçılar açısından zaman ve hak kaybına yol açabilir.

Mahkeme Kararının Kapsamı ve Sonuçları

Sulh hukuk mahkemesinin terekenin tespitine ilişkin kararı, bir anlamda resmi bir envanter raporu niteliğindedir. Kararda, tespit edilen tüm mal varlığı değerleri ve borçlar listelenir. Mahkeme ayrıca hangi koruma önlemlerinin alındığını da belirtir. Örneğin, kararda “Miras bırakanın … ili … ilçesindeki konutunun mühürlenmesine, X Bankası’ndaki hesabındaki tutarın tereke hesabı olarak bloke edilmesine, terekedeki altınların mahkeme kasasında korunmasına” gibi hükümlere yer verilebilir.

Mahkeme kararının kapsamı, terekeyi oluşturan aktif ve pasif değerlerin tespitinden ibarettir. Bu karar ile birlikte artık murisin terekesi resmen ortaya konmuş olur. Ancak bu karar, mirasın paylaşımının nasıl yapılacağı konusunda bir hüküm içermez. Yani terekenin tespiti davasında hakim, “şu mal şu mirasçıya verilsin” gibi bir paylaştırma yapmaz; sadece “terekede şu mal var, bu borç var” diye belirler. Bu yönüyle terekenin tespiti davası sonucu elde edilen karar, ileride yapılacak miras taksimi için bir altyapı görevi görür.

Terekenin tespitine dair kararın ardından, mirasçılar genellikle iki yoldan birine gider: Ya kendi aralarında anlaşıp mirası aralarında paylaşırlar ya da anlaşma olmazsa miras taksimi (ortaklığın giderilmesi) davası açarak mahkeme yoluyla paylaşımı sağlarlar. Terekenin tespiti kararı, bu sonraki adımlar için rehber olacaktır. Hangi malın var olduğu, değerinin ne olduğu bilindiğinden, paylaşım buna göre yapılır.

Mahkeme kararında yazılı envanter aynı zamanda mirasçılar için bir güvence teşkil eder. Çünkü bu envanter sayesinde sonradan ortaya çıkan mal olup olmadığı kontrol edilebilir. Eğer terekenin tespiti yapılmadan miras taksimi yoluna gidilmiş olsaydı ve gözden kaçmış bir mal sonradan ortaya çıksaydı, yeniden paylaşım yapmak gerekebilirdi. Oysa tespit yapılmışsa, eksik mal çıkma ihtimali azalır.

Kararın önemli bir sonucu da terekeye dahil malların koruma altına alınmış olmasıdır. Mahkeme tarafından mühürlenen, bankada bloke edilen ya da yediemine teslim edilen değerler, artık mirasçılar arasında anlaşmazlık konusu olmadan güvenceye alınmıştır. Miras taksimi aşamasına gelindiğinde, bu değerler mahkeme kontrolünde veya güvencesinde olacağı için adil paylaşım kolaylaşır.

Dikkat edilmesi gereken husus, terekenin tespiti kararının kesinleşmesiyle birlikte, tespit edilen mallar üzerinde mirasçıların birbirlerine veya üçüncü kişilere karşı ayrı davalar açma hakkının saklı olduğudur. Örneğin, tespit kararı terekeye dair her şeyi içeriyor olsa bile, bir mirasçı “filan taşınmaz babama değil bana aitti, yanlışlıkla terekeye yazılmış” diyerek istihkak iddiasında bulunabilir; ya da bir başkası, tespit listesinde olmayan bir malın aslında terekeye dahil olduğunu iddia edebilir. Bu tür uyuşmazlıklar ayrı davaların konusunu oluşturur. Kısaca, terekenin tespiti kararı, o anki durumu kayıt altına alır ancak bu kayıtla ilgili ihtilaflar çıkarsa, çözümü için ilgili miras veya alacak davaları açılabilir.

Son olarak, terekenin tespiti davasının tamamlanması, mirasçıların mirası kabul etmiş olduğu anlamına gelmez. Tespit işlemi sırasında mirasçıların mirası reddetme hakları (yasal süreler içinde) devam eder. Hatta bazı mirasçılar, terekenin tespitini özellikle mirası kabul edip etmeme kararı verebilmek için istemektedirler. Tespit sonucunda eğer tereke borca batık görünüyorsa, mirasçılar mirasın reddi yoluna gidebilir; tersi durumda mirası kabul etmeyi tercih edebilirler.

Terekeden Mal Kaçırma Şüphesi Durumunda Tereke Tespiti

Miras hukuku uygulamasında sıkça karşılaşılan durumlardan biri de “mirastan mal kaçırma” olarak tabir edilen hileli işlemlerdir. Bu durum genellikle, murisin sağlığında bazı malvarlığı değerlerini mirasçılarından birine veya üçüncü bir kişiye devrederek diğer mirasçıların haklarını azaltmaya çalışması şeklinde ortaya çıkar. Örneğin, bir baba mirasının tamamını ölmeden kısa süre önce sadece bir çocuğuna devredip diğer çocuklarını mirastan yoksun bırakmaya çalışabilir. Ya da değerli bir gayrimenkulünü, gerçekte bağışlamak istediği halde, tapuda satış gibi göstererek bir yakınına devredebilir. Bu tür işlemlerin amacı, ölüm sonrası tereke paylaşımında belirli mirasçıları mahrum bırakmak veya saklı pay sahiplerini zarara uğratmaktır.

Eğer mirasçılar böyle bir terekeden mal kaçırma şüphesi taşıyorsa, terekenin tespiti davası en etkili ilk adımlardan biridir. Tereke tespiti sürecinde mahkeme, murisin ölümünden önce yaptığı mal transferlerini araştırmak üzere tapu ve diğer kurum kayıtlarını geçmişe dönük inceleyebilir. Bu sayede murisin kısa süre önce yaptığı alışılmadık işlemler ortaya çıkarılabilir. Örneğin, murisin vefatından altı ay önce yüklü miktarda bir parayı bankadan çekip çekmediği, bir gayrimenkulünü devredip devretmediği resmi yazışmalarla tespit edilebilir.

Mahkeme tespit esnasında doğrudan bu malı geri getirmese bile, yapılan işlem kayıt altına alınır. Bu kayıt, mirasçıların daha sonra açabilecekleri davalar için önemli bir delil olacaktır. Örneğin, murisin tapuda satış göstererek yaptığı bağışlama için mirasçılar muris muvazaası sebebiyle tapu iptali ve tescil davası açabilirler. Tereke tespiti sırasında elde edilen tapu kayıtları ve işlem detayları, bu iptal davasında kanıt olarak sunulacaktır. Yine benzer şekilde, murisin sağlığında yaptığı bağışlar saklı payı ihlal ediyorsa, saklı pay sahibi mirasçılar tenkis davası açarak haklarını arayabilirler. Tespit davası, hangi bağışların yapıldığını ortaya çıkardığı için, tenkis davasının kapsamı bu sayede belirlenir.

Terekeden mal kaçırma sadece murisin sağlığında yaptığı işlemlerle sınırlı değildir. Bazen de mirasçılardan biri, murisin vefatının hemen ardından terekeye ait bir malı gizlice üzerine almaya veya satmaya çalışabilir. Örneğin, murisin garajında bulunan değerli antika bir aracı, mirasçılardan biri kimseye söylemeden satmak isteyebilir. Tereke tespiti davası açıldığında ve mahkeme tedbir kararı aldığında, bu tür girişimler engellenir. Mahkeme o aracı tespit edip kayda geçirdiği ve satılamayacağına dair tedbir koyduğu için, söz konusu mirasçı malı kaçıramaz. Eğer malı kaçırmış ise, artık hukuken sorumluluk doğar ve diğer mirasçılar o kişiye karşı dava açabilir.

Özetle, terekenin tespiti davası mirastan mal kaçırma şüphesinin bulunduğu hallerde kritik bir işleve sahiptir. Hem murisin ölmeden önce yaptığı şüpheli işlemleri ortaya çıkarır, hem de mirasçılar arasında güveni sarsan hareketleri önler. Bu sayede, mirasın hakkaniyete uygun paylaşımı için zemin hazırlanmış olur. Mirasçılar, tereke tespiti sayesinde hangi malların aslında terekeye ait olması gerektiğini öğrenip, gerekiyorsa ilgili iptal veya tenkis davalarını açarak haklarını arayabilirler.

Tereke Tespiti Davasının Miras Taksimi, Tenkis ve İptal Davalarıyla İlişkisi

Miras hukuku kapsamında terekenin tespiti davası tek başına nihai bir çözüm değildir; aksine, diğer miras davalarıyla etkileşim halinde sonuç doğurur. Terekenin tespiti, mirasın doğru şekilde paylaştırılması ve mirasçıların haklarının korunması için bir ön hazırlık niteliği taşır. Bu başlık altında terekenin tespiti davasının miras taksimi, tenkis ve iptal davaları ile ilişkisini ayrı ayrı ele alacağız.

Miras Taksimi (Ortaklığın Giderilmesi) Davası ile İlişkisi

Tereke tespiti tamamlandıktan sonra, mirasçılar arasında mirasın paylaştırılması gündeme gelir. Eğer tüm mirasçılar terekenin nasıl bölüşüleceği konusunda anlaşırsa, aralarında yaptıkları paylaşım sözleşmesiyle mirası taksim edebilirler. Fakat uygulamada çoğunlukla mirasçılar arasında anlaşmazlıklar çıkar veya bazı mirasçılar paylaşım şeklini kabul etmez. Bu durumda, bir veya birkaç mirasçı mahkemeye başvurarak miras taksimi davası açabilir. Hukuken bu davaya çoğu zaman ortaklığın giderilmesi davası denir (miras ortaklığının sona erdirilmesi kastedilir).

Tereke tespiti davası ile elde edilen envanter listesi, miras taksimi davasının temelini oluşturur. Sulh mahkemesi tarafından tutulan tereke defteri sayesinde, paylaşılması gereken mallar bellidir. Miras taksimi davasında hakim, terekeye dahil malvarlığının mirasçılar arasındaki paylaşımını gerçekleştirir. Bu paylaşım, ya aynen taksim (her bir malın mirasçılar arasında bölüştürülmesi) şeklinde ya da satış yoluyla paylaştırma (mallar satılıp paranın mirasçılar arasında pay edilmesi) şeklinde olabilir. Örneğin, terekeye bir konut, bir arsa ve nakit para dâhilse, mahkeme mümkünse konutu ve arsayı mirasçılar arasında paylaştırmaya, bu mümkün değilse satışa karar verip bedelini paylaştırmaya hükmeder.

Tereke tespiti davası sırasında mirasçılar, eğer paylaşımda da mahkeme yardımına ihtiyaç duyacaklarını öngörüyorsa, aynı dava dilekçesinde mirasın paylaştırılmasını da talep edebilirler. Nitekim sulh mahkemesi, terekenin tespiti ile birlikte paylaşımı talebi de önüne gelirse, ikisini bir arada yürütebilir. Ancak paylaşım talebi, tespit davasının çekişmesiz niteliğinden farklı olarak mirasçılar arasında çekişmeli bir süreç yaratır. Bu nedenle uygulamada genellikle önce terekenin tespiti yapılır, ardından gerekirse ayrı bir taksim davası açılır. Yine de, bir mirasçı terekenin tespiti davası devam ederken mahkemeden paylaştırma talep ederse ve diğerleri de bunu kabul ederse, sulh hakimi terekeyi tespit edip hemen akabinde taksimi de gerçekleştirebilir. Eğer böyle bir talep yoksa, hakim kendiliğinden mirası paylaştıramaz; zira talep ile bağlılık ilkesi gereği, istenmeyen bir şeye hükmedemez.

Sonuç olarak, terekenin tespiti davası miras taksimine zemin hazırlar. Tespit davası ile belirlenen tereke, taksim davasında mirasçılar arasında bölüştürülerek miras ortaklığı sona erdirilir. Tereke tespiti yapılmış olması, paylaşıma konu olacak malvarlığının netleşmesi sayesinde, olası itirazları ve belirsizlikleri azaltır. Miras taksimi davasında da sulh hukuk mahkemesi görevli olduğu için, çoğu zaman tespit dosyası ile taksim dosyası aynı mahkemede birleşik ele alınabilir.

Tenkis Davası ile İlişkisi

Tenkis davası, miras bırakanın saklı paylı mirasçılarını (örneğin altsoy çocuklar, anne-baba veya sağ kalan eş) mağdur edecek şekilde yaptığı kazandırmaların ve ölüme bağlı tasarrufların (vasiyetname, bağış vs.) yasal sınırlara çekilmesini sağlamak için açılan bir davadır. Türk Medeni Kanunu’na göre, saklı paylı mirasçıların kanunen korunan belirli payları vardır ve muris, bu kısmı ihlal edecek ölçüde malvarlığını bir başkasına bağışlayamaz veya vasiyet edemez. Eğer böyle bir durum varsa, saklı payı zedelenen mirasçı, tenkis davası açarak fazla kısmın tenkis edilmesini (yani değer olarak geri dönmesini) talep edebilir.

Tereke tespiti davası ile tenkis davası arasında yakın bir ilişki vardır çünkü terekenin tespiti sırasında murisin sağlığında yaptığı bağışlar ve karşılıksız kazandırmalar da ortaya çıkarılabilir. Örneğin, muris hayattayken bir çocuğuna bir ev bağışlamışsa veya bir hayır kurumuna yüklü miktarda para vermişse, bu durum tenkis davasında gündeme gelecektir. Ancak bu bağışlar murisin vefat anında terekesinde yer almadığı için, terekenin tespiti davasının konusu olan “aktif malvarlığı” listesinde görülmeyebilir. Yine de akıllı bir mirasçı, terekenin tespiti sürecinde mahkemeden, murisin belirli bir süre içinde yaptığı tapu devirlerinin ve yüksek meblağlı banka işlemlerinin de araştırılmasını talep ederek bu bağışları kayda geçirtebilir.

Tespit davası sonucunda miras bırakanın, vefatından önce üçüncü şahıslara yaptığı kazandırmalar dökümüyle anlaşılabilir. Diyelim ki murisin iki çocuğu var ve muris ölümünden bir yıl önce çocuklardan birine değeri 500.000 TL olan bir arsa hediye etmiş. Vefat anında terekeye giren mallar dışında bu hediye tenkis davasının konusunu oluşturacaktır. Saklı payı zedelenen diğer çocuk, tenkis davasında bu 500.000 TL’lik kazandırmanın kendi saklı payı oranında iadesini talep edecektir. Tereke tespiti davası sırasında elde edilen kayıtlar sayesinde, bu hediye işlemi ve değeri somut olarak bilinmektedir. Böylece tenkis davası sağlam delillerle desteklenmiş olur.

Özetle, terekenin tespiti davası tenkis davasının altyapısını destekler. Tespit ile ortaya çıkan veriler, tenkis davasında neyin talep edileceğini netleştirir. Ancak unutulmamalıdır ki tenkis davası, terekenin tespiti gibi çekişmesiz değil, çekişmeli bir davadır ve asliye hukuk mahkemesinde görülür. Tenkis davasında hakim, hangi tasarrufların saklı payı aştığını hesaplayıp buna göre bir hüküm kurar. Terekenin tespiti yapılmışsa, bu hesaplar daha kolay yapılabilir çünkü murisin ölüm anındaki tereke değeri ve yaptığı bağışlar çoktan belirlenmiş durumdadır.

Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) ve Diğer İptal Davaları ile İlişkisi

Muris muvazaası, yukarıda “terekeden mal kaçırma” başlığında değindiğimiz gibi, murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı danışıklı işlemlere verilen isimdir. En tipik örneği, murisin aslında bağışlamak istediği bir malı, mirasçılarından saklamak için tapuda satış göstermek suretiyle devretmesidir. Bu durumda, mirasçılar murisin gerçek iradesinin bağışlama olduğunu ve kendilerini mirastan mahrum bırakmak için bu işlemin yapıldığını öne sürerek tapu iptali ve tescil davası açabilirler. Bu davada amaç, muvazaalı işlemi iptal ettirip malı tekrar terekeye kazandırmak veya doğrudan mirasçılar adına tescilini sağlamaktır.

Terekenin tespiti davası, muris muvazaasına dayalı iptal davalarının öncesinde önemli bir rol oynar. Çünkü muvazaalı olduğu iddia edilen işlemin varlığını ve koşullarını çoğu kez mirasçılar tam bilemeyebilir. Tespit davası sırasında yapılan resmi kurum yazışmaları, murisin ölümünden önce yaptığı tüm devirleri gözler önüne serer. Örneğin, murisin son 2 yılda yaptığı tapu satış işlemleri listelenir ve bakılır ki muris, değerinin çok altında bir bedelle bir taşınmazını yakın zamanda devretmiş. Bu bilgi, muris muvazaası davasında işin kilit noktası olacaktır. Tereke tespiti ile elde edilen belge ve kayıtlar sayesinde, mirasçılar iptal davasını sağlam delillerle açabilirler.

Muris muvazaası dışında, tereke tespiti davasının sonuçları başka iptal davalarına da zemin hazırlayabilir. Örneğin, murisin bıraktığı bir vasiyetname varsa ve mirasçılar bu vasiyetnamenin geçersiz olduğunu düşünüyorsa, vasiyetnamenin iptali davası açabilirler. Tereke tespiti sırasında vasiyetname açılmış ve içeriği tespit edilmiş olacağından, iptal davasında hangi maddi vakalara dayanılacağı daha net olur. Yine benzer şekilde, murisin ölmeden önce yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar (örneğin murisin bir satış vaadi sözleşmesi yapıp bedelini almadan ölmesi gibi) tereke tespiti ile ortaya çıkabilir ve mirasçılar bu işlemleri hükümsüz kılmak için dava yoluna gidebilir.

Özetle, terekenin tespiti davası tek başına mirasçıların tüm sorunlarını çözmez ancak diğer miras davalarının sağlıklı biçimde yürütülebilmesi için kritik bir aşamadır. Tespit davası ile adeta bir röntgen çekilir; murisin malvarlığının fotoğrafı çekilir ve saklı köşede kalmış noktalar aydınlatılır. Sonrasında mirasçılar ellerindeki bu verilerle haklarına kavuşmak için gerekli davaları (tenkis, tapu iptali, miras taksimi vb.) açabilir veya işlemleri yapabilir. Bu nedenle miras hukuku pratiğinde, önemli bir tereke söz konusuysa, tecrübeli avukatlar öncelikle terekenin tespiti yoluna başvurarak sağlam bir zeminde ilerlemeyi tercih etmektedir.

Uygulamada Tereke Tespiti – Pratik Örnekler

Örnek 1: Muris Ali Bey uzun yıllar ticaretle uğraşmış ve 2025 yılında vefat etmiştir. Geride eşi ve üç çocuğu mirasçı olarak kalmıştır. Ali Bey’in eşi ve çocukları, onun mal varlığının tam olarak nelerden oluştuğunu bilmemektedir. Ali Bey’in farklı bankalarda hesapları olabileceğini, hatta yurt dışında yatırım yapmış olabileceğini düşünmektedirler. Aile, terekenin tespiti davası açarak mahkemeden Ali Bey’in tüm mal varlığının belirlenmesini talep eder. Sulh hukuk mahkemesi, ilgili tüm kurumlara yazılar yazar; tapudan Ali Bey adına iki arsası olduğunu, üç farklı bankada toplam X TL mevduatı bulunduğunu, ayrıca adına kayıtlı bir otomobil olduğunu tespit eder. Mahkeme, tespit ettiği tereke değerlerini resmi deftere kaydeder. Bu sayede Ali Bey’in mirası şeffaf biçimde ortaya çıkmış ve mirasçılar hangi malı nasıl paylaşacaklarını net olarak görmüştür. Aile kendi aralarında anlaşarak bu malları bölüşür ve süreç sorunsuz tamamlanır. Eğer terekenin tespiti istenmemiş olsaydı, belki de bankadaki hesaplardan biri hiç fark edilmeyecek ve mirasçılar hak kaybına uğrayabilecekti.

Örnek 2: Miras bırakan Ayşe Hanım, vefatından bir yıl önce üzerindeki değerli bir gayrimenkulü satış göstererek yeğeni Ahmet Bey’e devretmiştir. Ancak Ayşe Hanım’ın çocukları, bu satışın gerçek bir satış olmadığını, tapuda düşük bir bedel yazıldığını ve aslında annenin mal kaçırdığını düşünmektedir. Ayşe Hanım vefat ettiğinde, çocukları sulh hukuk mahkemesinde terekenin tespiti davası açar. Mahkeme tapu kayıtlarını inceleyip, Ayşe Hanım’ın ölümünden bir yıl önce söz konusu taşınmazı Ahmet Bey’e devrettiğini ve tapuda değeri çok düşük gösterdiğini saptar. Bu tespit sayesinde çocuklar, ellerinde somut kanıtlarla muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açarlar. Sonuçta mahkeme, satış işleminin muvazaalı olduğunu kabul ederek tapu kaydını iptal eder ve taşınmazı mirasçılar adına tescil eder. Görüldüğü üzere, terekenin tespiti davası açılmasaydı murisin yaptığı o satış işlemi belki detaylı incelenmeyecekti ve çocuklar hak iddia etmekte zorlanacaklardı.

Örnek 3: Muris Mehmet Bey’in mirasçıları arasında küçük yaşta (reşit olmayan) bir çocuk bulunmaktadır. Mehmet Bey vefat ettiğinde, bu çocuğun haklarının korunması amacıyla mahkeme re’sen terekenin tespiti sürecini başlatır (çünkü yasaya göre, mirasçılar arasında velayet altında birisi varsa resmi defter tutulması gerekebilir). Sulh hakimi, Mehmet Bey’in malvarlığını tespit eder ve tüm değerleri kaydeder. Ayrıca, tereke paylaşılıncaya kadar yönetim için bir tereke temsilcisi atar. Bu kişi, küçük mirasçı adına terekeyi idare eder. Sonuçta tereke paylaştırılırken, küçük çocuğun yasal hakları tam olarak güvence altına alınmış olur. Eğer terekenin tespiti yapılmasaydı ve temsilci atanmamış olsaydı, küçük mirasçının hakkı olan bazı gelirler (örneğin kiralar, faizler) diğer büyük mirasçılar tarafından tüketilebilirdi. Bu örnek, terekenin tespiti davasının korunmaya muhtaç mirasçılar bakımından ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Yukarıdaki örnekler, terekenin tespiti davasının farklı durumlarda nasıl fayda sağladığını somut biçimde ortaya koymaktadır. Her miras vakası kendi içinde özeldir; ancak genel kural, murisin malvarlığının tam olarak ortaya konması ve korunması gerektiğidir. Terekenin tespiti davası, bu amaca hizmet eden en etkili yoldur.

Terekenin Tespiti Davası Nedir?

Sık Sorulan Sorular (SSS)

  1. Tereke tespiti davası ne demektir?

    Tereke tespiti davası, bir kişinin vefatı sonrası geride bıraktığı mal varlığı ve borçların tamamının mahkeme tarafından tespit edilmesi için açılan davadır. Bu dava ile murisin tereke denen miras bütününün içeriği resmen belirlenir.

  2. Tereke tespiti davasını kimler açabilir?

    Mirasın tespiti davasını yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açabilir. Ayrıca murisin alacaklıları veya mirasçıların alacaklıları da hakları etkileniyorsa dava açma talebinde bulunabilir. Kısaca, terekenin belirlenmesinde hukuki yararı olan herkes bu davayı açabilir.

  3. Tereke tespiti davası hangi mahkemede açılır?

    Tereke tespiti davaları, murisin son ikametgahının bulunduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesinde açılır. Sulh hukuk mahkemesi, tereke tespiti konusunda görevli ve yetkili mahkemedir.

  4. Tereke tespiti davası ne zaman açılmalıdır, süre var mı?

    Bu davayı açmak için özel bir süre sınırı yoktur. Miras bırakanın ölümünden hemen sonra da, miras henüz paylaşılmamış olduğu sürece yıllar sonra da açılabilir. Ancak gecikmeden açmak, malvarlığının eksiksiz tespiti ve korunması açısından tavsiye edilir.

  5. Tereke tespiti davası ne kadar sürer?

    Davanın süresi, mahkemelerin iş yüküne ve terekenin karmaşıklığına göre değişir. Tüm kurum cevaplarının gelmesi ve envanterin tamamlanması genellikle birkaç ay sürebilir. Uygulamada basit tereke tespiti davaları 2-3 ayda sonuçlanabilirken, çok karmaşık tereke durumlarında süreç bir yıla yaklaşabilir.

  6. Tereke tespiti davası sırasında masraflar ve harçlar ne kadar tutar?

    Dava açılırken maktu bir dava harcı ve gider avansı ödenir. Harç miktarı nispeten düşüktür (genellikle dava türüne göre belirlenen sabit bir tutar). Ayrıca kurumlara yazılacak müzekkereler ve ilanlar için cüzi masraflar olabilir. Eğer terekenin korunması için satış yapılır veya temsilci atanırsa, bu işlemlerden doğan masraflar da terekeden karşılanmak üzere geçici olarak başvurandan istenebilir. Genel olarak tereke tespiti davası, diğer davalara kıyasla yüksek maliyetli bir süreç değildir.

  7. Tereke tespiti yapılmadan mirası paylaşmak mümkün mü?

    Evet, mirasçılar anlaşıyorlarsa tereke tespiti yapılmadan da mirası kendi aralarında paylaşabilirler. Ancak bu durumda terekeye dahil unutulmuş bir mal veya borç çıkarsa sorun yaşanabilir. Terekenin tespiti yapılması, paylaşım öncesi güvenli bir envanter sağladığı için önerilir. Özellikle terekenin önemli ve karmaşık olduğu durumlarda tespit yapılması mirasçıların hakkını korur.

  8. Mahkeme terekenin tespiti davasında hangi kararları verir?

    Mahkeme, murisin aktif ve pasif tüm malvarlığını belirleyip bunları tereke defterine kaydeder. Gerekli görürse malların mühürlenmesi, banka hesaplarının dondurulması, tereke temsilcisi atanması gibi koruma önlemleri kararı verir. Sonuç olarak, bir karar ile terekenin tespit edildiğini ve alınan önlemleri hükme bağlar. Bu karar bir paylaşım kararı değil, tespit ve koruma kararıdır.

  9. Tereke tespiti davası açmak mirası reddetmeye engel midir?

    Hayır. Terekenin tespiti davası açmak, mirasçıların mirası kabul ettiği anlamına gelmez. Mirasçılar, yasal süreleri içinde (genellikle 3 ay) dilerlerse yine mirası reddedebilirler. Hatta birçok durumda mirasçı, terekenin durumunu görmek için bu davayı açar ve eğer tereke borca batıksa mirası reddetme yoluna gider.

  10. Tereke tespiti davası ile muris muvazaası davası aynı şey mi?

    Hayır, bunlar farklı davalardır. Tereke tespiti davası, tereke içeriğinin belirlenmesi için koruyucu bir işlemdir ve çekişmesiz yargı işidir. Muris muvazaası davası ise mirastan mal kaçırmak amacıyla yapılan hileli işlemlerin iptaline yönelik, çekişmeli bir dava türüdür. Ancak terekenin tespiti davası, muris muvazaasını ortaya çıkarmaya yardımcı olur. Örneğin tespit davasıyla anlaşılan muvazaalı bir satış, sonrasında muris muvazaası (tapu iptali) davası ile iptal ettirilebilir.

  11. Tereke tespiti davasında avukat tutmak şart mı?

    Avukat tutmak zorunlu değildir; mirasçılar kendi başlarına da bu davayı açabilir ve yürütebilir. Ancak tereke tespiti süreci çeşitli hukuki teknik detaylar içerir. Hangi kurumlara yazı yazılacağının belirlenmesi, dilekçede tüm taleplerin eksiksiz sıralanması gibi konularda hata yapmamak önemlidir. Bir miras hukuku avukatı yardımıyla dava yürütülürse, süreç daha hızlı ve eksiksiz ilerleyebilir, olası hak kayıpları önlenebilir.

  12. Tereke tespiti kararı sonrasında ne yapmak gerekir?

    Terekenin tespiti tamamlanıp mahkeme kararı verildikten sonra, mirasçılar ellerindeki tereke defterine göre mirasın paylaşımını planlayabilir. Anlaşma sağlanıyorsa, tapuda intikallerin yapılması, bankadaki paranın bölüşülmesi gibi işlemlere geçilir. Anlaşma sağlanamıyorsa, miras taksimi (ortaklığın giderilmesi) davası açılarak mahkemenin mirası paylaştırması istenir. Ayrıca tespit sırasında ortaya çıkan bağış veya muvazaalı işlemler varsa, ilgili tenkis veya iptal davalarını açmak gerekebilir. Yani tespit kararı, çoğunlukla mirasla ilgili sonraki adımların yol haritasını belirler.

Konu ile ilgili herhangi bir soru veya talebiniz olması halinde bizlerle her zaman iletişime geçebilir, dilediğiniz takdirde online danışmanlık hizmetimizden yararlanabilirsiniz.

Saygılarımızla,

Yayınlar

  • ŞİRKETLER HUKUKU: ŞİRKET AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • İŞ HUKUKU: İŞ AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • SAĞLIK HUKUKU VE MALPRAKTİS: SAĞLIK AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • KİRA HUKUKU: KİRA AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • MİRAS HUKUKU: MİRAS AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • AİLE HUKUKU: BOŞANMA AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • GAYRİMENKUL HUKUKU: GAYRİMENKUL AVUKATI NE YAPAR? Genel
  • TAHLİYE TAAHHÜDÜ NEDENİYLE TAHLİYE DAVASI VE İMZAYA İTİRAZ Genel
  • İHTİYAÇ NEDENİYLE TAHLİYE DAVASI Genel
  • İKİ HAKLI İHTAR NEDENİYLE TAHLİYE DAVASI Genel

0 232 700 21 79

Akdeniz Mahallesi No: 120 Alsancak-Konak / İzmir

info@gozdeyavuzer.com

P.tesi-Cuma: 09:00-18:00

YASAL UYARI   |    GİZLİLİK POLİTİKASI   |   ÇEREZ POLİTİKASI   |   KVKK AYDINLATMA METNİ

  • Link to Facebook
  • Link to LinkedIn
  • Link to Instagram
  • Link to Youtube

© 2023 Av. Gözde Yavuzer. Tüm hakları saklıdır. Localveri Web Tasarım

TAPU KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASIVASİYETNAMENİN AÇILMASI (OKUNMASI)
Sayfanın başına dön